İnsan bazen olduğu yerde kala kalır ya şuan öyle bir durumdaydım. Sadece ben değil, konaktaki herkes de büyük bir sessizlik hakimdi. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu. Herkes donup kalmıştı.
"Berdel" diye mırıldandım sonunda kendime gelerek. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Silahlar inmişti ve benden başka kimse hareket etmiyordu. Gözlerimi herkesin üzerinde gezdirdikten sonra Rüzgarda kaldım. "Ne saçmalıyorsun sen? Ne berdeli?"
"Azra" diye mırıldandı ama devamını getiremedi.
"Ne Azrası ya? Sen bana sordun mu? Ben istiyor muyum?" diye bağırdım. Adımlarımı ona yönlendirip göğsüne vurmaya başladım. İstemediğim ya da beni istemeyen bir adamla birlikte olamazdım. Bir de sevdiğim adamın kardeşini uygun görürlerse hiç olmazdı. Yapamazdım. "Berdel falan istemiyorum ben. Anladın mı? İstemiyorum."
"Azra" deyip beni çekti Barış abim.
"İstemiyorum ya, istemiyorum" diye bağırıyordum hala.
"Tamam güzelim, sakin ol" dedi Barış abim. Ellerini yanaklarıma koyup yaşlarımı sildi. O zamana kadar ağladığımın farkında bile değildim.
"Abi" diye mırıldandım ona sarılarak.
"Osman ağa" dedi birisi. "Ne dersin?"
"İstemiyorum, baba. Öldürün beni ama evlenmek istemiyorum" dedim ağlayarak. Babam yanıma gelip bana sarıldı.
"Yavrum, sizin ölmenize göz yumamam" dedi. "Sizi kaybedemem."
"Baba" diye mırıldanan Rüzgarın sesini duyunca başımı kaldırıp babamdan ayrıldım. Bana bakmamaya özen gösteriyordu. Babasına bir şey söyleyecekti ama benim ona bakışlarımı görünce konuşamadı.
"Osman ağa, karar verildi mi?" diye sordu Cevat denen adam. Sen neden sürekli burnunu sokuyorsun acaba?
"Evet" dedi babam bana bakıp üzüntüyle. "Berdel olsun." Babamın sözleri karşısında gözlerimi yumdum. Göz yaşlarım yanaklarımdan akarken yere çökmek istiyordum.
"Güçlü ol" dedi Barış abim yanıma gelip. Azad abim ve Buke de yerden kalkıp ayakta durdular. Abim mahçup bakışlarıyla bana bakıyordu. Pişmanlığı gözlerinden okunuyordu ama ben ona kızgın değildim ki. Onların tek suçu sevmekti. Tek sorun burdaki geri kafalılardaydı.
"Kiminle olacak berdel?" diye sordu babam. Gözlerimi açıp bir Rüzgara bir de kahvenin en güzel tonunda gözleri olan sevdiğim adama baktım. İkisi de babasına bakıyordu ve onlar da benim gibi istemiyor görünüyordu. En azından kahverengi göz.
Ya sevdiğim adamın kardeşiyle evlenmemi isterlerse. Ben ne yapardım o zaman? Kocam diyeceğim adamın abisine aşık bir kadın mı olacaktım? Peki ya sevdiğim adamla evlenmemi isterlerse. O zaman ne yapacaktım? O beni istemiyorken ne yapacaktım?
Hasan ağa, oğullarına bakıp bir an düşündü. Daha sonra bir karar vermiş olmalı ki babamın yanına gelip avludaki koltuklara çekti. Hepimiz ayakta onların kararını bekliyorduk. Bir süre sonra ikisi de karşımıza geçti tekrardan.
"Rüzgar, Azrayla yaşıt sayılır ama Mert onun ağabeyidir ve bekardır. Mertle evlenmesi daha uygundur." Hasan ağanın dediklerinden sonra kahverengi gözle yani Mertle göz göze geldik. Ben onunla evlenmek istiyordum ama bu şekilde değil. O ise beni hiç istemiyordu. Ben bu adamla nasıl evlenecektim? Bakışlarıyla bile beni korkutmayı beceriyordu. Rüzgar pişmanlıkla ikimize bakıyordu ama artık her şey için çok geçti.
"O zaman bu hafta içinde söz yaparız. Etraftan laf söz olmasın" dedi Cevat ağa. Hayatlarımızı mahvettiği yetmiyormuş gibi hala daha konuşuyordu. Pislik adam.
*******
Konak boşaldıktan sonra ben de odama çıktım. Ben, sevdiğim ama beni sevmeyen o adamla evlenmek istemiyordum ki. Ama ölmek de istemiyordum. O adam da beni istemiyor. Bunu gözlerinde görebiliyordum. Ama ben karşı çıkarsam abimle Bukenin de üzüleceği biliyorum. Üzülmekten ziyade, hepimiz ölecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
Ficción GeneralZor şartlara rağmen üniversite eğitimini tamamlayan bir kız... Memleketine döndüğü gibi başına gelen bir berdel belası... Kurtulabilecek mi bu beladan yoksa dünden razı olduğu bir şey mi? Peki hayalleri? Ne olacak dersiniz? Haydi gelin, birlikte o...