Her gecenin bir sabahı, her başlangıcın bir sonu vardır. Ya aşk? Aşkında bir sonu var mıdır? Aşkımızda yitip gider mi zamana karşı direnen kum saatinin taneleri gibi? Aşk hiç bitmez belki de. Biten anlayıştır, karşındakine verdiğin değerdir. Uçsuz bucaksız maviyi anlamlı kılmıyorsa aşk değildir o. Sadece zorunluluktur. Bazense anlayışı aşka çevirmeye çalışır insanoğlu. Hiç tatmadığı bir duyguyu öğrenmeye çalışmakla geçer ömrü. Oysa aşk en seçkin duygudur. Habersiz gelir. Başka hiçbir şeye benzemez. Ne onla olur ne de onsuz. Beynin verdiği kararlarda aşkın izi yoktur, kalp beyni ele geçirene dek. Ancak kalp beyni ele geçirdiğinde hükmü aşk verir. Kimsenin gücü bunu değiştirmeye yetmez. Gül Hanım'ın bile.Engin'de hayatını beyniyle yaşayanlardandı. Daha doğrusu başkalarının beyinleriyle. Ailesinin istediği bölümü okuyan, ailesinin istediği kadınla evlenen, ailesinin istediği hayatı yaşayan bir piyondu adeta. Hayatının en büyük kararını vermek üzere olan bir piyon. Kalbi atmaya başladı. İlk kez hissetti bu atışları. Çok güçlü bir duygunun habercisiydi bu. Başına geleceklerden habersiz kalbinin sesini dinledi Engin. Bu duygu aşk mıydı? Bir kalpte aşkla anlayış bir arada olabilir miydi? Engin kalbine aşkını da zorunluluklarını da sığdırabilecek miydi? Engin'in aşkı Burcu ve Bahar'ın yollarını kesiştirdi. Bu iki kadın kalplerinde aynı adamın aşkıyla birlikte yaşamaya başladılar. Daha bir gece öncesinde sakin olan o ev, kapının çalınmasıyla çalkalanmaya başladı. Gelen Engindi. Yanında namını binlerce kez duydukları, engel olmaya çalıştıkları, kadın Burcu vardı. Ve elbette ki Altıner ailesinin küçük veliahttı annesinin karnında şimdiden gücünü gösteriyordu.
Tüm gözler onlara çevrilmişken Engin yüksek sesle:
"Bu kadın benim bebeğimin annesi, ben onu tüm gücümle koruyacağım, korumak benim görevim. Bu gece ne yaşadığımızı bu ev halkından birileri biliyor. Bunu böyle bırakmayacağım. Benim kadınıma yapılan saygısızlık bana yapılmıştır." dedi.
O an Bahar'ın gözlerinden akan o iki damla yaş yanaklarından süzüldü. Burcuyla göz göze geldiler. Burcu utancını gizleyemedi ve başını yere eğdi. O bir kadına bunları yaşatacak biri değildi aslında.
'Benim kadınım' Engin'in karısı Bahar için bir kez bile kullanmadığı bu sözler eve ilk kez adım atmış bir kadın için kullanılmıştı. Yankılarının büyük olacağı belliydi. Engin bunlara aldırış etmeden Burcu'yu elinden tutup yukarı çıkardı. Önce yatak odasına yönelmişti fakat bu kadar büyük bir saygısızlığı Bahar'a yapamazdı. Burcu gibi duyarlı bir kadında asla böyle bir şeyi kabul etmezdi zaten. Kararını değiştiren Engin aynı katta, koridorun sonundaki odaya yöneldi.
Kapı açıldığında beyazın hüküm sürdüğü bir oda karşıladı onları. Büyük bir oda. Burcu odaya bir göz gezdirdi. Odanın her halinden Gül Hanımın zevklerine göre döşendiği belli oluyordu. Pencerenin yanında büyük bir yatak, yatağın hemen karşısında şifonyer vardı. Duvarın birinde çok büyük sayılmayan bir dolap. Bu dolabın hemen yanından da banyoya bir giriş vardı. Diğer tarafta da küçük bir balkon. Oda oldukça sadeydi ve soğuk bir havası vardı.
Burcu oda da birkaç tur attı ve bakışlarını Engin'e çevirdi.
"Bize bunu neden yapıyorsun? Beni niye buraya getirdin? Engin, sen başka bir kadına aitsin. Senin evli olduğunu öğrendiğim gün bu işi bitirmeliydik. Sen o kadın nasıl bir saygısızlık yaptığının farkında mısın?"
"Sen bugün nasıl bir tehlike atlattığının farkında mısın peki? Eğer yetişmeseydim neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum."
"Bunlar başımıza kimin yüzünden geliyor? Her şeyin suçlusu sensin. En baştan beri bana evli olduğunu söyleseydin ben seninle hiç başlamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metres
General Fiction"İnsan bile insana öğretir olmuş, Yaşayanlar ala bir hayat bulmuş. Hayat denen hırçın kendine yar olmuş , Bir umut ki bu hayat sana kavuşmuş." Her gecenin bir sabahı, her başlangıcın bir sonu vardır. Ya aşk? Aşkında bir sonu var mıdır? Aşkımızda yit...