Suyun tamamen içine girmiştim. Kulaklarıma su dolmuştu. Üzerimdeki basıncı çok yüksekti. Bu beynimi zonklatmaya yetmişti. Boğularak öleceğimi düşünmüştüm. Bilincim kapanmadan önce su yüzeyine çıkabildim. Hızlıca soluk alıp veriyordum. Kıyıya çıkmak rahatlatıcı olmuştu. Sırılsıklam kıyafetlerimle kıyıya uzandım. Bu baş ağrısı beni öldürebilirdi. Kamp yerine gitmek için fazlasıyla yorgundum, bilincim berrak değildi. Gözlerimin kapanmasına engel olamadım.
* * *Suyun içindeydim. Nefes alma problemi yaşamıyordum. Sağa sola hiçbirşey umrumda olmadan süzülüyordum. Kafam uzun zamandır bu kadar rahatlamamıştı. Suyun derinliklerine iniyordum. Bu kadar derin yerlerin karanlık olması gerekirdi fakat burası aydınlıktı. Suyun yüzeyine doğru gittikçe karanlık oluyordu. Karanlık. Herkesin korktuğu fakat bu korkunun nedenini bilmedikleri şey. Karanlık nefes alır, karanlık canlıdır, karanlık insanı kendisine çeker ama korkutur da, kendisine hapseder. Ondan hep korkulsa bile vazgeçilemiyordu. Tıpkı stockholm sendromuna yakalanmış bir hasta gibidir. Bende karanlığın stockholm sendromlu kızıydım. Ona doğru gidiyordum. Ellerini boynuma dolayıp beni kendisine çekiyordu adımı fısıltılarla tekrarlarken. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Aç gözlerini Amy.." Dudağından fısıltılarla döküldü. Gözlerimi açınca onu gördüm. Karanlıkta onu seçemiyordum kim olduğunu. Ama hissediyordum. Lanet olasıca hissediyordum. Gözlerini gözlerime dikmişti. Gözlerinin siyahını bu zifiri karanlıkta seçebiliyordum. Kendimi geri attım. Beni tutmaya çalışmadı. "Benden kurtulamazsın Amy." Dedi.
* * *
Ciğerlerim çıkarcasına öksürerek uyandım. Tepemde Nelly'yi ve arkadaşlarımı görünce sevinmiştim. Hâlâ nehrin kenarındaydım. Dudaklarımın şiştiğini hissediyordum. Hâlâ tam olarak kendime gelememiştim. Courtney'in attığı tokat beni yerimden zıplatmıştı. "Neredeydin be sen!!" Derken endişeli görünüyordu. Nelly'yi işaret ederken "O beni buraya getirdi." Dedim. Nelly oldukça şaşırmıştı. "Yanılıyor olmalısın, ben herkes kamp yerinde mi diye yoklama alırken senin orada olmadığını farkettik zaten." Dedi. Courtney de onu onaylar şekilde başını salladı. Yerden kalkamıyordum, heryerim ağrıyordu. Brock kollarımın altından tutup beni ayağı kaldırdı. Kendimi ayakta tutmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir koluma Courtney, diğer koluma Brock girdikten sonra kamp alanına ilerledik. "Yalanını yutacağımı sanmadın, değil mi?" Dedi Courtney. Direnmeye gücüm yoktu, fakat altta kalacak da değildim. "Nelly'ydi. Gerçekten oydu. Sadece daha şeytani olan bir versiyonuydu. Bak eğer ben kendim gelmiş olsaydım bir dakika ben buraya ilk defa gelmiştim." Dedim haklı olduğunu belirtecek şekilde. Courtney ağzını açamadan Brock konuşmaya başladı. "Bak bu dediği gerçekten çok saçma salak olabilir. Fakat cidden buraya nasıl gelebilirdi ki? Gelse bile neden kendisini boğmaya çalışsın? Değil mi Amy?" Dedi Brock. Beni biliyorlardı aslında, kendime zarar vermekten nefret eden biriyimdir. Bana inanmak zorundalardı. Ben yalan söylemiyordum. O paçoz ellerime bastı hatta, tabii ya! Ellerim! Parmaklarıma baktığımda eklem yerlerinde özellikle çürüme gibi duran morluklar vardı. Ellerimi öne uzatarak. "Suya beni çekmesi için ellerime bastı." Dedim. "Seni suya mı çektiler?" Diye sordu Courtney. "Ne çekti bilmiyorum fakat Nelly suya girmem için ellerime basmıştı." Dedim. "Kızım sen şizofreni misin?" Dedi Courtney. Parmaklarımdaki morluklara bastırdıkça acıyordu. "Manyak mısın ne bastırıyorsun?!" Diyerek ellerimi çektim. Brock baktı bu sefer ellerime. Kamp alanına gelmiştik. "Saçma olabilir fakat sana inanıyorum." Dedi Brock. Sızlayan ellerimi geri çektim ve kulübeye ilerledim. Courtney ile içeri girdik. Tam yatağa yatacakken biri kapıyı tıklattı. Üşengeç adımlarla ilerleyip kapıyı açtım. Kyle duruyordu. "Sen iyi misin? Olanları duydum." Dedi. Ondan birşey beklediğimden değil ama rahat duruyordu. Bu beni rahatsız etmişti. "Uyursam daha iyi hissedeceğimi düşünüyorum." Dedim. "Dikkat et bu sefer Courtney'in kötü ikizi seni boğmaya çalışmasın." Derken gülüşünü kısa kesti. Nasıl bu kadar çabuk yayıldı ki!? Kyle normalde umursamaz, takıntısızdır. Sadece benimle uğraşmak için umursuyormuş gibi kapıma geliyor bir de. "Sen sevgilinin yanına gitsene yalnız bırakmaya gelmez." Dediğimde benimle beraber Courtney de gülmüştü. Soru sorar gözlerle bana bakıyordu. "Cy'dan söz ediyorum. Hemen yeni birini mi buldun yoksa?" Derken hâlâ gülüyordum. "Bak sadece birşeye ihtiyacın var mı diye sormaya gelmiştim, sen bilirsin." Dedi. "Bir ihtiyacım olup olmadığını merak ettiysen ilk olarak bunu sorabilirdin, ve evet. Ben bilirim." Diyerek kapıyı yüzüne kapattım. Kapıyı yine tıklatıyordu. Courtney'e işaret ettim. Kyle ile yine uğraşmak istemiyordum. Courtney omuzlarını silkerek kulaklıklarını takıp müzik dinlemeye başladı. Kapıyı bir kere daha tıklatınca açtım kapıyı. "Cidden bir ihtiyacın olup olmadığını merak ettim, hiç olmazsa konuşabiliriz." Dedi. "İhtiyacım olan herşey var şu an, teşekkürler Kyle." Dedim. "Bak pek dinlemeyi seven biri değilim. Ama konuşmak istersen de dinlemeye hazırım." Dedi. "Ve sonra sen gidip benim dedikodumu çıkar. Bir amacın olmadan sen kimseyi dinlemezsin." Dedim. "Beni o kadar karaktersiz mi görüyorsun?" Diye sordu. Gözlerimin içine bakıyordu bu soruyu sorarken. "Sana karaktersizsin demedim. Daha sonra konuşuruz, Courtney rahatsız olur." Diyerek kapıyı kapatıyordum ki ayağını araya koydu. "Ne istiyorsun Kyle?" Diye gitmesini istediğim için yakarırcasına sordum. "Sadece konuşmak istiyorum, Courtney rahatsız olacaksa da kulübenin önünde konuşalım." Dedi. "Tamam o zaman, ama dediğimi yapacaksın." Dedim. "Ne istersen." Diye karşılık verdi. "Brock'u çağır ve sonra beni rahat bırak." Dedim. "Burada seni önemsediğimi gösteriyorum, görmüyor musun." Dedi. İçine Brock kaçmış gibiydi. "Pislik gibi davranmak istemiyorum, fakat takılacağım biri değilsin." Dedim. "Benimle takılmanı istemiyorum zaten, sadece seni önemsediğimi söyledim. Takılmak istersen de hayır demem tabii. " Dedi. "Beni önemsiyorsan şu an başımı ağrıtma o zaman." Dedim. "Öyleyse yarın konuşacağız." Dedi. "Sadece git, Kyle." Dedim. "Tamam, görüşürüz." Diyerek başını önüne eğip kulübesine ilerledi. Kapıyı kapattıktan sonra kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapattım, düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. "Ne istiyormuş?" Diye sordu Courtney. Parmaklarımla başıma masaj yaparken cevapladım. "Konuşmak." Dedim. "Kyle seninle konuşmak mı istedi?" Dedi yatakta oturur pozisyon alarak. "Evet." Diye kısa cevap verdim. "Bu çocuğa çok güvenmiyorum doğrusu." Dedi uyarıcı bir sesle. "Ben de güvenmiyorum." Dedim. "Beni önemsiyormuş." Diye devam ettim. "Kıçını ve göğüslerini kapatmaya çalış." Dedi. "Düzgün giyiniyorum ben." Diye çıkıştım. "Yapıyorsun demedim, çalış dedim sadece. Belki de bir ara seni röntgenlemiştir. Ordan çıkmış olabilir bu ilgi." Dedi. "Onun öyle biri olduğunu sanmıyorum, ama beni önemsediğini de sanmıyorum." Dedim. "Çıkarcı pislik, ne olacak. Onunla yalnız kalmamaya çalış." Dedi. "Yarın onunla konuşacağımı düşünüyor." Dedim. "Yalnız?" Diye sordu. "Sadece gitmesini söyledim." Dedim. Kapıyı açıp içeri Brock girdi. "Beni görmek istemişsin Kaptan. Birşey mi oldu? " Dedi bana. "Hayır birşey yok, bugün biraz çerez stoklamıştık da işte senin sevdiğin m & m 'lerden de vardı. Fıstıklı olanından." Dedim. "İşte benim kızım, nerede? Siz çerezleri nereden buldunuz?" Diye sordu. "Kafeterya." Dedik aynı anda Courtney ile. "Kafeterya sen kayıpken açılmıştı. Ne zaman?" Diye sordu tekrardan. "Orası karışık işte." Derken çerez paketlerini açmıştık. "İçecek yok muydu?" Diye sordu Brock. Aslında hiç almamıştım. O sırada Courtney enerji içecekleriyle geldi. "İçeceksiz bir çerez partisi düşünemiyorum." Dedi. Üç kişi birden çerezlere gömülmüştük. "Kyle seninle konuşmak istemiş." Diye konuya girdi Brock. "Evet, amacının ne olduğu çok açık değil mi?" Dedi Courtney. Onu neden bu kadar kötülediğini anlayamamıştım. Onunla daha önce çıkmamıştı bile. Brock ters ters Courtney'e baktıktan sonra "O düşündüğün gibi biri değil." Dedi. "Benim kadar tanıyamazsın onu." Diyerek devam etti. Courtney ciddi bakışlar atıyordu. "Birşey mi yaptı yoksa?" Diye kuşkuyla sordu Brock. "Bize birşey olmadı. Courtney zaten ne varsa bana söylüyor. Yani hayır, bi problem yok." Dedim. "O kadar emin olma Amy." Dedi Courtney. Bu sefer Brock ile aynı anda bakışlarımızı Courtney'e dikmiştik. "Hayır bana birşey yapmadı." Dedi. "Öyleyse niye emin olma diyorsun." Diye çıkıştım. "Margaret'i hatırlıyor musunuz?" Diye sordu. Evet anlamında başımızı salladık ikimiz de. Öldürüldükten sonra tecavüz edilmişti. O nekrofili salağı bulduklarında idam edilmesini istemiştim. Sonra cezaevinde öldüğünü duyunca içimdeki öfke ateşi az da olsa sönmüştü. "Margaret'in Kyle ile çıktığı zamanı hatırlıyor musunuz?" Diye sordu bu sefer. Aslında Kyle ile zaten Margaret sayesinde tanışmıştık, en başta tuhaf bir tipti, sonra Brock'un grubuna katıldı. "Eee" diye konuşmaya devam etmesini sağladım. "Bak ben sadece, öldüğü gün en son Kyle'ın evine girdi. Bunu hepimiz biliyoruz. O gün Kyle ile şiddetli bir kavga etmişlerdi. Margaret kendini zar zor banyoya kilitleyip bana mesaj atmıştı. Kyle'ın evinde olduğunu ve kavga ettiklerini söylemişti. Sözel olarak bir kavga değil, şiddet içeren bir kavga. Sonra zaten fabrikada cesedini biliyorsunuz." Diyerek anlatmasını bitirdi. "O zaman cezaevinde ölen kişi?" Diye sordum. "Tahminimce rüşvet üzerineydi." Dedi. "İyi de sen bundan emin misin?" Diye sordu Brock. "Margaret'in attığı mesajları sildirdi telefonumdan." Dedi Courtney. Courtney'in haklı olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden sorgu sırasında çok birşey dememiş de olabilir. "Lütfen sakın Kyle'a bununla alakalı birşey demeyin." Dedi Courtney. İkimizin de birşey yapacağını bildiği hâlde. Çerez gecesinin tadı kaçmıştı. Brock kulübesine gitmek için dışarı çıktı. Peşinden gidip "Ne yapacaksın?" Diye sordum. "Yumruğumla yüzünü ilişkiye sokmayı düşünüyordum ben, ya sen?" Diye sordu. "Bence daha sonraya bırak, ben sorgulamayı düşünüyordum." Dedim. "Yanında bende olacağım, seni onunla yalnız bırakamam. Değer verdiğim birini daha kaybetmeye niyetim yok." Dediğinde içimden ona sarılmak geldiği için sarıldım. "Ben uyuyacağım, iyi geceler." Diyerek kulübeye girdim ve yatağa uzanıp derin düşüncelere daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FOX'S MARK
General FictionO simgeyi daha önce gördüğümü sanıyorum. Ya da biliyorum. Kendimden emin olmama gerek yok, hatırlıyor olmam benim için yeterli.