G-1

4.6K 280 59
                                    







Dağınık ve koyu tonlarda olan saçımı elimin tersiyle gözümün önünden ittirdim.  Son günlerde başım oldukça ağrıyordu ve buna dayanamıyordum. Herhangi bir ağrı oluştuğunda aceleci olarak uyku bastırıyordu. Sanırım ders çalışmamın bir etkisi olarak bu tepkiyi vücudum veriyordu. Doktora gitmeyi planladıysam da , çoğu seferde ya üşendim ya da herhangi bir işim çıkmıştı. Her zamanki olduğu gibi yavaşça yatağıma uzandım ve bacaklarımı karnıma yakın bir yerde toparladım.

Gözlerimi yumduğumda gözlerimi rahatlatan karanlık karşısında, uykum sürekli bastırıyordu. Boynuma saplanan ağrı ile acı içerisinde, olduğum yerden sıçradım ve ayağa kalktım. Rahat rahat uyuyamayacaktım bile.

Başım hızla döndüğünde, irkilerek sağ elimle alnımı avuçladım.  Şiddetle kulağıma giren ağrıyla, alnımdaki elim artık kulağımdaydı. Sabit durmaya başladığımda, kulağıma giren ağrı daha da azalmıştı.  Hafiften kendime gelmeye başlamışken, kendimi oturur pozisyonda yatağıma bıraktım.

Sabit bir şekilde karşımda ki açık olan cama bakmaya başlamışken, esen tatlı rüzgar beni pencerenin pervazına davet ediyordu adeta... Bu daveti karşılıksız bırakmayarak, pencerenin önündeki yerimi aldım ve esen rüzgarın kulağımdaki bıraktığı uğultuya kulak verdim. Bu kadar az desibeldeki uğultunun kulaklarıma zarar vermemesi gerekiyordu aslında fakat verebildiği zararı beynim tiz bir çığlık gibi algıladığından iki elimle kulaklarımı tıkadım. Bu... çok rahatsız ediciydi.

Kolumdaki saatin yelkovanı, akrebi kovalarken duyulan 'tik ve tak' sesleri fazlaca kulağıma saplanmaya başlamıştı. Gözlerim saatime kayarken, yelkovanın ileri ve geri gittiğine birden şahit olmuştum.  Gözlerime inanamayarak, akrep ve yelkovana bir daha baktım. Bu imkanlı mıydı? Kesinlikle hayır!

İnanmamak ister gibi gözlerimi hızlıca açıp kapattıktan sonra, gözlerimi ovuşturdum. Gerilmiştim.

Hızlıca, doğru düzgün birkaç nefes almak için odamdan açılan ufak balkonumda soluğu aldım. Soluk borumdan aşağı inen ve bir naneli sakız ferahlığı yaratan rüzgarın etkisiyle kendimi rahatlamış hissederken, kafamı yukarı kaldırdığımda gökyüzünün ne ara karardığını çözmeye çalışıyordum. Bu şaka olmalıydı!

Aynı zamanda birden bastıran yağmurun verdiği, saçımdaki ıslaklık beni daha da tedirgin yapmıştı.  Yola baktığımda birkaç grup insanın toplandığını görüyordum. Hepsinin baştan ayağa siyah giymesi çok mu normaldi? Yoksa ben mi garipsiyordum.

O grupların arasında tamamen beyaz giyinmiş genç bir kız vardı. Kahve tonlarındaki saçı ve masmavi gözleriyle bana birden yüzünü dönüp, derin gözleriyle incelemeye başladığında çığlık atarak,  balkonun kapısını kilitleyip içeri girdim ve perdeyi sonuna kadar çektim.

Derin bir nefes alarak, kalp atışlarımı düzene sokmak için sağ elimi sol tarafıma bastırdım ve öylece bekledim. Nefesimi düzenli olarak aldığımı anlayınca, perdenin eteklerinden ayrılıp yatağıma geçmek üzere ilerlediğimde giysi dolabımın önünde dikilen bir çift mavi göz görünce, bu kızın o sokaktaki kızın gözleri olduğunu anlıyordum. O gözleri hayatım boyunca unutacağımı da sanmıyordum. Çığlığımı yutmaya çalışıyorken, korktuğumu belli dahi etmemeye çalışıyordum.

"Lanet olsun!" diyerek alnımdan süzülen terlerle uyanmıştım.

O da neydi öyle?

Tanrım.

Fazla korkutucuydu. O ışık saçan mavi gözler hala karşımda duruyordu sanki..

Başucumda ki duran pet şişedeki suyu alarak ,kurumuş boğazımda ağaçlar çıkartabilecek derecedeki serinliği ve canlılığı veren suyu yudumladım. Tekrar kendimi yatağıma bıraktığımda nefesimi huzurla dışarı vermiştim çünkü güvende olduğumu biliyordum.

GÖZLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin