"Akın böyle oturarak olmaz. Kalk sen Levend'in yanına git. Bende Siva'yı bulayım. Benim içemde kötü bir his var!" ceketini giyip, silahını beline taktı.
"Açma şom ağzını!" sinirle depodan çıkıp, arabaya bindi. Ortadan kaybolmadan onu bulsam iyi olur eğer bulamazsam... Uff açmayayım ben şom ağzımı! Bulurum gidebileceği her yeri biliyorum. Mutlaka bulurum. Kenara park edip, hızla arabadan indim. İkişer,üçer merdivenleri tırmanıp, nefes nefese kapıya geldim.
"Sivaa!" bir yandan kapıyı çalıp, diğer yandan seslendim. Aah kaçırdık evde değil. Nerede olabilir? Düşün Asıf düşün! Kafamı direksiyona vurmayı kesip, gaza bastım. Gidebileceği her yeri ararım. Mutlaka birindedir. Son kez parmaklarım ekranda kaydı. Numarayı çevirip, kulaklığı kulağıma taktım.
"Olca Siva geldi mi oraya?" her zaman gittiği meyhaneyi, dürümcüyü, hepsini aramıştım. Hiç gelmediğini söylediler.
"Eee hayır efendim. Gelmedi." neredeyse evet diyecekti. Kesin orada!
"Gelirse haber ver." telefonu yüzüne kapatıp, hızımı arttırdım.
Kime: Uyar
Siva'nın başı dertte olabilir. Dağ evine gel! Bayrı babaya sezdirme!Dağın tepesine giden, patikaya girince biraz daha hızlandım. Geçmedi şu sikilesi his! Siva'yı bulana kadar da geçmez. Frene asılıp, el frenini çektim. Anahtarı Olca'ya fırlatıp, küçük kulübeye doğru koştum. Kapıyı hızla açıp, içeri girdim. Karşılaştığım şeyle sinirlerim tepeme çıktı. Sikerler böyle işi!
=AKIN'IN AĞZINDAN=
Levend'in arabası niye yolda? Uçurumun kenarına yaklaşınca arabayı durdurup, indim. Gözlerim onu bulunca derin bir nefes aldım. Sırt üstü uzanmış gökyüzünü izliyordu.
"Öğrendin demek?" sesimi duyduğu gibi hızla ayağa kalkıp, yakama yapıştı.
"Öğrendim(!) sende mi biliyordun? Tabii biliyordun!" sinirle suratıma yumruğunu geçirdi. Benim ne suçum var! Şamar oğlanına döndüm. Siva vurur, Asıf vurur, Levend Bey vurmamıştı oda vurdu(!)
"Sen burada kız gibi moddan moda girerken Siva ortalıktan kayboldu. Telefonun cevap vermeyince haber vereyim dedim. Çok umrunda ya hani(!)" ellerini itip, arabaya ilerledim. Omzumu tutup, beni kendine çevirdi.
"Meyhaneye baktınız mı? Ya dürümcüye? Dağ evinin orada ki kulübeye?" ha şöyle yola gel. Arkamı dönüp, söylene söylene tekrar arabaya ilerledim. O da hızla homurdanarak yanımda ilerleyip, yolcu koltuğuna geçti.
"Asıf gitti. Daha orada olup, olmadığıyla ilgili haber vermedi. Bir insan meyhane gidip, çay içer mi? Bizim mal meyhaneye çay içmeye gidiyor. Harbi değişik bu kız! Bak oğlum sikicem o beynini ulan bozma şu çatlağın ayarlarını sonra biz uğraşıyoruz!" hızlı basınca araba öne doğru atıldı. Levend öfkeyle bana döndü.
"Akın yine başladın karı gibi dır dıra! Sus lan bi düzgün çalıştır şu arabayı!" mavi gözleri öfkeden kıp kırmızı olmuş. Psikopat lan bunlar!
=ASIF'IN AĞZINDAN=
Siva sinir krizi pek geçirmez. Hem geçirse bile bu şekilde odayı dağıtmaz. Kitaplarını yere atıcak(!) bu iş de bir iş var. Yere eğilip, kırık mumu aldım. Çok sever mumları o Levend'e kızdığı için kırması çok saçma!
"Olcaaaaa!" gürlememin ardından kapı açıldı. Onu göremeyince sinirle çenem kasıldı. Sikerler böyle işi bu kız niye elektrikleri kestirir ki? Dışarı çıktığım gibi yakasına yapışıp, kulübenin duvarına dayadım.
"Siva nerede yalan söyleme yaşama şansın %0,1'e düşer!" Gözlerimi kısıp bem beyaz olan yüzüne baktım. Sertçe yutkunup, derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR GİBİ KADIN
Aksiİlgi çekmek için değil. Gerçekten farklı bir hikaye olduğu için kapağa o sözü yazdım. Hani en lezzetli olan yemekler genelde tarife uyulmadan yapılır ya bu kitap da öyle işte. Her şeyden bir tutam var. Satırların arasına birden fazla şey katılmış...