dört

188 26 46
                                    

Şubat, 2012

Karanlığın ardından Sonbahar çıktığında herkes sessiz bir şekilde oyunu izliyordu. Salon o kadar karanlıktı ki Sonbahar bile zor görünüyordu. Sonbahar sahnenin tam ortasına geldiğinde yere dizlerinin üstüne çöktü ve arkada Seven Devils çalmaya başladı. Sahneye bir adam geldi ve Sonbahar'ın bir kolunu tuttu. Adam siyaha boyanmıştı. Koltuklarında oturan insanlar ürktü. Sahnenin diğer tarafından bir kişi daha geldi ve diğer kolunu tuttu. Sonbahar acıyla kıvranmaya başladı ve çırpındı.

Sahnede "kollarımdan tutmuşlar.
kalbim avuçlarında
benim zavallı,
küçük kalbim.
yavaş yavaş,
siyaha boyanıyor.
söyle bana tanrım,
siyaha boyun mu eğmeli,
yoksa siyaha hüküm mü etmeli?
istesem de hükmedemem.
fakat boyun da eğemem.
ne o kadar güçlüyüm,
ne o kadar güçsüz.
sadece şeytanların ortasına düşmüş,
çaresiz bir meleğim.
yoksa bir meleğin şeytanlarla ne işi olabilir,
düşmediği sürece." dediğinde bir alkış koptu.

Siyahlar içindeki adamlara bir üçüncüsü eklendiğinde o da Sonbahar'ın saçlarını tuttu. Bu tutuşla Sonbahar çığlık attı.

"her yerdeler.
her yerdeler.
beni izliyorlar,
biliyorum.
bu çok...
fazla.
kutsal suya ihtiyacım var.
beni diri diri yakacaklar.
kutsal suya ihtiyacım var.
gün bitmeden ölmüş olmak istemiyorum.
tanrım beni kutsa.
onlardan arınmama yardım et.
yardım çığlıklarımı duyuyor musun?
onlar bir melodi.
senfoni.
onlar bir nihai ağlama olmalı."

Dördüncü adam geldiğinde arkadan kızın yüzünü tuttu ve kafasını çekiştirmeye başladı. Sonbahar aralarında çırpınmaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.

"hepsi teker teker derimi yüzüyor.
korktukça daha fazla.
korktukça daha fazla."

Seyirci ise pür dikkat onları izliyordu. Gün nutku tutulmuş bir şekilde hem oyunun altında yatan anlamı hem de Sonbahar'ın mükemmelliğini izliyordu. Sahnede Which Witch çalmaya başladığında ve Sonbahar'ın kulağına Florence'in sesi dalgalandığında içinden huzurla doldu. Üç adam daha geldiğinde artık yedi kişilerdi ve bu sefer bir tanesi kızın kalbine dokunuyormuş gibi yapıyor ve çekiyordu. Sonbahar ağlamaya başladığında hepsi geri çekildi ve kız ceset torbası gibi yere yığıldı. Birden kalktığında ve yedi kişi tekrar geldiklerinde Sonbahar demir kadar sert bir yüz ifadesi takındı ve onlardan biriyle el sıkıştı.

"yıldızlar gibi parlamak yerine,
onları söndürmeyi seçtim.
şimdi,
ben de katilim,
tıpkı güneş gibi.
ben şeytanlarım!
onlardan kaçmak yerine,
teslim oldum.
boşa inanmak yerine,
inanmamayı seçtim.
birine bağlı kalmak yerine,
bağımsız olmayı seçtim.
yedi şeytanlar,
benim.
ben,
yedi şeytanlarım!"

Sahne ışıkları yanıp yanıp sönerken Leave My Body çalmaya başladı ve Sonbahar'ın arkasından yedi kişi gelmeye başladı. Bir tanesi kıza vurduğunda Sonbahar yere düştü ve seyirci elinde olmadan şaşkınlık nidası çıkardı. Bir tanesi yere eğilip Sonbahar'ın yüzüne dokundu.

"ben sönmüş bir yıldızım.
kendimi kurtaramam ama,
diğer yıldızları kurtarabilirim.
onları tekrar yakacağım.
tanrım affet.
yanına geliyorum.
gözlerim kararıyor.
ama gülümsüyorum.
her şeye rağmen."

Ve sonra gözlerini kapatıp gülümsedi. Sahne tamamen karanlığa büründüğünde ve şarkı kesildiğinde seyirci ayağa kalkarak alkışlamaya başladı. Gün hala etkisinden çıkamamış olduğundan yerinde kalmıştı. Nutku tutulmuştu sanki. Konuşamıyordu, hareket edemiyordu. Yerinden kalkıp koşarak soyunma odasına gitti ve kapıdaki Sonbahar'a hızla sarıldı.

"Sen muhteşemsin. Sen harikasın Sonbahar. Seninle gurur duyuyorum."

Sonbahar gülümsedi ve Gün'e sımsıkı sarıldı.

*

"Merhaba Bay Kafka. Nasılsınız?" diye konuştu Yaprak, okulun yakınlarındaki kitapçı Atilla Amca'nın yanına yaklaşarak.

"Merhaba küçük bayan. İyiyim, siz nasılsınız?" diye cevapladı Atilla Amca. Kafka diye seslenmesinin sebebi adamcağızın kendisini öyle sanmasıydı. Akli problemleri vardı. Karısını 1992'de kaybetmişti. Neden kendini Kafka sandığını bilmiyordu adamın. Ama Yaprak'a göre bu kötü bir şey değildi. Okulundaki çoğu insan ona acırken veya dalga geçerken Yaprak onunla gerçekten öyleymiş gibi konuşuyordu.

"Kız kardeşimin büyük bir tiyatro gösterisi oldu bugün. Ona annemle sürpriz yapacağız ve ben kitap almak istiyorum. Önermek istediğiniz bir şeyler var mı?"

Adam gülümsedi ve bir dakika işareti yapıp bir yere gitti. Geldiğinde elinde Yeryüzüne Dyanabilmek İçin adında bir kitap vardı. Gün'ün Tezer Özlü sevdiği geldi aklına ve "Bunu başkasına alsam ve siz bana kardeşim için başka bir şey verseniz?" diye şirince sordu. Çünkü Sonbahar bu kitabın üzerine kahve dökmüştü. En sonunda kitapları alıp çıktığında derin bir nefes aldı. Telefonuna gelen mesajla duraksadı ve mesaja baktı.

"Seni almaya geliyorum, neredesin?" Gülümseyerek Gün'e adresi yazdı. Gün'ü göreceğine inanamıyordu. Bir haftadır yoğun olduğundan onunla hiç görüşemiyorlardı ve yüzüne hasret kalmıştı kız. Çok özlemişti. Bazen geceleri görüntülü aramak geçiyordu içinden fakat karşı evde olduklarından abes kaçabilirdi. Sadece onu sevdiğini anlamasından korkuyordu Yaprak. Onu çok seviyordu ve uzaktan onu görerek bile bunu devam ettirebilirdi. Yeter ki öğrenmesindi. Öğrenirse Yaprak ne yapardı bilmiyordu. Karşısında bir araba durduğunda içeride sadece Gün vardı. Kapıyı açıp arabaya bindi ve Gün'ün yanağından öptü.

"Selam!" diye konuştu gülerek.

Gün gülümsedi ve "Selam, fıstık." dedi. Yaprak, mutlulukla onun yüzünde gezdirdi gözlerini. Gamzesinde takılı kaldığında elinde olmadan iç çekmişti.

Kırmızı ışıkta durduklarında Yaprak pakedi çıkarıp ona verdi. Gün ne olduğunu sormadan "Aç." diye konuştu. Açtığında Gün'ün içi sıcacık olmuştu. "Yaprak, çok düşüncelisin! Çok teşekkür ederim." diyip kızı yanağından öptü ve kitaba bakarken Yaprak'ı ne kadar sevdiğini düşündü.

*

"Annem pasta yapmış! Aman tanrım, hem de en sevdiğimden. Ölüyor muyum, neler oluyor?" diye içeri girdi Sonbahar. Gün ve Yaprak koltukta oturmuş telefonda bir şeylere gülerken Sonbahar aralarına atlayıp "Neye gülüyorsunuz bakayım?" diye sordu. Yaprak ofladı. "Bir dur Sonbahar. Bir şey izliyoruz. Sana da izleteceğiz. Bir bekle."

Sonbahar sinirlenip kalkacakken sıcacık parmakların kolunu tutması ve tuttuğu yeri okşamasıyla yerine çakılı kaldı. "Bölmüşken gel ve bizimle izle." diye konuştu Gün. Sonbahar'ı tam yanına çektiğinde beraber izlemeye başladılar.

Akşama doğru Gün eve gitmişti. Sonbahar ve Yaprak odada ikisi de Gün ile mesajlaşıyordu. Sonbahar çocuğun yazdığı şeyi gördüğünde kırkırdadı. "Van Gogh'un Yıldızlı Geceler'inde seninle buluşalım." Bu bir çeşit iyi geceler demekti.

Yaprak Gün'ün yazdığı "İyi geceler." mesajına aynen karşılık vererek sırıtan Sonbahar'a döndü. Ağzındaki baklayı çıkarmadan rahat edemeyecekti.

"Sonbahar sana bir şey söylemem lazım." dedi dudağının içini ısırırken. Sonbahar başını telefondan kaldırıp ona baktı ve "Aslında benim de sana bir şey söylemem gerekiyor ama önce sen söyle bakalım."

"Ama çok fazla tepki verme, tamam mı?" Sonbahar sabırsızlıkla kafasını salladı. "Gün'den hoşlanıyorum ben. Hem de çok fazla. Gülünce oluşan gamzesinden, yanağıma değen dudaklarından..."

Karşısında şok olan Sonbahar'a bakarken her şeyden habersizdi. Sonbahar tüm yıldızların Gün ve kendisinin üstüne düştüğünü hissetti.

Sonbaharın Yapraksız GünüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin