Feryat

44 4 7
                                    

Ah bilsen Eylül
Seni ne kadar özlediğimi
Seni, gülüşünü...
O her tebessümünde
Elma yanaklarındaki gamzelerini...
Olmasaydı, şu zalim kader olmasaydı.
Vedalar, ayrılıklar, beni terk edişin
Olmasaydı.
Eylül'üm...
Ne diye terk ettin,
Ne diye bıraktın beni.
Ne gerek vardı ki
O gamzelerinde ayırsaydın bana bir mezar,
Gömseydin beni en derinlerine,
Bir daha çıkarmamak üzere,
Beni ansaydın her tebessümünde...
Eylül'üm...
Yine aylardan Eylül,
Sensizliğimin sene-i devriyesi
Yine her yer veda kokuyor.
Yine bir pazartesi gecesi,
Gökyüzünden ilk damlalar düşüyor.
Yağmur yağıyor olsa gerek,
Yoksa bulutlarda mı sana hasret?
Bu gözlerimden akan yaşlar
Yağmura mı yoksa bana mı ait,
Gözyaşlarıma karışan yağmur damlaları.
Ne de güzel ağlarım bir görsen,
Bir işitsen feryatlarımı...
Ne biliyor musun?
Bu gözyaşlarımın arasında
beni mutlu eden tek şeyi,
Şu an hala mutlu olman,
Başkasının kollarında olsan dahi.
Benim kollarımda olduğun gibi...
Unut beni, hatırlama sakın
Anılarımızı, mutluluğumuzu, aşkımızı
Çekinme yasla başını başkasının omzuna.
Tıpkı bana yasladığın gibi...
Bu mısralar dökülürken kalbimden
Kalemimin ucuna.
Yine sol yanım acıdı,sol yanım sızladı yine
Sağ göğsümde seni aradım
Ama yoksun Eylül,
Sen yine yoksun
Ne zaman biter şu Eylül
Ne zaman biter şu hüzün mevsimi.
Senle sevdim güzü,
Senle nefret ettim.
Ah bilsen Eylül...
Bu satırların katrelerimle yaşlandığını
Artık elim titrer,
yazamaz olurum.
Sadece bağırırım bir Dünya
FERYAT, FERYAT, FERYAT...Musa YALÇIN

Platonik SatırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin