23. Bölüm: İlgisizlik

109K 3.8K 427
                                    

Hastaneden çıkıp eve gidene kadar ikimiz de konuşmamıştık. Uzun zamandır vücuduma gıda girmediği için yaklaşık iki saat süren bir serum vermişlerdi. Mert yanımdan bir saniye bile aytılmamıştı ama tek kelime de etmemişti. Şu anda da olduğu gibi. Gerçi nefret ettiği kadına bu kadar ilgi göstermesine bile şaşırmıştım ya.

Eve geldiğimizde gözyaşlarımı geri gönderip içeri girmiştim. Behiye anne, Rüzgar ve Aslı bizi bekliyorlardı. Belki ölümcül bir hastalığa yakalanmışımdır diye bekliyordur o.

Behiye anne, ardından da Rüzgar bizi görünce hemen yerimden kalkıp yanımıza geldi.

"İyi misin, kızım? Neyin varmış?" dedi Behiye anne endişeyle. Hiç halim olmamasına rağmen gülümseyerek bana uzattığı ellerini tuttum.

"İyiyim, anne. Kanımda mikrop varmış sadece" dedim. Aslı güler gibi bir ses çıkarınca sinirle ona döndüm. "Ondan halsiz düşmüşüm."

"Oy, güzel gelinim benim" dedi şefkatle yanağımı okşayıp. "Ne zamandır hiçbir şey yemiyorsun. Hemen bir çorba yaptırayım sana."

"Yok, anne serum verdiler. Hiç yiyecek halim yok."

"Tamam madem. Odana çık da dinlen sen güzel kızım. Yorma kendini" dedi Behiye anne. Başımla onaylayıp merdivenlere yöneldim ve odamıza çıktım. Gözyaşlarım tekrardan yanaklarımdaki yerini alırken umursamadan pijamalarımı alıp banyoya girdim. Zaten duygusal biriydim hastalık yüzünden iyice sulu göz oldum çıktım. Üstümü değiştirdikten sonra yüzümü yıkayıp tekrar odama girdim. Mert de gelmiş ve üstünü değiştirmişti.

"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordum. Hiç oralı olmadan sadece bana bakmakla yetindi. Sinirle ona yaklaşıp başında durdum. "Hastane araya girdi diye unutmadım söylediklerimi. Bir tepki ver be adam! Boşanmak istiyorum diyorum. Ya istiyorum de ya da istemiyorum. Ne moron bir adamsın sen ya? Seviyorum diyorum cevap vermiyorsun. Boşanalım diyorum gene cevap vermiyorsun. Nasıl bir adamsın sen ya? He? Ne yapayım ben daha sana?"

"Sus" dedi sadece ve arkasını dönüp gözlerini kapadı. Sinirle gülerken ellerimi saçlarımın arasından çekiştirdim.

"Senden boşanacağım" dedim kendimden emin bir sesle. "Bitti artık."

"Gerçekten bunu yapabileceğine inanıyor musun?" dedi birden yataktan kalkıp. "Gelinliğinle girdiğin bu evden ancak kefeninle çıkarsın. Boşanmak falan yok, daha fazla saçmalama da yat dinlen."

"Senden nefret ediyorum" diye tısladım yüzüne doğru. Bir şey söylemesine izin vermeden yatağa girdim ve ona arkamı dönüp gözlerimi kapattım. Gerçekten duygusuz adamın önde gideniydi.
######
Sabah güneş ışığının odaya vurmasıyla gözlerimi açmıştım. Havalar artık git gide daha fazla ısınıyordu. Bu da beni bunaltıyordu. Ankara da sıcaktı ama bu kadar değildi tabi.

Yatağın diğer tarafına baktığımda yine boş olduğunu gördüm. O kadar laf söylememe rağmen hiçbirini düşünmüyordu. En azından bir kulağına girsin be adam. Üzüldüğümü anlasan ya biraz. Nedir bu nefretinin sebebi, anlamadım ki. Ne yaptım ben sana?

Oflayarak yataktan kalkıp banyoya girdim. Kolumu kaldıracak halim yokken daha fazla kendimi üzmeyecektim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya dönüp dolaptan ince yazlık elbiselerimden birini aldım. Pijamalarımı çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdim ve saçlarımı at kuyruğu yaptım. Yatağı toplayıp telefonumu aldım ve odadan çıktım.

Aşağı inerken merdivenlerde konuşan Aslı ve Merti görünce sinirlerim bozulsa da onlara bakmadan inmeye devam ettim. Pislik herif! Onun yüzünden hasta olan karısının yüzüne bakmamak için yatakta yalnız bırakıyordu ama burda kuzeniyle çene çalabiliyordu.

"Günaydın, dünyanın en güzel yengesi." Neşeli sesiyle ve gülümseyen suratıyla birden karşıma çıkan Rüzgara ben de gülümsedim.

"Günaydın, kardeşim" dedim ve beni divana oturtmasına izin verdim.

"Nasılsın bugün? Üzmüyorsun kendini demi?"

"Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. "Her ne kadar abin izin vermese de iyiyim."

"Yapma böyle, yenge" dedi bana bakarak. "Ne oluyor size, anlamıyorum ki. Bir anlasam yardım edeceğim de."

"Bu saatten sonra kimsenin yardımıyla düzelmez bizim aramız" dedim gözlerimi devirip. "Acıktım ben, ne zaman yemek yiyeceğiz?"

"Yengem acıktı, ulan!" diye bağırdı birden. Şaşırsam da gülmeden edemedim. "Nerde bu sofra?"

"Bağırmasana, deli oğlan" dedi mutfaktan çıkan Behiye anne. Gülümseyerek yanıma gelip saçlarıma öpücük kondurdu. "İyi misin, kızım?"

"İyiyim, anne" dedim ben de gülümseyerek. Merdivenlerden gelen sesle o tarafa bakınca gördüğüm kişilerle yüzüm asılmıştı. Neden sürekli onun yanındaydı bu adam? Allahım, sen bana dayanma gücü ver.

"Hadi, kızım" dedi Behiye anne başıyla işaret edip. "Kahvaltımızı yapalım."

"Tamam" diye mırıldandım ve onlara bakmayı bırakıp Behiye anneyle birlikte mutfağa geçtim. Sofrayı görünce birden ağzım sulandı. Yok yoktu resmen. Bir kuş sütü eksikti sanki. Uzun zamandır yemek yiyemediğimden olsa gerek ekstra iştahlıydım. Masaya oturduğumda Rüzgar birden tabağımı doldurmaya başladı. "Ne yapıyorsun, Rüzgar?"

"Vitamin alman lazım" dedi ciddiyetle. Her şeyden biraz koyduktan sonra bana bakıp göz kırptı. "Abime takılma. Ben seni iyileştireceğim."

"Teşekkür ederim" diye mırıldandım burukça gülümseyerek. Kimseyi umursamadan kahvaltımı etmeye başladım ve neredeyse tabağımdaki her şeyi bitirdim. Karnımız doyduktan sonra avluya çıkıp oturduk. Mert çok fazla durmadan işe gitmişti. Herkes aramızdaki soğukluğun farkındaydı ama kimse memnun değildi. Aslı dışında. Zaten ne oluyorsa onun yüzünden oluyordu.

Öğlene doğru Behiye anneden izin alıp bizimkilere gitmeye karar vermiştim. Behiye anne de ne olur ne olmaz diye yine de bir kocama sormamı istemişti. Ne koca ama?

Derin bir nefes bırakıp yarım saattir baktığım numaranın üzerine tıklayıp aradım. Bir süre çaldıktan sonra cevaplandı.

"Ne var?" Öküz!

"Annemlere gidecektim, haber vereyim dedim."

"Hiçbir yere gidemezsin" dedi net bir şekilde.

"Sebep?" dedim göremese de kaşlarımı çatıp.

"Çünkü ben istemiyorum, gidemezsin."

"Ne sıfatla bunu söylüyorsun?" dedim sinirle. Hayır, kocan olarak derse kocalığını görmüyorum diyeceğim de.

"Konuşturma beni Azra!" dedi sert sesiyle. "Hiçbir yere gitmiyorsun!"

"Senden nefret ediyorum" diye mırıldandım gözümden bir damla yaş akarken.

"Olması gereken de o" dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Neden aileme gidemiyorum?

Sinirle telefonu yatağa fırlattım ve saçlarımdaki tokayı çözüp saçlarımı rahat bıraktım. Yatağa uzandıktan sonra uzun zamandır çekmecede duran kitabımı alıp okumaya başladım. Ne de olsa yapacak başka bir işim yoktu.

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin