•18•

4K 75 2
                                    

Rosa'nın Ağzından

Vurgun yemiştim ve bu beni artık son damlama kadar sinsice tüketmişti.
İçimdeki kor yeniden alevleniyor,sanki küllerimden yeni doğmak için kalbim can atıyordu. Kalbimi durdurmak imkansızdı ki durdurursam ruhen öleciğimi biliyordum.
Acılar katlanmak için fazlaydı, hemde oldukça fazla.
O odada neler söylediğimi düşündüm veya nasıl söyleyebildiğimi. Çünkü asla onu kıracak bir şey yapmamıştım, şimdiye kadar. Hele ki son dokunuşumuz saydığım o öpüşmemizde dudaklarımıza işleyen göz yaşları ne kadar yıkarsam yıkayayım benle birlikte ölüme kadar gidecekti ve asla oradan çıkamayacaktı. Onun da aynı şeyleri yaşayacağından adım gibi emindim.
Ona sorularımı yağdırırken gözlerinde kaybetme korkusunu, ümitsizliği, heyecanı, mahvolmuşluğu görmüştüm. O benim aynamdı, sözlerimle kendime darbeler vuruyordum ve sonunda..kapıyı çarpıp gidişimle aynayı paramparça ettiğimi de biliyordum.
Göğsümdeki sıkışma gittikçe artıyordu. Boğazımı dolduran genzimi yakan bu acının artık bitmesini istiyordum.
"Tanrım ne olursun yardım et bana! Al artık şu ağrıyı, bitsin."
Gözyaşlarımı tekrar serbest bıraktım. Bugün hiç durmayan yaşlarım tükenmek bilmiyordu.
"Rosa? Hey Rosa!" Bana seslen kişiye bakmak için arkamı döndüğümde Michael'ı gördüm. O fark etmeden yüzümü dönüp gözyaşlarımı hızla sildim. Tekrar ona baktığımda çoktan yanıma ulaşmıştı.
"Selam Michael. Burada ne işin var?" Buruk bir şekilde gülümsedi.
"Benim şu tahta oyma işlerim. Belki görmüşsündür. Sonunda parmağımı kestim. Onun için hastaneye gelmiştim. Sen neden buradasın? Bir sorun yok değil mi?" Gözleri merakla kısılmıştı.
"Şey hayır. Sadece bayılmıştım ve öyle işte bir kaç gündür buradaydım. Kan değerlerim düşmüş sanırım. Pek anlamam doktor dilinden." Hafifçe mırıldandı.
"Diego nerede? Yoksa seni terk mi etti?" Gözlerimi devirdim yine Michael'lığını yapmıştı.
"Onunla birlikte değildik. Anla artık şunu ve hastaneye de tek..gelmiştim zaten." Yanağımın içini ısırmaya başlamıştım. Resmen olayı nasıl döndüreceğim diye kıvranıyordum.
"Tamam..tamam. Sakin ol. Benim için yalan söylemek zorunda değilsin." Küçük bir kahkaha attı. Ardından elini cebine soktu ve telefonundan saate baktı.
"Pekala güzel Rosa. Canını sıkmak ya da ukalalık yapmak yok. Hadi yemek yiyelim ha?" Kafamı dağıtmam lazımdı. Evet O beni zorla öpmeye çalışmış olabilirdi ama şuan hem açtım hem de artık takılabileceğim tek arkadaş şuanlık Michael'dı.
"Masraf çıkarmak istemem." Gülümsedi.
"İşe başladım güzelim. Artık kendi sigaramı bile kendim alıyorum. Hem biliyorsun yaşım on dokuz ve yetimhaneden ayrılma vakti geliyor kendime bakmam için çalışmaya başladım." Başımla onu onayladım.
"O zaman pizza ve cips ısmarlarsın artık."
"Yemek ısmarlamaktan vazgeçme şansım var mı çünkü beni batırmandan korkuyorum." Dudaklarımı büzdüm.
"Maalesef." Eliyle yüzünü kapadı ve başını sağa sola salladı.
"O zaman bayanlar önden gitsin de biraz şenleneyim." Gözlerimi kısıp omzuna vurdum.
"Pekala tamam. Ben önden gideyim de sen şenlen o zaman." Deyip kıvırtarak yürümeye başladı. Ben de elimden geldiğince gülümsedim.

~•~

"Tanrım tadı ne güzel." Michael, yemeğe başladığımızdan beri halime gülüyordu.
Aklıma bir anda Diego ile ilk yemek yiyişimiz geldi. Eski sevgilisine, Diego benim diyerek saçma bir çıkışta bulunmuştum.
"Rosa?"
"Hah? Efendim?" Gözlerimi kırpıştırıp ona baktım.
"Neye daldın böyle? Hadi ama biraz rahat ol. Bak eğer sıkıldıysan kalkabiliriz. Yoksa yine bir şey mi yaptım?" Başımı olumsuz anlamda salladım ve patatesimden birkaç tane alıp ağzıma attım.
"Hayır bir sorun yok. Sadece canım sıkkın ama büyütülecek bir şey değil." Gözlerimi kırpıştırdım.
"Yalan söylüyorsun." Kısılmış gözleriyle bende bir şeyler arıyor gibiydi.
"Şöyle aklımı okumaya çalışır gibi bakmayı kes. Korkutucu." Bir anda bakışları yumuşadı ve yüzünde tebessüm oluştu.
Onun bu şekilde yakın ya da samimi (?) davranışlarına alışkın değildim. İster istemez garipsiyordum fakat şuan aklımı yoracak farklı sorunlarım vardı.
"Davranışlarının nedenini merak ediyorum. Garip ruh halindesin ve bunu etrafa da yayıyorsun."
"Açıkçası, kusura bakma ama bunu sana anlatamam. Kimsenin bilmesini istemediğim birtakım şeyler var. Aklım hep oraya gidiyor. Üzgünüm." Nefesimi bıkkınlıkla dışarı verdim.
"Anlıyorum. Sıkıntı yok. Hadi yemeğimizi yiyelim. Hem dinlenmiş olursun."
Yemeğimiz bitene kadar da konuşmamıştık. Michael'ın ne olduğunu çok merak ettiğinin farkındaydım ama her şeyi anlatabilecek kadar da güvenmiyordum ona.
Hesabı ödedikten sonra dışarıya çıktık ve yürümeye başladık.
"Otobüsle gidebiliriz istersen." Başımla onu onayladım yürüyecek pek halim yoktu.
Yavaşça ilerliyorduk. Michael'a arada bakıyordum. Elleri cebinde yolu gözlüyordu.
Bir anda durup kolumu tuttu.
"Buradan karşıya geçmemiz gerekiyor. Otobüs ordan kalkacak."
"Tamam." Araçlara kırmızı ışık yandığını görünce adımı yola atacakken yüksek fren sesiyle Michael beni kendine aniden çekti ve ikimizde yeri boyladık. Kalbim ağzımda atıyordu.
"Lanet olsun!" Michael'ın nefesi çok yakınımdaydı. Onun yanından uzaklaşıp kenara çekildim.
Dikkatim önümüzdeki arabaya çarpmıştı, neredeyse beni öldürecek olan araba.
Fakat o an hiç beklemediğim bir şey oldu çünkü kapısı açılan arabadan burnundan soluyarak inen Diego'ydu.
Elimle yerden destek alarak ayağa hızla kalktım. Belimde hafifçe sızlayan bir ağrı vardı.
"Diego?" Michael aniden beni omzundan tutup geriye çekti.
"Sikeyim seni, Diego! Ne yaptığını sanıyorsun? O neredeyse ölecekti!" Tükürürcesine konuşan Michael'a, Diego normal dışı bir sakinlik ile bakıyordu. Ellerim Michael'ın koluna gitti.
"Sakin ol, Michael." Gözlerim Diego'ya döndü.
"Neler oluyor?"
"Gitmemiz gerek."
"Diego, her şeyi öğrendin işte bu konuyu bir daha konuşmayalım. Hatta benle artık konuşmasan daha iyi olur." Dudağını yalayıp yüzünü ovaladı.
"Başka biryerde konuşalım bunu, lütfen." Gittikçe sinirlenmeye başlıyordum. Wolf'ların itaate karşı bir ilgileri olmalıydı.
"Ne senle ne de onla konuşmak istemiyorum. Ailenden hiç kimseyle muhattap olmak ya da yardım etmenizi istemiyorum. Artık olaylar benim boyumu aştı. Sürekli düşünmekten bıktım." Gözleri kısıldı.
"Sen.." elimi havaya kaldırıp onu durdurdum.
"Konuşmanı gerektirecek bir şey kalmadı. Michael hadi gidelim." Başını aşağı yukarı salladı.
Yürümeye başlayacakken Michael geriye doğru yalpalamıştı.
Onu kollarından tutanlar yetimhanedeki çocuklardı. Adları neydi sahiden?
"Diego, saçmalıyorsun! Söyle bıraksınlar. İnsanlar bize bakıyor!"
"Diego seni fena sikeceğim. Bırakın beni! Size diyorum! Danny dostum bari sen yapma, ha?!" Ah tabi ya şu yemekhanede benle konuşmaya çalışan çocuktu bu.
"Diego, şuan gerçekten saçmaladın."
"Rosa sihirli cümleyi söylemeden onu bıraktırmayacağım."
"Lanet olsun! Tamam..tamam seninle geleceğim bırakın onu." Hala daha bırakmıyorlardı. Michael neredeyse sinirden kükreyecek duruma gelmişti bile.
"Ama bırakmıyorlar! Yeter artık!"
"Rosa, onunla gitmene gerek yok! Hallede- ..seni de sikeyim Dan." ayağına yediği tekmeyle lafı bölünmüştü.
"Arabaya bin Rosa." İkiletmeden arabaya doğru yürümeye başlamıştım.
"Üzgünüm Mich." Hafifçe gülümsedi. Ardından birdaha ona bakmayıp arabaya bindim.
Bir süre sonra Diego'da arabaya geçmişti. Arabayı çalıştırıp yola odaklandı.
"Ne söyleyeceksin?"
"Hala ona aşık mısın?" Göz bebeklerimin haddinden fazla büyüdüğünü hissediyordum.
"Ne?!"
"Duydun. Cevap ver."
"Ben kimseye aşık değilim. O yani amcan şey.. evet geçmişte."
"Neler yaşadığını biliyorum. Sana neler çektirdiğini, neler hissettiğini biliyorum." Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Hiçbir şey bilemezsin. Amcan sadece kendi hissettiklerini anlatabilir ama benim hissettiklerimi benden başka kimse bilemez. O.. o bu sevgimi suistimal etti, Diego. Beni-"
"Seni kullandı." Yüzüme vurulan gerçeği biliyor olsamda bu şekilde söylenmesi kalbimi kırmıştı.
İşte yine oluyordu. Yine gözlerim doluyor ve boğazımda göğsümü zorlayan yumru birikiyordu.
"Özür dilerim."
"Gerçekler için özür dilememelisin."
"Öyle söyleme. Seni üzdüğümün farkındayım ama her neyse. Asıl söylemek istediğim şey seni çok seviyor olmam." Gözlerimi kapatıp yutkunmaya çalıştım. Neden bana bunu yapıyordu ki? Acı çektiğimi, sırf bu aşk laneti yüzünden birçok darbe aldığımı hiç mi göremiyordu?
"Söylediklerini hiç duymamış olmayı dilerdim."
"Eğer amcamı hatırlamasaydın belki de biz-"
"Biliyorum, lütfen artık tekrarlama! Evet belki de birlikte olacaktık ama olmadı işte. Ben amcanı, ilk aşkımı hatırladım hayatım sarpa sardı, kafamı karıştırdı. Ve bu sefer ben onun hayatından çıktım. Artık sen ya da o fark etmez Wolf soyadını taşıyan hiç kimseyle konuşmak istemiyorum."
Elini hırsla direksyona geçirdi. Gözlerimi o anda sımsıkı kapadım.
"Peki. Her şeyi anlıyorum. Lakin bu siktiğimin hikayesinde benim günahım nedir?" Biraz durdum ve onun günahı sahiden de neydi, diye düşündüm.
"Sanırım senin günahın, beni sevmek."

Rosa #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin