*Suratıma yediğim tokatla beraber bilincimin neredeyse kaybolmaya geldiği noktalardan birinde, o uyumak ve uyumamak arasında ince çizgideydim.
Sağ tarafımda Jaxon'un araba kullandığını hafif aralık olan gözlerimle görebiliyordum. Midemin içerisinde hissettiğim birkaç kıpırtıyla kusacağımı anlayıp, vites değiştiren Jaxon'un kolundan tuttum ve birkaç defa sarstım.
"Hayır, hayır. Arabamı daha servisten yeni getirdim." Diyerek beni uyardığında arabayı durdurdu ve direkt olarak kapıyı bana açtı. Koşarak kendimi çalılıklardan birine attığımda midemin tamamını sanki çalılıklara boşaltmıştım. Kusmuğun acı tadı ve midemin kendi suyunun tadı ağzıma geldiğinde bir kez daha kusma noktasına gelsem de ayağa kalktım ve yürümeye çalıştım.
Bir adımdan sonrasında Jaxon'un tek koluyla beni tutmasıyla beraber kendimi iyice bırakmıştım. Onun kolundan kurtulmak istercesine son gücümle de kendimi yerdeki yumuşak çimlere attım. Öksürmeye başlayınca nefes borumdan yukarıya doğru yakıcı bir his boy göstermeye başlayınca ellerimle boğazımı kavradım. Bu acının dinmesi için kendimi boğazlayabilirdim. Ta ki Jaxon'un tek eliyle sağ omzuma bastırıp tüm vücudumu tamamı ile toprakla bütünleştirmesine kadar. O omzuma dokunduğunda gözlerimin önünde birer şimşek çaktı, kalbime dokunan. Acı veren bir dokunmaydı.
Sağ omzumdan tutarak beni yüz üstü yatırmış bulunmuştu. Saçlarımı ensemden attığında ensemin tam üzerinde keskin bir acı hissetmemle, tiz bir çığlık atmıştım. Bunu istemsiz yapmıştım, sanki oraya keskin bir bıçak saplamışlardı ve benim kalbim acıyla birlikte hızlı bir şekilde çarpmıştı. Ama şaşırılacak başka bir nokta ise birkaç dakika sonra tamamen vücudumdaki acının kaybolmasıydı. Hızlı bir şekilde yerimden kalktığımda elimi enseme götürdüm ve elime gelen bir avuç dolusu pıhtılaşmış kan ile gözlerimi hayretle aralamıştım.
"Bu...bu tanrım, bu da ne?" diyerek bağırdığım zaman gecenin yarısında dolunay ışığının ışıtmasıyla birlikte daha ürkütücü hale gelen gözleri eşliğinde bana cevap verdi.
"Anlatmak fazlasıyla uzun... İyi hissediyor musun?" diyerek tek seferde konuyu değiştirdi ve elimdeki iğrenç şeyle bakışmamı daha çok sağladı. Elimi hızla silkeleyerek o pislik kan tanesinden kurtulduğumda ona bakmaya başladım.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun!"
"Kesinlikle hayır." Dedi dişlerini sıkarak. Sabır sınırını fazlasıyla zorluyordum, bunu anlamak zor değildi.
Gözlerinin rengini buz mavisi ve beyaz arasındaki renginden kurtularak kendi göz rengini alınca daha çok rahatlamıştım.
"Şu gözlerin, bu renginde kalabilir mi? Beni korkutuyorsun." Dediğimde bir adım geri atmıştım bile.
"Sana demediler mi? Lens gibi düşün."
"Evet, o iğrenç yuvanızdaki orospu görünüşlü kız demişti." Dediğimde sinirlendiğini gözlerinin renginin o berbat renge dönüşebilmesinden anlıyordum.
"Ne dedin sen?"
"Hiçbir şey!" diyerek bağırdığım zaman, onu söyleyerek aklımdan ne geçtiğini hiç bilmiyordum. Kız arkadaşına öyle dediğim için sinirlenmiş olmalıydı. Kim olsa sinirlenirdi haydi ama...
Bu kadar kararımdan çabuk vazgeçmezdim ama karşımdaki insanın –insan mı dedim?- ne olduğunu bilmiyordum ve şurada beni öldürseydi kimsenin ruhu duymazdı.
"Dua etki seni öldüremiyorum. Yoksa bunu çoktan yapmıştım." Dediğinde iğrenç dişlerini bana gösterdi ve benim ellerimle gözlerimi kapatmamı sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLEM
Fantasy2014'te yazıldı. ◘◘◘◘◘◘ Ardından tekrar onları dinlemeye çalıştığımda bir şey duyamamıştım. Şimdi daha iyi anlıyordum. Jaxon'ın onun yanında kalmamın ve Natt'in yanına gitmemi istemediğinin tek bir sebebi vardı. O kötü biriydi ve yanlış kişiye ka...