1.Bölüm

115 34 7
                                    

Çalar saatin sesiyle uyandım.
Gözlerimi bir türlü aralayamıyordum. Hayır bunun sebebi hala uykumun olması değildi. Genelde göz bandıyla yatarım.
Göz bandını çıkardım ve oldukça dağınık olan odama bir göz attım. Yapabileceğim bişey yok çünkü gerçekten dağınık olmayı seviyorum. Bana göre böylesi daha samimî.

Ayağıma pandiflerimi ( ben onlara pandif diyorum ) geçirdim ve banyoya gittim. Aynaya baktığımda karşımda gayet yorgun bir Toprak vardı. Kısa saçlarımı ellerimle yokladim. Kahverengi ve gayet kısa saçlarım vardı. Herkesin ilgisini çeken kocaman açık kahve rengi gözlerim ve gayette güzel bi fizigim var.
Hayır tabikide kendimi övmüyorum herkes böyle söylerdi. Her zaman. Ben buydum işte.
Toprak Soykan.
Mazhar Kolejinin altın kızı. Hayır okul bizim değil. Sadece herkesin sevdiği veya çoğu zaman çekemedigi biriyim o kadar.

Derslerimde gayet iyi. Aynı zamanda da voleybol takımı kaptanıyım. Hani hiç kimse dört dörtlük değildir diye bi söz vardır ya.. Hah işte ben o sözü çürüten kişiyim ve böyle olmayı gerçektende seviyorum.
Aynada kendime bakmayı kesip soğuk suyla yüzümü yıkadım ve üzerime dar okul pantolonumla okul tişörtümü giydim.

Saçlarıma genelde şekil vermem. Biraz rimel ve lipsikle işte hazırdım. Okula yüzünü badana yapıp gelen kızlar vardı. Ha birde şu Firavun olup kulağına kadar eyeliner çekenler. Ama tahmin edin bunlara rağmen doğal güzelliğiyle okulun en güzel kızı kim? Doğru tahmin. Ben.

Aşağı kahvaltı masasına indiğimde babam gazeteden haberlere bakıyordu.
Beni farketmemişti.
Yada farketmek istememişti.

Ama annem, annemse bu sabah... aa evet tabletinden haberlere bakıyordu. Her zamanki gibi. Pardon bi an yanlış gördüm sandım da.
Daha demin size dört dörtlük kavramından bahsetmiştim ya. Eğer bu işe ailede dahilse o zaman pek de dört dörtlük sayılmazdım.
Annemin kontrol ve düzen takıntısı var. Odamı sürekli toplattırmaya çalışır ve beni deli eder ve bir diğer soruna aramızda soğuk buzlar var.
En son ona ne zaman sarıldığımı gerçekten hatırlamıyorum. Çünkü her zaman aramıza bi duvar örer ve bunun daha kontrollü olduğunu söyler.
Neyse zaten artık o kadar da umursamıyorum.

Babama gelicek olursak, ailesi için bütün parasını ortaya döken bir adam.
Kulağa güzel geliyor diymi? Ama şöyle bi sorun var ki eğer bunun karşılığını vermezsseniz sürekli sizin başınıza kakar durur.
Mesela dersleriniz biraz bile kötü giderse o her zaman iyi bir babadır ve siz nankör olursunuz.
Evet biliyorum, çok rahatsız edici. Ama malesef ki insan ailesini seçemiyor.
"Günaydın." Diyerek masaya oturdum ve bişeyler atıştırmaya başladım.
"Okul nasıl gidiyor Toprak. Bir sorun yok diymi?" Diye sordu annem.
Tabi ya bende neden benimle konuşuyor diyordum.
"Hayır anne herşey yolunda." dedim ve yemeğime döndüm.
Küçükken dadımın anlattığına göre annem ve babam mantık evliliği yapmışlar. Şirketlerin geleceği için dedelerim onları evlendirmeye karar vermiş. Annemin de babamın da farklı hayatları varmış ve evlendikten sonra herşeyden vazgeçip büyüklerinin istediğini yapmışlar. Buda onları taş kalpli iki insana çevirmiş. Bende galiba onların yaptığı mantık evliliğinin mantık meyvesi oluyorum.

Meyve suyumdan iki üç yudum daha aldıktan sonra adam gibi bi kahvaltı yapmak için okula erken gitmeye karar verdim. Çünkü gerçekten bunlarla doymuyorum ve gerçekten sabahları çok aç olurum.
"Ben çıkıyorum. Size afiyet olsun." Dediğimde ikisi de aynı anda konuştu.
"İyi dersler!" Dediklerinde kıkırdadım.
Sadece kendilerince önemli olan konular da benimle konuşan bir aile. Komik (!)

Arabanın yanına gelip şoförün kapıyı açmasını bekledim. Bindikten sonra hemen yola koyulduk. Beren aradığında hafif sırıtıp telefonu açtım.
"Günaydın canım." Dedi şen şakrak sesiyle.
Okuldaki en yakın arkadaşım Beren'di.
"Sanada tatlım. Okula geliyorum orda ol. Kahvaltı edelim." Dedim.
Kıkırdadı. "Oldu bil. Görüşürüz." Dediğinde telefonu kapattım ve yolu izlemeye koyuldum.
Bütün erkekler beni isterdi. Populerliğimi, fiziğimi ve paramı. Kızların da aklı varsa her zaman benim tarafımda olurdu. Çünkü ben Altın kız'dım. Yoklama alınırken bile öğretmenlerin çoğu Altın kız derdi.
Güçlüydüm, zengindim, populerdim ve güzeldim.
Okula geldiğimde yavaş adımlarla kantine yöneldim ve Beren'le Bade'yi beni beklerken gördüm. Beni görünce gülümsediler. "Bade bana bir tost alır mısın ? Ha bir de kahve. Şimdiden sağol." Dedim.
Evet farkındayım sinir bozucu biriyim ama ben buyum. Beğenmiyorsa gider.
"Tabii." Diyerek yapmacık bir gülüşle yanımızdan ayrıldı. Fırsattan istifade Beren'e yöneldim ve:
"Yeni bir haber var mı ?" Diye sordum. Beren gizli bir ajan edasıyla bana döndü.
"B sınıfındaki Emirlerin grubu seninle görüşmek istiyor ilk teneffüs sınıfa geliceklermiş." Dedi.
İster istemez kıkırdadım.
"Bu sefer hangisi serenat yapıcakmış?" Dediğimde sözüm üzerine oda kıkırdadı. Daha sonra tekrar gözlerini kıstı ve:
"Bu sefer konunun farklı olduğunu söylediler ama içerik belirtmediler." Dedi.
Hmm işte şimdi merak etmeye başlamıştım. Ne olabilirdi ki?
Bu sırada bakışlarım en yakın arkadaşıma yöneldi. Beren de en az benim kadar doğal güzelliğe sahip iyi bir kızdı. Beren anasınıfindan beri arkadaşımdı. Harika bi ailesi vardı ve annemden ve babamdan daha çok benimle ilgilenmişlerdi. Beren benim kardeşimdi. Ama Bade geçen hafta aramıza katılmıştı. Üçüncü kişi hep değişirdi zaten. Nerdeyse her hafta. Ve bu yeniyi sevmemiştim. Buda diğer 123'ü gibi ukala ve kaşara benziyordu. Elinde tost ve kahve ile geldiğinde yüzüne yine o yapmacık gülümsemesini yerleştirmişti.
Aovv yeriiim.
"Seni sevmedim Bade. Bi sorunun olursa gelirsin, diğer türlü artık yanımızda olmanı istemiyorum." Dedim ve buda diğer 123'ü gibi aynı tepkiyi vermişti.
"Bende seni sevmedim zaten. Kendine hizmetçi mi arıyorsun arkadaş mı belli değil." Dedi.
Evet pek de gururlu... hiç sevmem.
"Artık bi sorunun olduğu zamanda gelme. Hadi şimdi siktir git." Dedim. Tabikide bana karşılık veremezdi. Sessiz sedasız arkasını dönüp giderken Beren bana ayıplarcasına baktı ve:
"Kaç oldu Toprak'cım Bütün okulu elden geçirdin." Dedi. Sadece omuz silkmekle yetindim. Tostumu yedikten sonra Berenle birlikte sınıfa yöneldik. Derse girdiğimizde hoca çoktan gelmişti. Yerimize oturduk ve ders dinlemeye çalıştık. Orta sıranın en arkasında otururken ders dinlemek ne kadar mümkünse bizde Beren'le o kadar dinler geri kalan zamanda da sohbet ederdik.
Tam Beren bana üst sınıftaki kızın beni tehdit ettiğini anlatıyordu ki. Yeni gelen ingilizce öğretmeni bize seslendi.
"Kızlar sabahtan beri konusuyosunuz burayı dinleyin yoksa müdürün odasına gidersiniz." Dediğinde gülerek cevap verdim.
"Yeni olduğunuz ne kadar da belli hocam." Dedim.
"Hadi beni bi müdürün odasına gönderin de görelim. Tabii işinizi sevdiyseniz pek tavsiye etmem." Dediğimde kadın dehşet içerisinde bana baktı ve kendisi de peşimden gelerek beni müdürün odasına götürdü. Kapıdan girmeden önce yüzümdeki o özgüven dolu sırıtışı silerek üzgün moda girdim. Kel ve tonton bir Müdürümüz vardı ki beni de babamın yatırdığı paraları da çok severdi. Sakince öğretmenimden olayı dinledikten sonra tek kelime etmeden müdürümüz beni nazikçe sınıfıma geri gönderdi. Tabii ki de beni atamazlardı. Bana kızamazlardı bile.
Bu altın kız meselesinde gayet ciddiyim.
Teneffüste B sınıfındaki erkekler sınıfa bodozlama bir biçimde daldılar.
"Toprak, okula yeni biri geliyor." Dediklerinde gözlerimi devirerek cevap verdim.
"Ee bundan banane?" Dedim.
"İsmi Bora. Ve seni istediğini söyledi. Koçanlar Kolejinin bir nevi altın çocuğu diyebiliriz. Sana haber vermemizi istedi." Diyerek bana piç smile yaptılar.
Yeni çocuk ha.
Görelim bakalım bu yeni çocuğu.
İşte şimdi iyice merak etmeye başlamıştım.

Merhaba arkadaşlar. Buralarda yeniyim ve bu ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz ve yine umarım bu hikaye boyunca hep birlikte oluruz.
Hepinizi öpüyorum..

Farklı Bir Aşk: Altın KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin