Bölüm 7 - Takas

1.6K 154 9
                                    


Alya peşinde Tora'nın kendisine eşlik eden ayak sesleriyle birlikte dik duruşunu odasına girip kapısını kapatana kadar bozmamayı güçte olsa başarmıştı. Ahşap kapıyı kapatır kapatmaz titreyerek yere çöktüğünde Tori'nin hastalanmaması için Gök'e yalvarmaya başlamıştı bile. Daha önce bir başkasından korktuğu olmamıştı ama bugün Aron'un karşısında nasıl ayakta durmayı başardığından, o sözleri söyleyecek cesareti nereden bulduğundan emin değildi. Adamın öfkesinden o kadar çok korkmuştu ki panik ve oradan uzaklaşma isteğiyle aklına geleni söyleyip kaçmıştı. Bir an önce küçük kızı kontrol etmeye gidebilmek için kendisini çöktüğü yerden doğrulmaya zorladı. İki yanına düşmüş ellerini kapatıp açarak bedeninin kontrolünü sağladığından emin olmak istedi. Her şeyden önce sıcak bir banyo ve kuru kıyafetlere ihtiyacı vardı. Daha sonra gidip Tori'yle ilgilenebilirdi.

Tora tek kelime etmeksizin genç kızın peşinden odalarının bulunduğu koridora kadar takip etmiş, Alya yatak odasının kapısı ardında gözden kaybolduktan birkaç dakika sonra bile olduğu yerden kıpırdamamıştı. Eğer bir an için zayıflık gösterse koşup destek olmak için beklemişti ancak genç kız hayranlık uyandıracak kadar cesurdu. Yavaşça başını salladı ve kendi odasına geçmeden önce kızın Tori için söylediklerinin doğru olmasını diledi. Aksi takdirde Aron'un elinden bu kadar kolay kurtulamayacaklarının farkındaydı.

***

Alya'nın titremesi geçmiş, kalp atışları bir parça olsun yavaşlamıştı. Hatta Miya kâğıt gibi bembeyaz bir yüzle kapısının önünde belirinceye kadar Tori'nin hastalanmayacağına ve Aron'un gazabından korunabileceğine bile inanmaya başlamıştı. Soğukkanlılığını yitirmemeye çalışarak büyük bir hızla önceden kurutup ipek keselerde sakladığı bitkilerden bazılarını yanına aldı ve Miya'nın peşinden küçük kızın odasına seğirtti. Şans bu kez olsun yanında olmalıydı ki Aron küçük kızın başında değildi. Miya biraz ürkek biraz da çekingen bir edayla Tori'nin durumundan "henüz" kimseye bahsetmediğini söylediğinde anlayışı için teşekkür etti ve güvenini boşa çıkartmayacağına dair söz verdi. Alya başkalarının başını da derde sokmak istemiyordu. Vakit kaybetmeksizin küçük kızı kontrol etti. Hafif ateşi vardı. Başka şartlar altında olsa kendi haline bırakılabilecek kadar önemsiz görünmesine rağmen Alya bu riski göze alabileceğini sanmıyordu. Miya'nın getirdiği sıcak suyun bir kısmını küçük bir kâseye döküp keselerden birini sıcak suyun içine boca etti. Odaya ferahlatıcı bir koku yayılırken Miya'ya bunun daha rahat nefes almasını sağlayacağını açıklayarak kâseyi küçük kızın başucundaki komodine yerleştirdi. Kalan sıcak suyla bitki karışımlarından yaptığı çayı bir süre demledikten sonra da kesenin kalanını kadının parmakları arasına sıkıştırıp her üç saatte Tori'ye bir kupa hazırlayıp içirmesini tembihledi. Miya biraz da panikle genç kızın odasına çekileceğini düşünmüştü ki Alya küçük kızın yatağının yanına oturup bileğini tuttu. Başparmağının altında düzenli bir ritimle atan nabzını hissedebiliyordu. Daha da önemlisi ona eşlik eden cevherinin tatlı tınısıydı, zayıf ancak düzenli. Normal bir aktarıcının, bir kalkana, cevheri kendini korumak esasıyla çalışan birine etki edip iyileşmesini sağlaması mümkün olmazdı ancak Alya aynı zamanda bir paylaşıcıydı. Cevherini sadece iyileştirmek için kullanmanın ötesinde onu diğer kullanıcılarla paylaşabilme yeteneğine de sahipti ve bunu kullandı. İçindeki kaynağa ulaşıp onun parmaklarının ucundan Tori'nin bedenine akıp gitmesine ve cevherini beslemesine izin verdi.

***

Aron bir nebze olsun sakinleşmeyi başardığında, küstahça lafları ağzına tıkan kızı tutup yolundan çevirmeyi düşündüğü anı hatırladıkça öfkeden kendisini kaybetmeye ne kadar yakın olduğunu fark ederek ürperiyordu. Tek kelimeyle deliye dönmüştü ve bu aşırı tepki huzursuzlanmasına neden oluyordu. Sonuçta genç adam en yakınında annesi başta olmak üzere hayatını çeşitli hesapların üzerine kurmuş pek çok insan tanıyordu ve Alya'nın yapmış olduğu anlaşma pek çoklarının kabul edebileceği türdendi. Yine de Aron bu karakterdeki birinin böyle inandırıcı bir masumluk maskesi taşıyabilmesini hazmedemiyor, çıldıracakmış gibi hissediyordu. Öfkesi düşünceleri yön değiştirdikçe alevlenip sönerken kafese kapatılmış vahşi bir aslan gibi odasının içinde dört dönüyordu. Neyse ki öfkesine kapılıp dışarıya adım atacağı vakit, kimseye minneti kalmamış yaşlı ev adeta huysuz bir ihtiyar gibi söyleniyor, odasının önündeki ahşap zemin sessiz adımlarla geçmeye çalışanlara ihanet ederek her defasında homurdanıyordu. Nihayet gecenin bir yarısı Aron'un düşünceleri yatıştığında eve de mutlak bir sessizlik çökmüştü. Tori'yi merak eden genç adam defalarca tutup bıraktığı kapı kolunu bu kez kimseyle karşılaşma korkusu olmaksızın açıp küçük kız kardeşinin odasına geçti. Hafif ve ferahlatıcı bir esans kendisini karşılarken ay ışığıyla yıkanan yatakta huzur içinde uyuyan Tori'yi görünce rahatladığını hissetti. Bugün yaşadığı kontrolsüz öfke krizinden sonra eğer kız kardeşi Alya gibi biri yüzünden zarar görecek olsa Aron kendisine hâkim olamayabileceğinden korkuyordu. Yatağa yaklaştı. Tori'nin ateşini kontrol etmek ve göründüğü kadar iyi olduğundan emin olmak istiyordu ki yatağın diğer diğer tarafında uyuyakalmış Miya'yı görerek minnetle gülümsedi. Hiç evlenmemiş orta yaşlı kadın Tori'yi kendi kızı gibi severek ilgilenirdi. Bugün de iyi olduğundan emin olmak için başından ayrılmadığı anlaşılıyordu. Kadını uyandırmak için yatağın öteki tarafına dolaştı ve olduğu yerde durdu. Yatağa dağılmış saçları yüzünü kapatan kadına bakarken bir şeylerin ters olduğunu hissediyordu. Eğer ay ışığı renklerle oynamıyorsa Miya'nın saçları bu kadar açık renkte değildi. Bu kadar uzun olduğunu da sanmıyordu. Bu olamazdı, olmamalıydı. Bildiği gerçeği doğrulamak için uzanırken genç kızın yüzündeki saçların ıslanmış olduğunu fark ederek irkildi. Oda sıcak olmamasına rağmen genç kız terden sırılsıklamdı. Parmak uçlarının kızın ateşler içinde yanan tenine değmesine izin verir vermez hızla geri çekildi.

"Lanet olsun, sana!" öfkeyle homurdanırken Alya'ya mı yoksa kendisine mi kızdığından emin değildi. Bir an için Karel ve Miya'yı çağırması gerektiğini düşünse de güçlü bir suçluluk duygusu harekete geçmesine neden oldu. Alya'yı zahmetsizce kucaklayıp koşar adımlarla odasına götürdü. Şimdi genç kız kollarında baygın yatarken bedeninden yayılan ateşi daha fazla hissediyordu. Kim bilir ne kadar zamandır bu haldeydi. Aron, kızı boş küvete yatırıp ılık suyla dolmasını beklerken Tori'nin başında ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Aktarma küçük kız üzerinde bir işe yaramayacağına göre başka bir şey yapmış olmalıydı. Su yükseldikçe rahatlayarak hafifçe inleyen kıza baktı. Bu kadar düşüncesizce davranması delilikti. Cevherini paylaşmış olamazdı. Yine de Aron kızın yaptığını doğrulamak için bileğini parmakları arasına alırken kendi doğmamış çocuğundan vazgeçebilecek birisinin bir başkası için kendisine bunu yapmış olabileceğine inanmıyordu. Ama yapmıştı işte. Aron öfke ve pişmanlık duygularının garip bir karışımıyla yardım isteyebileceği tek kişiye gitti.

***

Miya genç kızı yatağına yatırıp ıslak kıyafetlerini değiştirirken odanın uzak köşesinde boş duvara bakan Aron kadının titrek bir sesle yaptığı açıklamayı dinliyordu. Tori ateşlenince doğal olarak onu iyileştirebileceğine inandığı kişiye gelmişti. Özellikle de Aron'un bugünkü öfkesini gördükten sonra sorumsuzca davrandığının düşünüleceğinden korkarak küçük kızın hasta olması ihtimalinden çekinmişti. Aron Miya'nın davranışını anlayabiliyordu ancak Alya'nınkini değil. Banyonun ardından ateşi hafiflemiş kız uyudukça kuvvetlenen cevherinin de yardımıyla kendini iyileştirmeye başlamış olmalıydı. Aron, içinde bu şiddetli ve karmaşık duygulara sebep olan kıza bir süre baktıktan sonra sorumluluğu Miya'ya bırakarak odasına çekildi zira uyandığı zaman yanında yakalanmak gibi bir niyeti yoktu. 

Alya (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin