Hatırlamam lazımdı ama hatırlayamıyordum. Annemin yüzünü hatırlayamıyordum işte! Bakıcılar aldığım darbelerden olabileceğini söyleyip duruyordu ve ben bundan bıkmıştım çünkü darbe almadığımdan adım gibi emindim, onu tanıyordum sadece yüzünü hatırlayamıyordum o kadar. Okumayı öğrendikten birkaç sene sonra insanların bazı şeyleri neden unuttuğuna dair bir çok araştırma yapma şansım olmuştu.'' Unutmak istediğimiz şeyleri beyin tutma gereksinimi duymaz'' diyeni bile duymuştum ama bu bana göre kesinlikle yanlış ve saçma bir bilgiydi. Bu halim beni tanımlayamadığım bir boşluğa itiyordu. Küçük bir beyin koca bir boşluğun içinde yüzüyor ve elinde diploması olan bir psikolog bile bunu anlayamıyordu. Beni anlayan tek bir kişinin olduğuna inanıyordum ismi Çağın. Çağınla ilk defa 5 yaşında yapılan bir kaynaştırma etkinliğinde tanıştık. Aslında yerimden kımıldamamıştım kimseyle tanışmak istemiyordum herkese karşı tepkiliydim burda kalmak istemiyordum, Çağında benimle aynı fikirde olacak ki oda bir kenarda oturup kimsenin yanına gitmemişti. Yanına gidip elimi uzattığım zamandan beri hayatımda önemli tek kişinin o olacağını biliyordum sanki. Aramızda tanıştığımızdan beri büyük bir bağ vardı sanki, aşk gibi değil o yaşta aşkın ne demek olduğunu bile bilmiyordum sadece en yakın arkadaşımdı.
Neden bu kadar abartıyordu ki, alt tarafı küçücük bir vazoydu. Çağınla birlikte şakalaşırken yanlışlıkla vazoyu kırmıştık. Ama okulumuzun müdiresi Funda, bunu fazlasıyla abartmıştı.
''Sizin gibilerden bıktım, bir türlü yerinizde durmuyorsunuz ve ben bu durumdan çok sıkıldım!'' O söylenirken biz dudaklarımızı sıkıca birbirine bastırıp gülmemeye çalışıyorduk, çok komik gözüktüğüne yemin edebilirdim. Bize çemkirmesini umursamıyorduk bile artık onun bu bağırışlarına çok alışmıştık. 18 yaşımıza girince burdan kurtulacaktık hatta burdan çıkınca yapıcaklarımızla ilgili bir çok hayalimiz bile vardı. 1 yıl önce Çağın'ı almak için bir aile gelmişti ve o sırf ben burdayım diye gitmek istemedi, benim için burda kaldı. Aslında onun gitmesini istedim o nasıl benim için en iyisini istiyorsa bende hep onun için en iyisini istemiştim. O yine de beni bırakıp gitmemişti. Müdire çemkirmesini bırakıp gittiğinde Çağın kolumdan sıkıca tutup beni çekiştirmeye başladı. Çağın beni odadan odaya sürüklerken sonunda gelmiştik. Gözlerimi kocaman açıp baktığımda terasın ortasında küçük bir masanın üstünde minik bir muma sahip pasta bulmuştum. Buraya daha önce hiç çıkmamıştım ve gerçekten gökyüzü harika gözüküyordu. ''Çağın sen nasıl yaptın bunları?'' ona şaşkınlıkla bakarken önce kendi kendimin etrafında dönüp sonrada büyük bir mutlulukla ona sarıldım. ''Unuttuğumu mu sanmıştın? Senin doğum gününü asla unutmam'' diyip gülümsediğinde bende karşılıksız kalmayıp, gülümsemesine kocaman bir gülümsemeyle karşılık vermiştim. Mumu üfledim ve bir sürprizle daha karşılaştım Çağın elinde minik bir hediye paketiyle karşımda hadi gelde aç der gibi duruyordu bunu anlamak çok zor değildi artık ona o kadar çok alışmıştım ki her şeyi gözlerinden bile anlayabiliyordum. Hemen hediye paketini açtım. Ve bu muhteşem hediye karşısında heyecanlanıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
Çağın
Yanağıma kondurduğu öpücükle kıpkırmızı olmuştum. Hediye paketini açtığında mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Onun bu hallerini seviyordum. Mutlu olmasını ve bana gülümsemesini seviyordum. Bana teyzem bakardı annemle babamı hiç hatırlamam. Ama teyzemin de bakacak gücü olmayınca beni 3 yaşındayken buraya verdi 8 senedir burdayım ilk başlarda korkuyordum ama Gece sayesinde buraya alıştım.''Teşekkür ederim Çağın, çok teşekkür ederim şu ana kadar hiç böyle güzel bir hediye almamıştım. Aslında hiç hediye almamıştım ama yinede...'' Sözünü kesip ''Sadece bu anın tadını çıkart olur mu?'' dediğimde oda onaylarcasına kafasını salladı.
Gece
Hayatımda gerçek anlamda ilk defa hediye alıyordum ve bu beni çok mutlu etmişti. Benim anlamadığım deniz kabuklarını nerden bulduğuydu çünkü burdan kolay kolay çıkılmazdı. Ama onunda dediği gibi sadece anın tadını çıkaracaktım. Aslında o gün ben bile doğum günümü unutmuştum. Doğum günümü tam olarak bilmiyordum o yüzden buraya geldiğim ilk günün tarihini doğum günüm olarak kabul etmiştik. Çağın pastayı ağzına yüzüne bulaştıra bulaştıra yerken küçük bir kahkaha patlattım ''Yavaş ye boğulucaksın'' Hala gülüyordum onunda uğraşmak hoşuma gidiyordu. ''Ne o çok mu komik'' derken elleri arkasındaydı başımı evet anlamında salladım ''Buda komik o halde'' Demesiyle elini çıkartıp ağzıma koca bir pasta dilimi yapıştırmıştı. ''Heeeey! Bunu yapmamalıydın'' Kaşını kaldırıp ''Yaptım bile'' Derken ayağa kalktı ve kalkmasıyla elindeki pastayı yüzüme fırlatacağını anlayıp eğildim. ''Haaah! Iska'' Resmen deli gibi eğleniyor, pasta savaşı yapıyorduk ki sert bir kadın sesi bizim olduğumuz yerde kalmamıza yetti. Buraya girmek yasaktı ve biz ilk büyük hatamızı buraya girmekle yapmıştık bile.
''Sizin burda ne işiniz var? Buraya girmenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz?'' Bu soru karşısında Çağın ''Özür dileriz efendim sadece doğum günü kutlamak..'' Kadın onu dinlemeden ''Bu seferlik affediyorum ama bir dahakine gözünüzün yaşına bakmam'' Dediğinde yüzümüzde kocaman gülümsemeler belirmişti. Ceza almamıştık bu iyiydi çünkü Çağınla hep bir şeyler karıştırdığımızda yakalanır üstüne birde ceza yerdik sanırım o gün Funda'nın iyi tarafına denk gelmiştik. Ama bitmemişti 9-10 yaşlarıma geldiğimde gerçekten annemin yüzünü neden hatırlayamadığım konusuna kafamı takmıştım ve unutkanlık hakkında araştırma yapmak istemiştim. Ben hep meraklı bir çocuktum ve bu merakım yüzünden başıma gelmedik kalmamıştı.
''Çağın kalk lütfen'' Onu dürtüklerken etrafıma bakınıyordum çünkü burası erkeklerin kaldığı taraftı ve kızların buraya geçmesi kesinlikle yasaktı. Bunun dışında iki suç birden işliyordum çünkü yatma saatinde kimse odasından çıkamazdı ama ben çıkmıştım. Gözlerini açtıp ovuşturmsıyla ''Gece!'' diye bağırması bir olmuştu, ağzını kapadım.
''Bağırma, herkesi uyandıracaksın!'' Hala bana meraklı gözlerle bakıyordu tam ağzını açacaktı ki izin vermeden çekiştire çekiştire onu ordan çıkarttım ''Sesini çıkartma, şimdi müdirenin odasına giricez araştırma yapmam için bilgisayar lazım.'' Gözleri iyice büyümüştü ''Gece saçmalama, delirdin mi sen oraya giremeyiz eğer yakalanırsak bu sefer yiyeceğimiz cezayı ben bile düşünmek istemiyorum.'' Başka şansım yoktu, artık merakımdan uyuyamaz hale gelmiştim. ''Çağın hadi bana yardım etmelisin'' Ona yardım etmesi için en tatlı gülümsememi takındım ve tabi ki karşı koyamadı. Odaya doğru yöneldik ve bir şekilde kapıya vardık. Ayakta kimsenin olmayışı bizim için bir artıydı, kapının kitli olmayışı ise tam bir şans. İçeri girip bilgisayarı açmayı başarmıştık. ''Hadi Gece, yarım saat oldu biri gelecek artık kapat şu bilgisayarı da gidelim burdan'' Tam yarım saattir burdaydık ve ben bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum aslında biraz fikir sahibi olmuştum bile ama bu yetmezdi. ''Buldum!'' Diye bağırdığımda Çağından ses gelmemişti ''Çağın sana diyorum?'' Arkamı döndüğümde ayvayı yediğimizi anlamıştım.
Merhaba arkadaşlaar :3 buralarda henüz yeniyim ve hikayemin okunmasını dört gözle bekliyorum. Bu bölümü yazmamda bana destek olan biricik kardeşim Gülçin Yılmaz'a teşekkür ediyorum. kafamda ufaktan bir sayı var ve o sayıya ulaşana kadar yeni bölüm yayınlamayacağım iyi okumalar ^.^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mavisi |TANITIM
Teen FictionHer gün yaptığım gibi kumsala gittim. Burayı seviyordum çünkü kimse yoktu ve sessizdi. Orası benim için ayrı bir yerdi, özeldi. O deniz kokusunu içime çekmek, o muhteşem havayı solumak... Sanki benim için yaratılmış bir yerdi. Aslında orası bir yand...