O kadar seveni vardı ki yoğum bakımın olduğu kat dolmuştu. Baba'nın dostları, bizim arkadaşlarımız, hatta benim hiç tanımadığım bir kız. Şu an karşımda ki o sert hastane sandalyelerinden birini oturmuş. Hiç çekinmeden hüngür hüngür ağlıyordu. Elimde ki eli sıkıp yavaşca ayağa kalktım. Daha fazla dayanamayacaktım bu göz yaşlarına. Ben ağlamamak güçlü durmak için mücadele ederken. Onun böyle sanki Uyar ölmüş gibi ağlaması sinir etmeye başladı. Burnumu çekip kızın başına dikildim.
"Kalk!" sert çıkan sesimi duyunca irkilerek bakışlarını yerden çekip bana dikti. Yumruğumu sıkıp kendime hakim olmaya çalıştım.
"Kalk dedim sana!" tekrar kükrememle o dahil hepsi ayağa kalktı. Levend bileğimi tutup hafif çekince kolumu kurtarıp beklemesini işaret ettim. O böyle karşımda oturup ağlayamaz! Bunu müsaade etmem.
"Bir damla daha göz yaşı akıtırsan. Sıkarım kafana! Duydun mu beni? O ölmüş gibi karşımda oturup ağlamana müsaade etmem! Git kendini toparla sonra gel. Def ol!" boğazıma oturan yumruyu zorla gırtlağımdan aşağı gönderip Levend'e döndüm. Sağ yanağıma düşen sıcacık bir şeyle Levend'in beni kollarına alması bir oldu.
"O ölmüş gibi ağlamasına seyirci kalamazdım. İyi olacak o! İyi." daha çok bu cümlelerim kendimi ikna ediyormuşum gibi geldi. Dört gündür o sikilesi odadan çıkarmadılar. O şerifsiz ona neşteri gömdükten üç saat sonra bulmuşlar. Çok kan kaybetmiş. Ama bu bardağı taşıran son damla oldu. Canımı yakanın, canını yakarım. Döktüğü kanın hesabını bu sefer verecek. Levend'in her şeye rağmen huzur veren kollarından çıkıp Ulu'ya diktim gözümü. Gözlerimde ki ateşi görmüş olmalı ki kafasıyla ufak bir onay verip merdivenlere ilerledi.
"Nereye gidiyorsun?" tekrar kolumu tutan Levend'e dönüp ufak bir tebessüm ettim.
"Hava alacağım. Sinirlerim daha çok geriliyor burada durdukça!" sinirlenince yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğumu bildiğinden tuttuğu bileğimi baş parmağıyla okşayıp bıraktı. Bu hareketinden dolayı kafama dolan düşünceleri gerilere itip yapacağım işe odaklandım. Hızla merdivenlerden inip oto parkta ilerledim.
"Düşündüğüm şeyi mi yapacağız?" sadistçe sırıtıp arabanın kapılarını açtım.
"Yapacaklarım düşündüğün şeylerin onda biri bile olamaz." hızla ana yola çıkıp son hız depoya sürdüm. Asfalt hızla altımdan kayarken. Benim kafamdan da onlarca düşünce kayıp geçiyordu. Anahtarı kapıdaki korumaya fırlatıp depoya girdim. Sabırsızca volta atarken Ulu'nun o iti getirmesini bekliyordum. Bu sefer onu hiç kimse elimden alamaz! Sağ yumruğumu avuç içime çarpıp duruyordum. Deponun içinde yankılanan etin ete değme sesi beni havaya sokuyordu. Ona acımayacaktım. O hiç birimize acımamıştı. Bende ona yapacaklarımdan zevk alacakğım.
"Paket geldi!" Ulu'nun o soğuk ve boğuk sesi depoda yankılanınca histeri dolu bir kahkaha attım.
Eğlence(!) başlasın.
=LEVEND'İN AĞZINDAN=
Bir saat olmuştu neredeyse. Nereye kayboldu bu kadın? Ulu'da ortadan kaybolmuştu. Asıf'a bakışlarımı dikince öfkeyle ayağa kalktı. Demek ki benim aklıma gelen başımıza geldi. Aah Siva uslu dursan şaşarım! Yanıma oturup kulağıma doğru konuştu.
"O çatlak yüzde yüz Burkan'ı kaldırdı. Bak sana Ulu'da meydanda yok! Ne yapacağız?" kaşlarımı çatıp telefonumu çıkardım. İkinci çalışta telefon açılınca istemsiz sandalyede öne doğru kaydım.
"Efendim sevgilim?"
SEVGİLİM?? Dedi değil mi? Ben yanlış duymadım. Bu iyiye işaret değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR GİBİ KADIN
Açãoİlgi çekmek için değil. Gerçekten farklı bir hikaye olduğu için kapağa o sözü yazdım. Hani en lezzetli olan yemekler genelde tarife uyulmadan yapılır ya bu kitap da öyle işte. Her şeyden bir tutam var. Satırların arasına birden fazla şey katılmış...