Namu'ya adını veren hanenin toprakları Getsu ve Mizu şehirleri arasında kalan yaşlı Kage "gölge" ormanının sınırından başlıyor ve güneyindeki yousei "peri" gölüne kadar uzanıyordu. Güneye indikçe yumuşayan hava koşulları, erken baharın müjdecisi çiçeklenmiş meyve ağaçları ve Mizu'ya ayrılan sapağa geldiklerinde karşılaştığı deniz manzarası Alya'nın uzun yolculuğunu ilginç kılmaya yetmişti. Ne yazık ki mavi deniz ve Mizu yol ayrımıyla birlikte geride kalırken bir parça hayal kırıklığı hissetmekten de kendini alamamıştı.
Nihayet atlar yavaşlayıp, araba hafif bir sarsıntıyla dururken oturmaktan sıkılmış genç kız kendisini dışarı atmamakta zorlandı. Özellikle kuzeyin serin havasında uzun yürüyüşler yapmaya alışkın bedeni için neredeyse on gün boyunca bu küçük mekânda kapalı kalmak fazla gelmişti. Sonunda ayakları sağlam zemine bastığında mutlulukla etrafında dönmemek için kendisine tanımadığı bu yerde misafir olduğunu hatırlatması gerekmiş, yine de yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamamıştı. Neyse ki karşılamaya gelen Nalette Hanımın kendisi ve iki hizmetlisinden başkası değildi. Alya elini kalbinin üzerine götürerek hafifçe başını eğdi. "Alyarien Eiliat."
"Hoş geldin küçüğüm. Umarım yolculuğun sorunsuz geçmiştir," diyen Nalette yanında ki oğlana, 15'inden fazla değildi, misafirin bavullarını alarak odasına çıkarmasını söyledi. Benzerliklerinden çocuğun ablası olduğunu düşündüğü kızsa burada bulunduğu sürece kendisine yardım edecekti. Alya teşekkürlerini sunduktan sonra dur durak bilmeksizin konuşan Nalette Hanımın peşine takılmak zorunda kalmıştı. Kuzeyin küçük pencereli taş evlerinin aksine güneydeki evlerin ahşapla karışık tasarımları, büyük pencere ve balkonlar oldukça ilgi çekici görünmesine rağmen Alya esefle tüm bu detaylarla daha sonra ilgilenmesi gerektiğini düşündü. Zira o an kendisine verilen bilgilerin en azından bir kısmını hafızasında tutmaya çalışmak için uğraşmalıydı.
***
Alya arabadan inip beceriksiz adımlarla taş zeminde dengesini bularak yüzünü güneşe döndüğünde, çalışma odasının penceresi önünde durmuş misafirlerinin gelişini izleyen genç adamın ifadesi daha da kararmıştı. Genç kız bir eliyle uçuk mavi elbisesinin diz boyu etekliğini umursamazca düzeltir ve masum gülümsemesiyle kendisini karşılamaya gelenleri selamlarken Aron'un sıktığı yumrukların eklem yerleri bembeyaz kesildi. Şimdiye kadar her tip kadını gördüğünü sanıyordu. Bir bakışlarından ya da ufak bir hareketlerinden ne istediklerini anlayabileceğine, ruhlarının derinliklerini görebileceğine inanmıştı hep. Şimdiyse meraklı bakışlarla etrafı süzerek annesinin bir adım gerisinden yürüyen bu masumiyet maskesi takmış genç kızı gördüğünde kendine bu derece güvenmekle ne büyük bir aptallık ettiğini anlıyordu. Küçük kız kardeşi için duyduğu endişe yüreğindeki ağırlığını arttırırken Aron onların yalnız bırakılmaması gerektiğine karar vermişti bile.
***
Genç kız, çoğunluğu çalışan olmak üzere pek çok kişiyle tanıştırıldıktan sonra genel mekânlara hızla göz atmışlar ve sonunda bir süre kalacağı odaya varmışlardı. Nalette Hanım Alya'ya iyice dinlenmesini tembihledikten sonra isminin Karel olduğunu öğrendiği yeni yardımcısıyla birlikte baş başa bırakıp gitmişti.
Genç kız çekingen bir tavırla "Hanımım," dedi. "İsterseniz küvetinizi hazırlayabilirim."
Alya gülümseyerek teşekkür ettikten sonra tokalaşmak için elini kıza uzatırken "Bana Alya diyebilirsin," demişti.
***
Az sonra Karel diğer hizmetlilerin yanına döndüğünde saklamadığı bir hayretle genç hanımın kendisini nasıl ismiyle çağırmasını istediğini ve tokalaşmak için elini uzattığını anlatıyordu. Mutfağı ana binaya bağlayan iki adım genişliğindeki koridorun karanlıkta kalan duvarına yaslanmış Tora durduğu yerde doğrulurken gelecek günlerin eğlenceli geçeceğini düşündü.
"Demek buradasın." Aron kara bir bulut gibi genç adamın yanına doğru ilerlerken akşam yemeği telaşına rağmen dedikodu kazanını kaynatmayı da ihmal etmeyen hizmetlilerin koşuşturduğu mutfak tarafına umursamaz bir bakış attı. "Genç kızların aklını karıştırmaya gelmediğini umarım."
Tora kuzeninin sözlerini ayıplarken dışarı açılan kapıya ilerlemeye başlamıştı bile. "Bu kadar sınırlı düşünmemelisin kuzen," dedi sırıtarak. "Sadece yeni misafiriniz hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum."
"Öğrenebildin mi bari?"
Aron'un sesindeki gerginlik karşısında hafifçe kaşlarını kaldıran Tora omuz silkti ve "Tanıdığımız yüksek ve soylu hanelerin kızlarına benzediğini sanmıyorum," dedi.
"Ah..." diye düşündü Aron. "Haklısın, çok daha beteri."
Aron'un sessizliğini fırsat bilen Tora ekledi. "Tanışmak için sabırsızlanıyorum."
Genç adam aklına gelen yeni düşünceyle bakışlarını Tora'ya çevirdi. "Evet... Elbette tanışmalısınız hatta kız kardeşimle ilgilendiği süre zarfında sürekli yanlarında olmalısın."
Tora sırıttı "Ne yapmaya çalıştığından emin değilim kuzen. Sende bir haller var ama anlayamadım."
Genç adam elleriyle kısa kesimli saçlarını karıştırdı. Sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. "Ben," dedi iki ailenin arasında geçen gizli pazarlığı nasıl anlatacağını bilemez bir halde "Benim içimde o kıza karşı kötü bir his var ve kız kardeşimle yalnız kalmalarını istemiyorum," dedi.
Bir an için duydukları karşısında ağzı açık kalan Tora böyle bir açıklama beklemiyordu. Yüzüne pek az kimsenin gördüğü bir ciddiyet yerleşirken "Sen canını sıkma," dedi kuzenine "Tori benim de kız kardeşim sayılır."
Aron bir parça rahatladığını hissetti. Kendisi ve Tora etrafta olduğu sürece kız kardeşi o yılan ruhlu yabancının etkisinden korunmuş olacaktı. Evlilik meselesiyle ilgili ne yapacağınaysa daha sonra karar verecekti. İçinden bir ses kâğıt üzerine atılmış bir imza ve birkaç gecelik zorunlu görevin ardından özgürlüğüne kavuşacağını, bir diğeriyse böyle bir teklifin kabul edilemez olduğunu haykırıyordu. Annesinin bitmek tükenmek bilmez ısrarları yoğunlaştığı zamanlarda daha cazip görünen teklif yalnız kaldığı zaman uzaklaşıyordu.
Tora'nın omzunu kavrayan eliyle düşünceleri dağıldı. Genç adam "Haydi," diyordu. "Gidip hazırlanalım, yemekte misafirimizi bekletmek olmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alya (Tamamlandı)
RomantizmAlya, arabadan inip beceriksiz adımlarla taş zeminde dengesini bularak yüzünü güneşe döndüğünde, çalışma odasının penceresi önünde durmuş misafirlerinin gelişini izleyen genç adamın ifadesi daha da karardı. Genç kız, bir eliyle uçuk mavi elbisesinin...