19:19"işte geldik." tek katlı evdi ve gerçekten görkemli bir dış cephesi vardı. Arabadan inip Diego'yu bekledim. Elini omzuma attığında, küçük çaplı bir irkilmeden sonra kendime geldim.
"hadi girelim." büyük demir kapıyı aştıktan sonra bahçenin tam ortasında bulunan havuzun üzerindeki küçük köprüden geçtik. Çok değişik bir dekorasyon yapılmıştı.
Kapıya ulaştığımızda Diego elini omzumdan çekmeden zili çaldı ve içeriden çok tatlı gelen bir ses "açıyorum." dedi.
Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve hayallerimdeki o kumral kadın değil de siyah saçlı ve mavi gözlü bir kadın karşımıza çıktı.
Tabi yüzündeki tabiri câizse kusmuk görmüş ifadeyi saymazsak gerçekten hoş biri gibi gözüküyordu.
"Bizi içeri almayacak mısın?"
"ta-tabi ki." tüm neşesi yok olmuş gibiydi. Neredeyse sorunun üzerimdeki bir eksiklik olduğunu düşünmeye başlayacaktım.
Evin salonunu görseydiniz etrafın altınla yıkanmış olduğunu düşünebilirdiniz. Her şey altın sarısıydı, belki de gerçekti.
"Aarika, amcam nerede?"
"o..o odada olacaktı."
"geliyorum beyefendi." salonun bir diğer ucundan gelen sese dikkat kesildim. Bize döndüğünde tüm samimiyetimle gülümsemeye çalıştım.
Ve neden herkes bana bakınca tüm neşesini kaybediyordu. Kesinlikle sorun bende olmalıydı.
Diego elini omzumdan çekip amcasının yanına gitti ve sarıldı. Sonrada koltuğa oturmam içini işaret etti.
"amca bu Rosa." bir anda Bayan Aarika'dan gelen hıçkırık sesiyle daha konuşmaya başlamadan sözüm kesilmişti. Sonra da kadın ağlayarak bir odaya girdi. Ne olduğu hakkında artık biri birşey söylemeliydi.
"ben.."
"Amca, Aarika'nın sorunu ne?" adam bana dikkat kesilmiş gözlerime bakıyordu ve sanırım gittikçe yaklaşıyordu. Evet..evet yaklaşıyordu.
"Rosalina.."
"Efendim adım..Rosa." dibimde durdu. Güç bela başımı kaldırdım. Gözlerinde ki yoğun duygu karmaşıklığını anlayabiliyordum.
Bir kaç adım geri çekildi. Saygı amaçlı ayağa kalktım ve kendimi bozmadan elimi uzatarak tekrar gülümsedim. Elime ve sonra gözüme baktı. Neredeyse bir dakikadır bekliyorduk. Sonunda tokalaşmıştı.
"amca? Bir sorun mu var?" adam hışımla Diego'ya dönerek omzundan tuttu ve sarstı.
"Bence sakin olmalısın, amca!"
"onu nerden buldun?"
"onu derken?" bir elini Diego'dan ayırmadan diğer eliyle beni gösterdi.
"Eğer izin verirsen ve neden bir anda atraksiyonun artığını söylersen her şeyi anlatacağım." vücudunu tekrar bana çevirip gözlerime baktı.
"tamam." Diego yanıma gelip kolunu omzuma attı ve koltuğa oturduk.
"o elini çek." amcasının uyarısına sırıtıp elini indirdi.
"tanıştırayım bu Rosa-"
"Rosalina."
"amca şunu keser misin? Tatil sana iyi gelmemiş iyice dalgınlaşmışsın."
"bizim yurtta kalıyor." adam bir anda gözlerini büyüttü. Şahsen ben de şaşırırdım. Sonuçta bir erkek yurduydu.
"oraya bir kız alınmayacağını Natalie bilmiyor mu?! O kadar erkeğin arasında bir kız.."
"meraklanma amca..ben varım ve onu koruyorum. Kimse ona dokunamaz."
"siz- yoksa.."
"biz birlikte değiliz..efendim." Diego'nun aksi birşey söyleyebileceği düşüncesiyle cevaplamıştım. Zaten adam çok kuşkulu konuşuyordu ve karısının garip davranışları..insan endişeleniyor. Aslına bakılırsa Diego'da garipsedi.
"Kaç yaşındasın?"
"17." dediğimde ağzından bir şeyler geveledi. Sanki söylemekle söylememek arasında kaldı.
"siz oturun Aarika'ya bakıp geliyorum." ayağa kalkıp koridorun ucundaki odaya girdi. Anında bir çığlık sesi geldi. Sanırım kadın bağırıyordu.
"diego endişelenmeliyiz?"
"hiç böyle olduklarını görmemiştim."
"acaba gitsek mi?" elimi sıkıp gülümsedi.
"korkma, Rosa. Şu olayı açığa çıkarmadan gitmiyoruz."
"ama ailevi bir mesele-" bayan Aarika'nın odadan bağırışlarıyla çıkmasıyla sustum. Elinde büyük bir çantayla kapıya doğru yürüyordu, arkasında da bay Johnston vardı.
"böyle olacağını biliyordum! Senden nefret ediyorum! Ben gidiyorum, tamam mı? Artık rahat olabilirsin! Sende küçük sürtük!" ilk olarak bay Johnston'a ve sonra bana bağırarak evden çıktı. Gerçekten neye uğradığımı şaşırmıştım. Kafam allak bullak olmuştu.
"üzgünüm..biz gitsek iyi olacak sanırım. Diego?"
"Rosa, bir dakika. Amca tam şuan bir açıklama istiyorum." Bay Johnston koltuğa oturup başını arkaya yasladı ve derin bir nefes aldı.
"kadın kaprisleri işte, barışırız."
"peki ya Rosa'dan ne istiyordu?"
"hiçbir şey..hiçbir şey" dedi ve kısa sessizlikten sonra devam etti "açsınızdır mutfakta fast food şeyler olacaktı mikrodalgada ısıtıp yeriz." sanki hiçbir şey olmamış gibi nasıl devam edebiliyordu?
"amca şaka mı yapıyorsun? Karın az önce gitti ve peşinden gitmeyi düşünmüyor musun?"
"hayır. Bu olayı burada unutuyorsunuz."
"Ayrılacak mısınız? Bana söyleyebilirsin, ben senin yeğeninim ve sahip olduğum tek ailesiniz."
"Bilmiyorum.. Bu olacaklara bağlı." bana çok derin bakıyordu. Tamam kabul ediyorum. Çok güzel gözleri vardı..deniz gibiydi.
"ben yemekleri hazırlayayım."
"efendim isterseniz yardım edeyim."
"Hayır Rosa. Yetimhaneye dönmeliyiz." Diego elimden tutup kendiyle birlikte ayağa kaldırdı.
"daha yeni geldiniz..biraz-"
"gitmeliyiz dedim." bay Johnston Diego'ya yaklaşıp bir anda yüzüne tokat attı. Eli ağır olmalıydı ki şiddetle kafası sağa döndü. Ağzımdan çıkan çığlıkla Diego tuttuğu elimi biraz daha sıktı.
"sakın, sakın bir daha sözümü kesme." Diego, şaşırmış olmalıydı çünkü onu hiç bu kadar dalgın görmemiştim. Yüzünü çevirip ilk bana sonra amcasına baktı.
"müsaadenle biz gidelim.." hızla kapıya doğru yürümeye başlamıştık.
Amcasını daha içten ve sevgili dolu biri olarak düşünmüştüm ama umutlarımı tek hareketiyle söndürdü.
"evlat, üzgünüm..gerçekten. Biliyorsun vurmak istemem." kapının eşiğinde durduk. Diego amcasına dönerek "biliyorum..zaten acımadı ama bunu dostumun yanında yaparak beni gerçekten üzdün."
Kapıyı açtı ve hızlıca çıktık. Arabaya bindiğimizde ona kısa bir bakış attım. İfadesiz duruyordu. Aslına bakarsak; bu sonradan kızgınlığını birşey alacak demekti. Ne kadar tanışıyor olduğumuz günler az olsa da artık huylarını anlamaya başlamıştım. Zaten çoğu zaman yanında geziyordum.
"direk yetimhaneye gidiyoruz değil mi?"
"evet."
"bence amcan, karısı gittiği için üzülmüştür ve sinirini almak istemiştir. Yani ona kızmamalısın. Hem bu utanılacak bir şey değil. Yani benim için eğer-"
"şş..tamam. Bu amcamla aramda bir meseleydi ve kapandı. Sonuçta o beni sahiplenen tek kişi, onu üzmek istemem ama beni üzmesine de izin vermem." gözünü yoldan ayırmadan konuşmuştu ve yetimhaneye kadar sessiz kalmıştık.
Yetimhanenin önüne geldiğimizde arabayı kenara çekti.
"sen in ben sonra gelirim. Biraz dolanacağım."
"ama-"
"lütfen." başımı salladım. Arabadan inecekken kolumdan tuttu.
"bir şey mi oldu?" bir anda beni kendine çekti ve yavaşça yaklaşmaya başladı. Kendimi hazır hissetmiyordum, belki de duygu karmaşası yaşadığı için beni öpmek istiyordu.
Başımı eğdim ve kolumu elinden kurtardım.
"üzgünüm, ben..ben kendimi hazır hissetmiyordum ve-"
"bir şey demek zorunda değilsin, Rosa." kapıyı açıp arabadan çıktım. Soğuk hava gerçekten iyi gelmişti, içimdeki ateşi söndürmese de.'Yeniden başlıyorduk, başlıyordum. Ona tüm benliğimle inanmak istiyordum. Çünkü sözleri, bakışları ve dokunuşları bana gerçek geliyordu..Belki de bu küçük kalbimde büyüttüğüm sevginin bana oynadığı bir oyundu.'
Snapchat: tayfect
Konunun anlaşılır olabilmesi için önceki bölümün bir kısmıyla birleştirdim. Umarım beğenmişsinizdir. Yaptığınız yorumlar için teşekkür ederim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosa #Wattys2016
Любовные романы"Sana sahip olmayı özledim..küçük bedeninin bana ait olmasını özledim Rosa."