"İşkence bu!"
Her defasında sabrımın taştığı ama bu sahile gelip denize karşı fısıldamaktan başka bir şey yapamadığım bir gün daha. Acım dinmiyor,göz yaşlarım bitmiyor her gün daha da çok çoğalıyordu. Varlıklı bir aileden gelip zindana kapatılmıştım. Ailemin benden trafik kazası ile kopmasının ardından tam bir yıl geçmişti. 16 yaşında,gençliğimin baharına yaklaşırken beni dayım ve yengem yanlarına almıştı. Varlıklı bir aileden gelip zindana düştüm,nasıl mı oldu ? Dayım çok sever beni -sevdiğini düşünüyorum-, ben de onu. Fakat yengem öyle değil zirâ öyle olsa inanmazdım sevgisine. Külkedisinden farkım yoktu o evde,yara ile kaplı bedenim,paramparça kalbim,gözümdeki yaşlar dinmek bilmiyordu âdeta.
- 1 yıl sonra -
17 yaşıma bastım dün. Kutlamasız. Zaten parti yapmanın bir anlamı yoktu benim için. Anne ve babam olmadan geçirdiğim ilk yaş günüm. Adım adım yaklaşıyordum özgürlüğüme. Bu çileye katlanmam için sadece bir yıl vardı karşımda. Ne kadar zor olsa da susup zamanın akmasını bekleyecektim. Anne ve babamdan kalan- zamanında benimde biraz biriktirdiğim- az biraz para vardi bende. 18 yaşıma geldiğimde buralardan çok uzakta ev tutup kendimi huzura kavuşturacaktım.
Şimdi gitmem gereken bir okul vardı,lise son,üniversiteye adım adım. Huzura,aydınlığa.
"Hey Selin!"
İncecik,eski montum ile ellerimi göğsümde bağlamış bir şekilde omzumda asılı olan çantam ile okula doğru yürürken gelen ses birden o soğuğu bana unutturdu.En yakın arkadaşım Kumsal Yaşadığım her günün bilgisine sahipti. Dayımın yanına gelmeden önce aynı sitede oturuyorduk. Taşındıktan sonra da beni hiç bırakmadı. Şu kız-erkek ilişkisinde ki yasak aşk gibi yaşıyorduk,yengem görüşmemizi yasaklıyordu. Nedenini bilmiyordum. Kumsal,bana çok yardımda bulunuyor ama tek yapamadığı şey beni yengemden korumaktı. Bir kaç kez dirense de patlama anına denk gelmiştim eğer tutmasaydım eğer yengeme karşı sessiz kalması için yalvarma durumuna kadar gelmese idim her şey daha da kötü olabilirdi.Aynı okula gidiyorduk-her ne kadar yengem istemese de-. Okul dayımın evine çok uzaktı beni şoförün götürdüğünü zannediyordu fakat dayımla sabah evden çıkışımız arasında 1 saat olduğundan yengem dayım gidince içinde ki şeytanı dışarı çıkartıyordu. Bu nedenle okula her sabah yürüyerek giderdim,neyse ki Kumsal,babasının onun için tuttuğu şoförlü araca beni de alıyordu.
"Hiç sıkılmaz mısın sen?"
"Bunu yapmaya devam edeceğim artık boş yere mızmızlanmaz mısın?" derken yüzüne masum bir gülüş yayıldı.Arabanın içerisine oturduğum an vücudumda hissettiğim o sıcaklık muhteşemdi.
"Ee nasıl gidiyor resimler hazır mıyız yarışmaya ?"
"Mütemadiyen çizip karalıyorum kağıtları,yengem umarım engel olmaz."
Ah! Yine unutmuştum. Kumsal'ın yanında yengemden bahsedince çok kızıyordu bana lakin bu sefer gerçekten beni de şaşırtmıştı.
"Öhö,öhöm neyse."
Hafif bir göz devirmesinden sonra özür dilememe fırsat vermeden konuya girişti.
"Ben sana güveniyorum,yaparsın sen. Eğer yardıma ihtiyacın olursa ve ya.."
"Hayır Kumsal. Para istemiyorum, gerçekten. Yine de çok teşekkür ederim."
Bu soğuk ve aslında gereksiz bir konuşmadan sonra okula gelmiştik. Arabadan indiğimde üzerime usul usul soğuk ilişti -tabi o kadar huzur fazlaydı bana-.
"O-ha!"
Neden bahsediyorsun sen adlı bakışlarımı Kumsal da gezdirirken baş parmağı ile bana arkamdaki pankartı gösterdi. Ben pankartı incelerken Kumsal arkamda âdeta bir spiker gibiydi.
"Ünlü ressam Ertan Mertoğlu cumartesi saat 10:00'da okulumuzda bulunan genç yetenekleri keşfetmeye geliyor!"
Bütün okul hemen hemen resim çizebildiğimi biliyordu. Acaba bende tanışır mıydım ? Kendine gel Selin.
"Kızım resmen bu senin için bir şans!"
"Ya,ne demezsin! Hadi gidelim."
Bugün günlerden cumartesi idi. Saat 08:30. Dün okula gelmediğimden haberi bugün alabilmiştim. Neyse ki çizimlerimin bir kaçı dolabımda idi. Ertan Mertoğlu kimdi ? Yaşlı mıydı ? Resmini asmayı düşünememişler bile!
"Ben kantine gidiyorum çizimlerini al da gel,sonra derse geçeriz."
Başımı hafifçe sallayıp onayladıktan sonra dolabıma doğru yürümeye başladım. Çizimleri yanında olmayanlar ufak kağıtlara bir şeyler çiziyordu. Benden başka yetenekliler de vardı tabi. Ama kimin zirvede olduğunu bilmiyorum,herkesin seviyesi farklı.
Dolabıma doğru hızlı adımlar atarken sonunda kendimi dolabımın önünde buldum. Gri renkteki dikdörtgen kapaklı dolabımın üzeri sticker ile kaplıydı. Çantamda çıkardığım anahtarım ile dolabımın kapağını açtım,tahmin ettiğim gibi çok dağınık bırakmıştım. Onca eşyanın arasından kağıtlarımı bulmaya çalışırken yere düşen kağıtlarımı fark ettim. Çizimlerim düşmüştü.
Dolabın kapağını kapattığım an bir adam belirdi önümde.Simsiyah takım elbise,siyah gömlek,siyah ayakkabı.. O siyahlığın içinden masmavi gözleri kurtarıyordu onu.Ben şaşırmış bir vaziyette ona bakarken yere eğilip çizimlerimi aldı ve incelemeye başladı.
"Biraz daha dikkatli olup çizimlerini koruyabilirsen başarılı bir ressam olabileceğini zihnimde canlandırabilirim."
"Beni korkuttunuz."
"Şuan çizimlerden kendimi alamıyorum biraz susar mısın ? "
OKUDUĞUNUZ,ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. YENİ BÖLÜM EN KISA ZAMANDA GELECEKTİR. ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖK GÜRÜLTÜSÜ
Fanfic"Kötülüğün içinden duyulan o kahkaha." Ailesini kaybettikten sonra yengesinin verdiği acılara rağmen direnen Selin'in hikayesi. Hedefi üniversiteyi bitirip özgürlüğüne kavuşmaktı. Umrunda olan sadece iki durum vardı.Biri ona yalnızlığı unutturan ark...