Artık daha fazla bu evde kalamazdım. Kerem hissettiklerimi gözlerimden anlamış olacak ki "Belki sandığın gibi değildir Es. Sabah yine konuşuruz bunları. Bize gidelim isterseniz." dedi bir elini omzuma koyarak. "İyi olur aslında. Bu evde kalamam." dedim. "Benim eve gitmem lazım çocuklar. Kardeşim evde yalnız." dedi Zeynep. "Benim evdekileri de biliyorsunuz zaten." dedi Buse. " Gidelim o zaman ." dedi Kerem ve dışarı çıktık. Hemen arabaya bindim. Zenginlerin yaşadığı bir yerdeydik. Çok güzel villalar vardı burada.O villalardan biride Keremin ailesinindi. Eve geldiğimizde Keremin annesi Zühre hanım "Ooo hoş geldin oğlum." dedi yüzündeki kocaman bir gülümsemeyle. Gerçekten çok hoş bir kadındı. Ama gülümsemesi beni görünce kızgın bir ifadeye büründü. "Bu kim?" diye soru. "Arkadaşım." dedi ve bana gel dedi elleriyle. "Sen yukarı çık Es bende geliyorum." dedi ardından. Bende hemen yukarı çıktım. Ardımdan o da geldi. "şurası." diyerek bir odayı işaret etti. Odaya girdim. Oda çok genişti ve etrafa mavi ve beyaz renkleri hakimdi. Sonra odadaki banyoda elimi yüzümü yıkadım sanki hissettiklerim suyla birlikte akıp gidecek gibi.Sonra kendimi yatağa attım ve uykuyu büyük bir istekle çağırdım ve en nihayetinde kendimi uykunun kollarına bıraktım. Sabah kalktığımda saat yediyi gösteriyordu. Telefonumu elime aldım. Bir mesaj gelmişti. Açtım "Hediyeni beğendin mi?" yazıyordu. Al işte yine korku dört bir yanımı sarıyordu. Derken kapı çalındı ve içeriye Kerem girdi. Konuşmasına izin vermeyerek "Şunu oku önce." dedim ve mesajı gösterdim. " Ne hediyesi yaa?" dedi sinirlenerek." Artık polise gitmeliyiz Kerem" dedim çaresiz bir ses tonuyla. "Olur ama önce bir kahvaltımızı yapalım." dedi. "Tamam dedim ve aşağıya indik. Kahvaltı masasına oturduğumuzda Keremin babası Hakan bey sıcak bir gülümsemeyle "Günaydın kızım." dedi. Ardından Zühre hanımın statüsünü ispatlamaya çalışan tavırlarına maruz kaldım. Kerem "En iyisi gidelim biz." diye fısıldadı kulağıma. Kalktım hemen. Keremi anlamıyordum. Bazen çok anlayışlı bazen ise umursamazdı. Çok yakışıklı bir çocuktu. Gözlerinin keskin bir mavisi vardı. Kirpiklerinin uzunluğunu kıskanmıyor değildim hani. Sarışındı. Boyu da uzundu. Vücut geliştirmeye takıntılıydı ve spor onun hayatıydı.evin bir kısmı spor aletlerine aitti adeta.Ben bu düşüncelerle ilerlerken Kerem "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Kendime geldiğimde ters yöne gittiğimi fark ettim ve hemen arabaya doğru yol aldım. Bir süre sonra üniversitenin önündeydik. İstanbul boğazının eşsiz güzelliği gözümü kamaştırıyordu. Sonra aklıma lise yıllarım geldi Boğaziçi için ne kadar çok çalışmıştım. Uykusuz geceler geçirmiştim ama kazanmıştım en nihayetinde. Yabancı dil okuyordum. Kerem ve Zeynep ile aynı bölümdeydik. Buse ve Emre ile bir ara çalıştığım mağazadan tanışıyorduk. Sınıfa doğru gidiyorken Zeynebi gördüm ve "Zeyneeep." diye seslendim bana doğru baktı ve yanıma geldi. "Es dün akşam bana bir mesaj geldi ve bu mesaj aynadaki yazının aynısıydı." dedi. Bana da gelmişti. Derken bir mesaj geldi telefonuma . Mesajda "Polisi aramadınız umarım." yazıyordu. numara gizlenmişti. ve biraz sonra yine bir mesaj gelmişti. "Evdeki hediyenizi görmek için daha ne bekliyorsunuz. Umarım beğenirsiniz." yazıyordu. Kerem geldi ve kireç gibi olan iki yüze şaşkın şaşkın bakıyordu ve "Bu yüzünüzün hali ne?" diye sordu. Mesajı gösterdim. "Eve gitmeliyiz." dedim büyük bir panikle. "Saçmalama Esila evde ne var onu bile bilmiyoruz. Ya bir tuzaksa bu." dedi Kerem ve Zeynep başıyla onayladı. Ama ben gitmeden rahat edemeyecektim ve "Ben gidiyorum. Geliyorsanız peşime takılın." dedim ve hızla eve doğru yol aldım. Arkadan bir ses "Es gel buraya." dedi. Ses Kereme aitti. Takmadım, devam ettim. "Tamam tamam arabaya bin baş belası. Gel buraya." dedi en sonunda geldim ve arabaya bindim bir saat sonra evdeydik. Evden içeri girdiğimizde vahşet dolu bir tabloyla karşı karşıya olacağımızı nereden bilebilirdik ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
Mystery / ThrillerArd arda sönen hayatlar ve hayata tutunmaya çalışan insanlar. Gölgeleri onlar ne yaparsa yapsın peşlerini bırakmayacak...