İHANET

9.5K 291 25
                                        


Mithat'da ona mı sarılıyor? Yoksa ben mi yanlış görüyorum. Yanlarına doğru ilerledim. Sakin olmalıydım. Yapmacık bir gülümsemeyle "Merhaba" dedim. Kızıl cadı kollarını Mithat'dan ayırarak "Merhaba ufaklık." dedi.

Ufaklık ? Ben ?

"Mithat bizi tanıştırmayacak mısın?"

"Meyra bu Ada."

Bu kadar mı? Beni eşi olarak tanıştırmamıştı. Sadece Ada. Meyra denilen kızıl cadıyı baştan aşağı süzdüm. Deri mini bir elbise , üstüne deri bir ceket altınada siyah bir çizme giymişti. Bir ona baktım birde kendime. Uyumsuzluk konusunda harikalar yaratıyordum. Kirpikleri oldukça uzundu. Takma kirpik olduğu her halinden belliydi. Dudakları fazla dolgun. O da kesin botoksdur. Göğüsleri fazla büyük. Onlarsa kesin silikondur. Yani doğal bir güzelliği bence yok. Ayrıca bu havada deri giymek de neyin nesi?

"Sen kendini böyle kandırmaya devam et. Taş gibi hatun. Boyu yerinde. Saçları zaten ateş saçıyor. Moda dergilerinden çıkmış gibi . Hatun dediğin böyle olur."

İç sesim benim tarafımda olması gerekirken o kızıl cadıyı bana savunuyordu. Onu susturup gözlerimi Mithat'a diktim.

"Randevuya geç kalıyoruz . Hadi gidelim."

"Senin bu kadar randevuyu önemsediğini düşünmüyordum."

"Doktoru bekletmemek lazım. Ben çıkıyorum . Sen istersen , burda kal."

"Sen git. Ben gelmek istersem gelirim. Eğer gelmezsem Haydar'ı yollarım o seni gelip alır."

Dediklerini umursamamaya çalışarak merdivenlere doğru yöneldim. Doktorun odasına girdim. Bugün psikolog ile randevum vardı. Ben konuşup o dinleyecekmiş. Sonra durumum hakkında rapor yazacakmış. Saçma. Karşımda 50 yaşlarında gözlüklü , zayıf, minyon tipli bir adam duruyordu. Gözlüklerinin üstünden bana bakıyordu. Karşısındaki koltuklardan birine oturdum.

"Hoşgeldin." Hoşgelmek mi? Sabırlı sakin olup kibar davranacaktım.

"Hoşbuldum."

"Bu bizim ilk randevumuz. Mesela son zamanlarda bana neler hissettiklerini anlatmayla kendini nasıl hissettiğini anlatmakla başlayabilirsin."

Acizliğimi hissettim. Ne kadar çaresiz ve kırılgan olduğumu bir kere daha farkettim. Kendimle konuşmayı alışkanlık haline getirdiğimi farkettim. İnsanlarla iletişim kuramadığımı farkettim. Dipte olduğumu hatırladım. Katil olduğumu hatırladım. Unutmak istediğim her şeyi tekrar hatırladım. Savaşmaktan yorulduğumu farkettim. Yalnız olduğumu anladım. Pişmanlıklarımı hatırladım . Bok gibi hissediyorum.

"İyiyim."

"Bu kadar mı?"

"Çok iyiyim."

"Buna sevindim."

"Bende."

"Eşinizle aranız nasıl? Ona olan aşkınızı anlatır mısınız?"

Nefret ederken aşka teslim olmak. Bir yanım acı içinde kıvranırken diğer yanım onun aşkına sığınmakta. Beni sürekli kırıp dökerken onun aşkıyla o kırdıklarını toplamaktayım. Soğukluğuna keskin bakışlarına maruz kalırken onun aşkıyla yanmaktayım. Nefret ne ara aşk oldu onun farkında değildim. Belki de aşk değil. Sadece onun kollarının arasında olmak istiyorum. Beni aydınlığa çıkarmak yerine benle o karanlıkta kaybolmaya tercih eden bir adama aşığım. Benle birlikte o girdapta kaybolmayı göze almış bir insana aşığım. Bir yanım ondan nefret ederken bir yanım ona teslim olmakta. Sürekli acı verip günün sonunda kendimi onun kollarında buluyorum. Bana acı veren bir insana aşığım. O acının ta kendisi. Bense onla birlikte o acılarla yaşıyorum.

"Olması gerektiği gibi."

"Şimdi karşınızdaki uzun üçlü koltuğa geçin ve uzanın. Yerimden kalkıp karşı koltuğa geçip uzandım. Yanıma doğru gelip "Gözlerinizi şimdi kapatın." dedi. Gözlerimi kapattım.

"Şimdi sizin çocukluğunuza ineceğiz. Sadece benim dediklerimi takip edceksiniz."

"Peki."

" On yaşınızı hatırlayın."

10 yaşım. İçine kapanık bir çocuk. Fazla ilgi ve fazla ilgisizlik içinde boğulmuş bir çocuk. O küçük bünyesiyle annesinin babasını aldattığına şahit olan çocuk. Gözlerinin önünde annesi başka bir adamla birlikte oluyor. Bunların hepsi müştemilat da oluyor. Küçük kız çocuğu köpeğiyle oynarken köpeği müştemilata doğru koşuyor. Ona yetişmek için o da peşinden koşuyor. Müştemilatın penceresinde bunlara şahit oluyor. Gördüklerinin hepsinin bir hayalden ibaret olması için ellerini açıp Allah'a dua ediyor. Duasını bitirdikten sonra tekrar pencereden içeri bakıyor. Her şey yine aynı. Adam annesine şehvetle dokunuyordu. Annesi şehvetle adama fısıldıyordu. Pencere açık olduğu için küçük kız çocuğu bunları duyuyordu. O küçük kız çocuğu daha Şehvet kelimesinin anlamını bile bilmiyordu. Annesinin karşısına çıkacak kadar güçlü değil di. Annesine ne diyebilirdi ki? Annesinin karşısına çıkıp "Sen bunu babama , bize nasıl yaptın?" diye bağırmak istiyordu. Ama korkuyordu. Annesinin geçerli bir sebebi olmamasından korkuyordu. Ama bunun geçerli bir sebebi olamazdı ki..
İhanet. Annesi ona ihanet etmişti. İhanet. O yaşta o küçük kız çocuğu için affedilemeyecek tek günah "İhanet" oldu. Affedilemeyecek tek günah İHANET.

Küçük kız orda ölüp ruhu kadın olmuştu.

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin