25.Bölüm

108 20 19
                                    

"Hey James."

"Bir an şaşırdım, inanamadım. O yüzden geç cevap verdim. Çok üzgünüm."

Ya benim kibar, nazik, yakışıklı ve dürüst adamım. "Saçmalama, önemli değil. Asıl ben çok çok üzgünüm. Uzun bir zaman oldu ve hiç bir şekilde aramalarına geri dönmedim. Ben çok zor zama.."

"Viola önemli değil. Açıklama yapmana gerek yok. Şuan aradın ve konuşuyoruz."

Canım sıkkın olsada gülümsedim. Bu kadar anlayışlı olamazdı. "Aynen öyle. Şey ben senden bir şey isticektim."

"Buyur tabikide yapabileceğim bir şey ise neden olmasın."

Nate beni kesin öldürecekdi. Eğer duyarsa yakın bir zamanda infazım gerçekleşecekdi. Ama bu yaptığım onu kıskandırmak veya çileden çıkarmak için değil. James gibi birini pisliklerime katamam. O gerçekten mükemmel biri.

"Bu gece gökyüzünde ne çok parlayan şeyler var."

Gülümsediğini anlamaıştım. "Evet şimdi farkettim. Ne çok şey değil, ne çok yıldız var."

"İşin gerçeği yine uzun uzun gökyüzünü anlatır mısın?"

"Hastanedeyken çok üzgündün ve anlattıklarım ile kafan biraz dağılmıştı. Özel olmaz ise şuan canın mı sıkkın?"

O kadını düşünmek istemiyordum ama kafamdan görüntüsü hiç çıkmıyordu.

"Biraz."

"Adresi mesaj olarak at."

Sevinçten zıplayarak "tamam" dedim.

Montumu çıkartarak yatağın üstüne attım. Çantamdan telefonumu ve odamın kartını alarak asansöre doğru gittim. İlk başta yemek odasına geçicektim ki; vazgeçtim. İştahım kaçmıştı. Otelden çıkıp sahile doğru ilerlemeye başladım. Soğuktu ve ben montumu odada bırakmıştım. Güzel bir bankta oturdum. Konumu atarak beklemeye başlamıştım.

Ona hala nasıl güveniyordum. Bishop'tan sonra evden gitmeliydim. Kendime haksızlık yapmayayım en az on kere evden gitmeye kalkıştım. Sonu hep hüsran ile bitsede yinede denemiştim. Hayvan herif ailesini bulmamı istemiyordu. Oysa söz vermiştim. Bishop'a ailesine bakacağım demiştim. Ama elim kolum bağlı, hiç bir kanıt bulamadım. Ailesinin nerede yaşadığını bilmiyor ve bulamıyordum. Nate çok iyi saklıyor olmalıydı. Neden yerlerini söylemediğini defalarca sorsam da cevaplamadı.

Biri omzuma dokundu. "Viola, kaç defa adını seslendim niye cevap vermedin."

Kafamı kaldırıp James'e baktım. "Ne, efendim, anlamadım."
İyice saçmalamıştım. Dalmış gitmişim. Düşündüğüm şeylerle beynimi yedim.

"Ooo sen iyice gitmişsin. Kafan nerede?"

Kocaman gülümsedim. "Bende bilmiyorum."

Yanıma oturduğunda sessizdik. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Şuan onu çağırdım diye pişmandım. Saçma sapan yere yormuştum.

"Bak ben çok üzgünüm. Benim yüzümden işlerinden ol.."

"Saçmalama. Eğer böyle düşünürsen gerçekten üzülürüm. Biliyorum farkındayım çok uzun bir zamandır görüşmedik ama ne önemi var. Şuan buradayız ve tüm o saçmalıklar bitti."

Dolu gözlerle ona minnettar bir şekilde baktım. Keşke seni sevseydim. Belki Nate'i direk öldürürdüm ve hiç sorunum olmazdı. Saçımın bir teli kırılsa üzülecek adamla tanıştım ama ben saçlarımı döken adama gidiyorum.

Karanlık YanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin