Bölüm-14

524 28 7
                                    

Arkadaşlar biraz geç geldi kusura bakmayın. Neyse lafı çok uzatmayayım iyi okumalar:))

"Ihh"

 "Çüş kızıl bunun için mi o kadar bağırdın??"

 "Bunun için mi dediğin parmağımı kestim"

 "Sanırım parmağına bakmadın çünkü kanamıyor" 

"Yoksa?? Parmağım mı koptu?? Yere iyice bak belki oraya düşmüştür?? Hadi Meriç" 

"Bakayım, kızıl parmağın değil de yerde başka bir şey var" 

"Ne" 

"Dur bakayım mercimek büyüklüğünde!! Hah!! Mercimek değil senin beyninmiş" deyip gülmeye başladı ve bende kapalı olan gözlerimi açtım.

 Meriç'in suratına baktığımda çok güzel güldüğünü gördüm. Daha önce hiç bu kadar güzel gülen bir erkek görmemiştim. Bu gülüşü nedense midemde kelebek gibi börtü böceklerin uçuşuna yardım ediyordu.

 Tabi ki de ben bu sözün altında kalmam. Masada duran un paketini Meriç'in başından aşağı döktüm. Gülen yüzü benim bu yaptığımdan sonra ciddileşmeye başladı ve şu sözleri söyledi. 

"Bakıyorum da uyuyan kızıl uyanmış ama yanlış bir zamanda. Ölmemen için son 5 saniye" derken tabi bende kaçmaya başladım.

 Hemen önüme gelen ilk odaya yani yemek odasına girdim. Tabi ki de beni burada bulabilirdi ama...

 'Kesinlikle' diye düşündükten sonra hemen yemek masasının altına saklandım. 

^Sende az değilsin^

 diye söylenen iç sesimle çatışmak için kendime şu cevabı verdim. Tabi ki de az değilim şuraya bak 55 kiloyum. Yani bu kiloya ulaşmak isteyenler var. 

^Ben sana ne dedim sen bana ne cevap verdin^

 diyen iç sesime geri dönmeden kapının açılma sesi duyuldu. 

"Kızıl?? Ha çık ortaya ben seni suyun içinde boğduktan sonra söz bir daha bir şey yapmayacağım" o ha boğduktan sonra bir şey yapmayacakmış. 

"Kızıl?! Sen yoksa masanın altında mısın??" dedikten sonra masaya yaklaşan ayak sesiyle çok uzun sayılmayan ama dikdörtgen şeklindeki masada biraz geriye kaydım. Tabi bu işlemi sürdürürken sürtünme sesi de Meriç'e gitmiş olmalı ki ayak seslerinin hızı arttı.

 Gittiğim yeri uygun bulunca Meriç'in beni görmemesi için beklerken masanın yerden havalandığını gördüm. Kafamı kaldırdığımda göz göze geldim. 

"Kızıl sen burada mıydın??"

 "Ya ama sen-" derken hemen ayaklanıp koşmaya başladım. Tabi arkamda o da koştu ve tam kapıyı açacakken kapının açılmasını engelledi ve beni kapı ile kendi arasına aldı. 

"N-ne yapıyorsun sen??" gözlerimde olan gözleri yavaşça yüzümü taramaya başladı ve bende bu fırsattan istifade onun yüzünü taramaya başladım. 

Hafif çıkmaya başlamış sakalları, dağınık ve un dökülmüş -evet bunu ben yaptım teşekküre gerek yok- saçları havasını hiç kaybetmemiş. Asıl gözleri insanı kendinden geçirebilecek güzellikte. 

"Özür dilerim" diyerek onunla kapının arasından çıkmaya çalıştım. 

"Kızıl şimdi bu konuyu boş verelim sonra öcümü alırım. Şimdi beni iyi dinle yeni işe hazır mısın??" 

"Bu sefer ki iş ne??"

 "Hasan"

 "Hasan??"

 "Kumarbaz"

 "Nasıl yani bir kumarbazın seninle ne işi olabilir ki"

 "Nasıl işi olur anlatayım. Bu adam kumarbaz ama kumar oynadığı yerin sahibi. Ben birkaç yıl önce yani 18 yaşındayken bu adama bir villamı vermiştim ve bu yer benim için çok değerliydi."

 "E sonuçta kendi isteğinle vermişsin"

 "Adam beni kandırdı. Ayrıca o zamanlar uyuşturucu kullanıyordum. Devamını anlamışsındır. Şimdi yapacağımız şey evi benim üzerime yaptırmak" 

"O nasıl olacak??"

 "Onu da gidince görürsün" saate baktı ve konuşmasına devam etti. 

"Hazırlansan iyi olacak ama ilk önce sana bir elbise vereyim onu giyeceksin"

 "Peki" deyip odama çıktım. Birkaç dakika sonra içeriye bir kutuyla geldi. 

"İçindekileri giy" deyip hemen çıktı. Kutuyu açıp içindekilere baktığımda siyah mini bir elbise ve buna uygun ayakkabı ve çanta vardı.

 İstediği gibi verdiği kıyafetleri giydim. Aynaya geçip kendime baktığımda siyah elbise dizimin iki karış üzerinde diyebiliriz. Ayakkabı platform ve boyumu daha da uzun gösteriyordu.

 Siyah çantayı da makyaj masasının üstüne bırakarak makyajımı yapmaya başladım. Eyeliner, rimel hafif siyah far, tabi ki fondöteni unutmayalım, ruj olarak dudaklarımı dolgun göstermesini isteyerek kırmızı bir ruj sürdüm.

 Bu makyaj gayet iyi diye düşünüp yine aynaya geçtim. Çantamı da elime alıp baktığımda gerçekten çok güzel göründüğümü fark ettim.

 Önceden pek fazla elbise giymezdim ama elbisenin her şey olduğunu hala çok düşünmesem de sevmeye başladım. Sonunda salona geçtiğimde Meriç elinde telefonla bir şeyler yapıyordu.

 Öksürmemle bakışları bana dönerken sessizce bir küfür mırıldandı ve şu cümleleri söyledi 

"Bu elbise bu kadar kısa mıydı??"


SERİ KATİL AŞIK OLDU #Wattsy2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin