Selamlar öncelikle önceki bölümde istediğim şeylere cevap verdiğiniz için teşekkür ederim. Ayrıca şunu da anladım istediğinizde gayet de güzel yorum yapabiliyorsunuz. O yüzden bundan sonra +20 yorum olmadan yeni bölüm yazmayı düşünmüyorum :) Her neyse hepinizin istediği gibi bir geri dönüş yapmaya çalıştığım umarım içinize siner. İyi okumalaar. He ayrıca multimedia'daki şarkıyla okuyorsunuz canımcımlar :D
Tamam çıldırmış gibi davranmaya bir son vermem gerekiyor. Ama veremiyorum. O sesi duyduğuma eminim. Zayn'a aldığım ayıcıktan çıktığına eminim. Tek emin olmadığım o gün Zayn'ın o ayıcığı cebinde taşıyıp taşımadığı.
Eğer taşıyorsa ve ben o sesi duyuyorsam Zayn bir yerlerdeydi ve en önemlisi yaşıyordu. Tanrım! Yaşıyordu! Ama zihnimde yankılanıp duran o soru ne olacaktı? Eğer 2 ay boyunca yaşıyorsa neden çıkıp gelmemişti? Acaba bazı şeyleri unutmuş muydu? Diye sorduğumda ise o zaman senin numaranı nasıl hatırlasın diyordum.
Yani tam bir muamma içerisinde kalmıştım. Çocuklar bunun psikolojik olduğunu söyleyerek bana bildiğin delisin demeye getiriyorlardı. Ama bundan emindim! O ayıcıktan çıkan sesin o olduğundan adım gibi emindim. Çünkü ona ilk aldığımda Zayn sinir etmek için 1500 kez kulağımın dibinde çalmıştı.
"Jess dünyada o ayıcıklardan dünya kadar olduğuna eminim." demişti Liam. Ama neden o ayıcığa sahip biri beni arayarak telefon şakası yapmak istemişti?
"Seninle uğraşmak istemişlerdir. O ayıcığa sahip olduğunu mutlaka birisi görmüştür." diyerek Niall Liam'a arka çıkmıştı. İkisini de tokatlamak istemiştim. Bana inanmamış,gerçek olamayacak şeyler öne sürmüşlerdi. Ben ise bu iki gün içerisinde aynı kişiden gelecek haberleri beklemiştim.
Ama malesef o kişi kimse benimle uğraşmayı anında bırakmıştı. Telefonu duvara fırlatmaya kıyamadığım için yan tarafımda duran yastığı alıp fırlattım. Sonra da baş ucumda duran resmini alarak hafifçe yüzünü okşadım.
"Keşke şu anda yanımda olsan. Keşke geri gelerek her şeyin berbat bir rüyadan ibaret olduğunu,yanımda olduğunu söylesen. Seni ne kadar özledim bir bilsen." dediğimde resimin üstüne bir damla düşmüştü. Nereden geldiğini anlamadığım şeyin aslında benim göz yaşım olduğunu anladığımda hızla yüzümü silmiştim.
Ona ağlamayacağıma söz vermiştim. Ama nasıl ağlamazdım? Her neyse.
Ve şu ana dönüyoruz. Çocukların evde bir şey yok yakarışıyla- aynı anda beni dışarı çıkartmak istemeleri nedeniyle- markete doğru yol alıyorduk. Kollarımı bağdaştırmış küçük çocuklar gibi dışarı bakınırken Louis arabayı park etmişti. Hızla kapıyı açıp markete girdim.
Bir alışveriş arabasını kaparak yavaşça gezinmeye başladım. Çocuklar da yanımda gelerek istedikleri şeyleri almaya başladılar. Kendime özel günler için ped aldıktan sonra çikolata stoklaması yaptım.
Kasaya doğru yürürken Harry beni güldürmek için ped ile ilgili bir şeyler söylemişti. Ona hafifçe gülerek kasaya gittim. Eşyaları kasiyerin önüne doğru koyarken yan tarafımda duran kapşonlu çocuk dikkatimi çekmişti. Kafamı kaldırarak ona bakarken cebinden sarkan ayıcığı görmemle elim ayağım tirmeye başlamıştı.
Yutkunarak çocuğa bakarken o bana aldırmadan arkasını dönerek yürümeye başlamıştı. Giyiniş tarzlarının ne kadar benzediğine dikkat ederek bana seslenen çocukları aldırmadan onun peşinden gitmiştim. Arabasına doğru giderken hızla atılıp kolundan tutmuş ve kendime döndürmüştüm.
Kapşonu da kafasından düşerken hayal kırıklığıyla geriye doğru yalpaladım. O değildi. Çocuktan özür dileyerek arkamı döndüm ve hızla arabaya yürüdüm. Ağlamamak için kendimi zor tutarak ileriden gelen Lou'nun açtığı arabaya atladım.
Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışırken çocuklar da gelip arabaya bindiler. Eve doğru giderken kimseden ses çıkmıyordu. Geldiğimizde hemen kendimi dışarı atarak cebimdeki anahtarlarla içeri girdim. Odasına doğru koşarken yatağın üstünde bıraktığım telefonun çaldığını işittim.
Hızla girip telefonu açtığımda nefes nefese kalmıştım.
"Alo?" dediğimde yine aynı sesi duydum.
"Zayn? Zayn sen misin?" dediğimde diğer taraftan derin bir nefes alışı duymuştum. Sonra da aşık olduğum sesini.
"Jessica." dediğinde hıçkırarak elimi ağzıma bastırdım. Deli gibi ağlıyordum ve onunda aynısını yaptığını duydum.
"Nerdesin?" dedim sonunda konuşabildiğimde.
"...... Parkındayım. Seni bekliyorum." dedikten sonra burnumu çekerek onayladım. Kapatmak istemiyordum. Bu yüzden arabaya doğru giderken onu oyalayacak şeyler soruyordum.
"İyi misin?" dediğimde derin bir nefes aldığını duydum.
"Bilmiyorum." dediğinde daha çok ağladım. Arabayı çalıştırarak dediği yere doğru giderken sonunda telefonu kapamıştım. Geldiğim anda arabayı nereye park ettiğime aldırmadan arabadan atladım ve parka doğru koştum.
Salıncakların yanına geldiğimde banklara bakınmaya başladım. Olmadığını görünce hayal kırıklığıyla elimi göğsüme bastırdım. Hayal görmüş olamazdım! Onu duymuştum! Onunla konuşmuştum!
"Jess." diyen sesini duyunca durarak yavaşça arkama döndüm.
İşte. Ordaydı. Aşık olduğum gözleriyle bana bakıyordu. Onun da ağladığını görünce dayanamayarak kendimden çıktığına inanamadığım bir şekilde bağırdım. Bana doğru hızla gelirken bende ona koşmaya başladım. Sıkıca bana sarıldığında titriyordum. Mutluluktan mı yoksa onu tekrar kaybedeceğim korkusuyla mı bilmiyorum.
Geri çekilip yüzünü ellerimin arasına aldım. Sanki tekrar ezberlemek ister gibi gözlerimi bütün hatlarında gezdirdim. Sonra da kendime çekerek özlemle dudaklarımızı birleştirdim. Sonunda nefessiz kaldığımızda geri çekilip tekrar yüzüne bakmaya başladım.
Baş parmağıyla yaşlarımı silerken "Ağlama." dediğinde titreyen dudağıma hafifçe öpücük kondurdu.
"Seni çok özledim." dedim tekrar ağlamaya başlarken.
"Bende seni. Bende seni bebeğim." dedi ve hızlıca kendisine çekti.
Ay valla kız ağlarken bi ara ben de ağlamışım :DASDA Yazık laa çok üzüldü kızcağız. Ne çektin be Jessica ne çektin :D