6.BÖLÜM

131 16 5
                                    

"Ananın ellerinden öpeyim" diye bizim üstümüzü ıslatıp giden arabanın arkasından bağırmıştı Mert. O cümlenin öyle olmadığını aslında başka birşey ima ettiğini umarım anlamışsınızdır.

Evet evet şuan Mertle okula gidiyorduk ve gece yağmur yağdığı için hızlı geçen arabalar üstümüzü ıslatıyordu. Bir araba daha bizi ıslatarak geçerken Mert hızlıca bir küfür mırıldandı. Hadi ama siz bu durumda sakin kalıyor olamazsınız. Mert her ne kadar boş yere küfür kullansa da bu durumda hak veriyordum.

Biraz ilerledikten sonra "Siz Emreyle ayrıldınız mı lan?" diye bir soru yöneltti biricik kardeşim Mert.
"Evet" cevabımın ardından tahmin ettiğim sorusu hemen gelmişti ne yazık ki. "Niye?"
İşin yoksa şimdi aynı şeyi bir de buna anlat. Sıkıldım yahu. Yakında herkese toplu mesaj göndereceğim. Bu ne be çekilecek çile değil.

Herşeyi anlattıktan sonra "iyi yapmışsın. Kim üzebilir lan benim çirkin ablamı." Bir yerde de kötülemese olmuyordu. Güzelim cümleyi bozmuştu. Pislik.
"Hadi lan ordan. Aramızda kan bağı olmasa bana yürürsün sen."
"Kan bağımız olmasa bile yürümezdim ki ben sana ailemizin yüz karası şu tipe bak. Biraz bana çekseydin keşke." Şaka yapıyordu demi bu çocuk. Çirkin değildim ben. Gözlerim yeterdi. Yoksa yetmiyor muydu? Off niye bu kadar çabuk üzerine alınıp moralimi bozuyordum ki. Mert'ti bu şaka yapıyor olmalıydı.
"Şaka lan şaka fıstık gibi kızsın. Ailemizin benden sonraki gururusun Alimallah." ikinci cümlesini biraz daha yüksek sesle söylemişti.
"Sağol bu güzel itifatın ve sokuşturmayı unutmadığın laflar için. Sağol ailemizin biricik gururu.Sağol varol." son iki cümlemde bende ses tonumu yükseltmiştim. Yüzünü pis bi sırıtma kaplarken okulun yanındaki parka gelmiştik.
"Rica ederim ne demek. Görevim. Ben bu günler için varım."
"Çok önemli bi görev. Sakın aksatma."
"Merak etme aksatmam"

Okul bahçesine girdiğimizde Mert'in arkadaşlarının yanına gitmesini beklerken benimle beraber binaya girmişti.
"Hayırdır?"
"Buse ve benim tayfa sınıftaymış. Mesaj attı da." deyip sırıtmıştı. Amaçsız hareketler bilmem kaç.

Onların katına geldiğimizde Mert'e "görüşürüz" derken kendi sınıfımın bulunduğu bir üst kata çıkmak için merdivene ilk adımımı atıyordum.
Arkamdan"görüşürüz" diyerek nezakette bulunmuş ve beni hayrete düşürmüştü.

Sınıfa girer girmez Burak "Defne" diyerek eliyle heyecanlı heyecanlı gelmemi işaret etmişti. Bunu bu kadar heyecanlandıran neyse kesin içinde Berfin vardı.
Arkasındaki sırama geçtiğimde arkasını dönerek konuşmaya başladı."Berfin yarın geliyormuş... Çok mutluyum ya. Nihayet kavuşuyorum sevdiceğime." dediğinde kıkırdadım. Demedim mi?
"Ee bana geçen gün sen 10 gün sonra geliyo dedin ve hesaplarıma göree..." deyip kafamda hesabını yaptım ve devam ettim konuşmama."daha gelmesine tam 5 gün var."
"Valla bende öyle biliyodum ama yarın... Aslında bana sürpriz yapıcakmış ama ağzından kaçırdı."
"Gelsin gelsin" deyip matematik test kitabımı ve defterimi çıkarttıktan sonra tekrar önüme döndüm. Burak da önüne dönmüş Ekinle sohbet ediyordu. Ne ara gelmişti be?
Selin yanıma gelirken bir yandan gülümsüyordu ama bana değil Ekin'e. Hanımefendi Ekin'den ne hoşlandığını söylüyordu ne de aşık olduğunu ama Ekin'i her gördüğünde yüzünde salak bir gülümseme oluyordu.
"Günaydın canım" diyerek bana sarıldığında Ekin'in gözleri Selin'e kaymış ve dudaklarına bir gülümseme yayılmıştı. Ohoo bunların ki karşılıklıydı anlaşılan, bence.

Matematiği hiç sevmiyordum. En son da 5. Sınıfta Sevmiştim.5. Sınıftan sonra nefrete dönüşmüştü matematiğe olan sevgim.

Sen hangi dersi seviyon ki matematiği sevcen?

Güven Bana #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin