'"Nereye baksa seni görür bu gözler,
Nereye dokunsa seni hisseder bu eller,
Ve sen yanımda olmayınca seni hatırlatır düşünceler..." hayranca ona dalmıştı küçük kız. Adamın dudaklarından kayan her sözcük kalbindeki boşluklara imlek imlek işlenerek yama olmuştu.
"Rosalina'm, bir şey söylemeyecek misin?"
"Ne kadar da güzeldi. Kime ait bu şiir?" Adam kıkırdayarak, Rosa'nın, uğruna ölebileceği güzelliğine yaklaşarak dudaklarını yaladı. Karşısındaki küçük bir kız olması o an umurunda değildi, onu heyecanlandırmayı seviyordu ve her zaman da sevecekti.
"Bu şiir bana ait." Elini kendi kalbine koydu, sonrasında kızın kalbine. Gözleri gittikçe derinleşiyordu.
"Benim kalbimin derinliklerinden, senin küçük kalbindeki yaraları sarması için söyledim." Kızın gülümsemesi gittikçe büyüyordu fakat bir yandan utanç duyarak başını eğiyordu.
Adam elini kızın çenesine koyarak yukarı kaldırdı ve hafifçe yanağını okşadı. Halen daha bir eli kızın göğsünde, tam kalbinin üzerinde duruyordu.
"Sana her baktığımda güzel sözler söylemek geliyor içimden, Rosalina. Biliyor musun? Hele ki sen utanınca içim daha bir hoş oluyor. Benden sürekli saklamaya çalışıyorsun ama ben senin aynanım Rosa. Ben hissettiklerini hissederim." Adam başını eğerek derin bir nefes aldı ve tekrar gözlerine bakmaya devam etti.
"Beni sev-" Kız elini aniden adamın dudaklarına yerleştirdi. Göğsü ilk defa böyle alev alıyordu.
"Yapmayın. Ben.." Adam kızın elini dudaklarından çekti ve kendi kalbinin üzerine yerleştirdi.
Biraz daha üzerine eğilerek dudaklarına yaklaştı.
"Beni öp ve bu sihir gerçekleşsin, Rosa." Kız gözlerini kırpıştırdı ve dudaklarını araladı.
"Eğer sizi öpersem sihir bozulur, efendim."Oturduğum koltukta biraz kıpırdandım ve parmaklarımı kıtlattım.
Yarım saattir Diego'nun duştan çıkmasını, salonun ortasındaki uzun köşe koltukta yemek programı izleyerek bekliyordum. Televizyondaki genç adam hiç duraksamadan tüyolar veriyor ve bir yandan yemekleri özenle hazırlıyordu. Elleri o kadar profesyonelce ilerliyorduki neredeyse hipnoz etkisi verecekti.
"Acıktıysan bir şeyler söyleyeyim mi?" Korkuyla aniden yerimde zıplamıştım. Saniyeler içinde tekrar aynı pozisyonumu alarak yüzüne baktım.
"Tek istediğim buradan en kısa sürede uzaklaşmak."
Havluyu saçında hızlıca dolaştırırken durdu ve gözlerini abartıyla devirip havluyu koltuğa fırlattı.
Bana doğru yaklaşıp yanıma oturdu. Önümdeki büyük sephada bulunan kumandayı alarak televizyonu kapattı, kumandayı aynı yerine bıraktı.
Tekrar yüzüme döndü.
"Neden inat ediyorsun ki?" Gözlerimi kısarak ona baktım.
"Çünkü artık sizden kurtulmak istiyorum. Umarım açık konuşuyorumdur?" Elleriyle yüzünü sıvazladı ve hırlama tarzında bir ses çıkardı.
"Rosa, abartmayı bırak artık. Gerçekten sınırları zorluyorsun. Biliyorum, aniden tüm hayatın değişti, herşeyi hatırladın ve bir arayış içindesin bunu da fark ediyorum ama hiç mi beni düşünmüyorsun? Nasıl olurda-"
"Diego, ben her şeyi hatırlıyorum ve düşünüyorum da. Senin beni apar topar bu eve getirdiğin o geceyi dahil." Dudaklarım belli belirsiz titremişti.
"Özür dilerim."
"Özür dilemek pek bir şey değiştirmiyor. Sadece peşimi bırakmanı istiyorum. Beni gerçekten anlamanı istiyorum. Yapamam anlıyor musun? Aynı hatayı sürekli tekrarlayamam. Yaşadıklarımdan bir ders çıkarmanın vakti geldi." Eli bir anda yanağıma ulaşmıştı.
"Sana istediğim gibi bakamadan seni öpemeden nasıl duracağım ben?" Kelimeleri titreyerek kalbime ulaşmaya çalışıyordu ama buna izin veremezdim.
Ki kalbim hiç bir çekingenliği olmadan onu içeriye kabul etmek istiyordu.
Elimi onun elinin üzerine koyarak yanağımdan uzaklaştırdım.
Sanırım artık gitmem gerekliydi çünkü bu şekilde onu daha çok üzüyordum.
"Beni yetimhaneye götür." Gözlerini kırpıştırıp geriye doğru çekilerek boğazını temizledi.
Gözleri bu kadar derin ve içten bakmamalıydı. Hissettiklerim yaşadıklarıma aykırı bir şekilde büyüyordu. Asıl sorun şuydu ki ben bunu durduramamaktan korkuyordum.
Çünkü o küçük Rosa'nın hala içimde bir yerlerde beni yönettiğinin farkındaydım. Mantığımla dalga geçercesine kalbimle oynuyordu.
"Rosa, hayatıma aniden girdin. Aklımın, kalbimin her köşesinde dolaştın ve şimdide şu söylediklerine bak."
"Neden sürekli aynı şeyleri tekrarlamak zorunda bırakıyorsun beni? Hiçbir şey istemiyorum. Boğazıma kadar dertle dolan şu aciz vücudumun artık rahatlamaya ihtiyacı var." Benden uzaklaşıp koltuğun ucuna sırtını yasladı ve ayaklarını bağdaş yaparak bana bakmayı sürdürdü.
Düşünmeden ağzımdan çıkan sözcüklerin ucunu tutamaya başlıyordum ama dur da diyemiyordum.
Bir yandan da onun artık bu durumu kabullenmesini ve beni rahat bırakmasını istiyordum. Çünkü durum gittikçe benim açımdan zor bir raddeye geliyordu, kısaca can sıkıcı olmaya başlıyordu.
"Senin tek sorunun ne biliyor musun?" Bu bir soru değildi. Küçümseyici bir kıkırdama döküldü dudaklarından. İşte bundan gerçekten hoşlanmamıştım.
"Senin sorunun bencil olmak. Sadece kendini düşünmen ve etrafındakilerinin duygularını hiçbir şekilde umursamaman. Sanki.. sanki bir tek senin kalbin, umutların varmış gibi davranmayı ne zaman bırakacaksın?" Gözlerimi kısarak cümlesini bitirmesini bekledim. Ardından şaşkınlıkla dudaklarım aralandı.
Evin balkonundan gelen esintiyle içim ürpermiş ve çenem kasılmıştı.
Bunları ne kadar içinde tuttuğunu ,kaç zamandır söylemek istediğini ve sinirlilikle mi söylemiş olduğunu düşündüm.
Tanıdığım Diego bana asla bu şekilde kırıcı sözler sarf etmezdi. Çok kızmış ya da kırılmış olmalıydı ama bu benim şu anki bulunduğum durumun ne kadar kötü ve trajedik olduğunu değiştirmezdi. Asıl bencil gibi davranan kendisi olduğunu göremiyordu.
"Beni böyle biri olarak mı tanıdın? Senle dediğin gibi şu kısa sürede birçok şey paylaştık ve benim bencil olduğumu başından beri anlamamış mıydın?" Derin bir nefes aldım.
"Rosa. Tanrım Rosa!" Bir anda oturduğu yerden yanıma tabiri caizse uçmuş ve kollarını etrafıma dolamıştı. İşte bunu beklemiyordum.
Yine yapacağını yapıyordu. Aklımı olduğundan daha çok karıştırmayı başarmıştı.
"Diego?" İsmi dudaklarımdan şaşkınlık ile birlikte bir soru gibi çıkmıştı.
"Gitme, ne olursun gitme Rosa. Lanet olsun ki seni çok ama çok seviyorum. Her zerrenden hoşlanıyorum. Seni kendime mıhlamak istiyorum ama sen hiçbir şey hissetmiyorsun. Sadece benden, hayatımdan kaçmak istiyorsun." Sesini sonlara doğru sakinliğe bırakmıştı.
Kendimde konuşacak gücü artık bulamıyordum. Konuşsam bile ne söyleyecektim ki?
Belki de o bir yerde haklıydı. Ondan kaçmak istiyordum ama hislerim konusunda yanılmıştı. Ondan ilk görüşte hoşlanmaya başlamıştım, onda beni kendine çeken o sevgiyi hissetmiştim ama bu pek uzun sürmemişti.
Zihnimdeki yapbozun eksik parçaları yerine oturunca kafam karışmıştı ve bu karışıklığın ucu bucağı kesilmiyordu. Beni yoran asıl şey de buydu. Silik yaşantılar duygularıda beraberinde çok aniden getirmişti ve iki kişiye olan sevgim de ortada çarpışmıştı. Ne yazık ki o sırada ben ortada duruyordum.
Kollarını boynumdan çeken Diego, mavi gözlerini kaplayan kırmızılıklarla bana bakıyordu. Belli ki bir şeyler söylememi bekliyordu.
"Duygularımı kaybettiğim düşüncesine kapılmanı istemiyorum ama benim kararım kesin. Bu şekilde yaşayamımı sürdüremem-"
"Eğer sorun amcamın parasıysa bırakırım. Her şeyi geri veririm. Üzerimdeki hisseyi büyütür beraber yaşarız. Belki..belki okumaya devam ederiz ya da-" onun umutla sarf ettiği sözleri yanaklarıma yaşların süzülmesine yetmişti.
Ellerimi saçlarıma daldırıp bıkkınlıkla nefes verdim ve göz yaşlarıma lanetler okudum.
"Tanrım! Sorun para değil Diego. Sorun ikiniz arasında seçim yapmak zorunda olmam. Lanet olsun ki bu beni tüketmeye yetiyor. Bunu sana nasıl söylerim bilmiyorum ama-"
"Açık konuş." Duraksadım. Bir anlığına gerçekten bencil olduğumu düşündüm.
"Ben ona çok aşıktım. Gerçekten duymak istediğin bu muydu?" Başını yavaşça eğdiğinde çenesinden tuttum ve yüzüme bakmasını sağladım.
"Söylesen bana! Onu ne kadar sevdiğimi uğruna her şeyi yaptığımı mı duymak istiyorsun? O beni ne kadar dövsede, karısına ihanet ettiği halde onla birlikte kalsamda, hatta ilişkimiz anlaşılmasın diye bazı geceler karısıyla sevişse bile, ben onu hatalarıyla sevmeyi başardım. Salak bir çocuk gibi ve cehennemde yanacağımı bilerek ona kul oldum. Tanrı tam sınavın burada bitti, şimdi hayatına yeniden başla dediğinde de karşıma sen çıktın. Seni ilk gördüğüm anda o duyguyu hissettim ve bu tanrının sana ölmeden cehennemi yaşatacağım deme şekli olduğunu şu sıralar anlıyorum."
Birbirimize yarış yaparcasına bakıyorduk. Gözlerinden binbir duygunun geçtiğine yemin edebilirdim. Kime gerçekten aşıktım ben de bilmiyordum ama John'u düşündükçe ona ilgili tarafım ağır basıyordu. Fakat Diego karşımda böylece otururken sürekli ona sarılmak, her şeyin geçeceğini söylemek ve dudaklarımızı birleştirmek istiyordum.
"Bir taksi çağıracağım." Ayağa kalkıp salonda duran orta boydaki yemek masasının üzerindeki telefonu eline aldı.
Hiçbir şey söyleyemiyordum ya da söylemek istemiyorum da denilebilirdi.
Onun bahçeye çıkması ve benim salonda ağlamamla geçen sürenin sonunda taksi gelmiş olmalıydı ki Diego içeri girdi.
Ellerimi gözlerime götürüp hızla yaşları sildim.
"Taksi kapıda yeri söyledim, parasını da ödedim." Ayağa kalkıp yanına kapının eşiğine gittim. Kollarımı kaldırıp boynuna dolayacakken geri adım attı.
"Sadece git ve düşünmeme izin ver."
"Senden asla nefret etmem Diego." Yavaşça bahçenin çıkış kapısına doğru ilerledim.
Sanırım kafası karışan tek kişi artık sadece ben değildim.Yeni Kapakkk!!
Hey! Son derece mutsuz, hüzünlü, kahredici, sırların döküldüğü, aşkların itirafı, acıklı, göz yaşı bol kısaca küfredeceğiniz ve 'bu neydi şimdi?' Diyeceğiniz harika bir bölüm...
Anıları okudukça okuyası gelen umarım sadece ben değilimdir...Arkadaşlar umarım oylar ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz. Çünkü yazdıklarınız düşüncelerimi şekillendiriyor ve bazen ben neden bunu düşünmedim diyorum. Bu da beni heveslendiriyor.
YENİ HİKAYE "GOOD JOB" YOLDA... YAKINDA HARİKA BİR OKUL EV ARASI HİKAYE GELİYOR....
-derya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosa #Wattys2016
Romansa"Sana sahip olmayı özledim..küçük bedeninin bana ait olmasını özledim Rosa."