BÖLÜM - 3

439 46 9
                                    

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

MERHABA ARKADAŞLAR LÜTFEN YORUM VE BEĞENİ YAPMAYİ UNUTMAYİN...

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

{CUMHURİYET OZGURLUK KAMPI}

Kampın hantal daktilolarından birinde raporumu yazdım.

Cep telefonlarını ve internet denilen şeyi duymuş olsak da bunların hepsi bombalara eşlik eden elektromanyetik şokla yanmıştı.

O güne Kıyamet diyorlardı. Sonun en sonu.
Devasa bir elektromanyetik radyasyon patlamasıyla elektronik olan her şey yanıp kül olmuştu. Bilgisayarlar efsanelerde kalmıştı. Arabaların çoğu kullanılacak halde değildi. Ve hakkında bir şeyler okumuş olsam da havada tek bir uçak bile görmemiştim. Hiçbir zaman da göremeyecektim.

Bu, Özgürlük Kampı'nda lüks şeyler olmadığı anlamına gelmiyordu. Her cuma akşamı yemekhanede toplanıp, kampın jeneratörlerinden güç alan projektörle yansıtılan filmleri izliyorduk. Tek sorun hepsi eski olan çok az sayıda filmin kalmış olmasıydı, bu nedenle aynı on filmi her sene ve tüm sene boyunca izleyip duruyorduk.Cehennemden Dönüş, Vadiler Aslanı, Bülbülü Öldürmek,bu tür şeyleri işte.

Kâğıdı daktilonun silindirinden çıkardım. Malum nedenlerden ötürü, çocuğun fısıldayarak söylediklerini yazmamıştım. Raporu Binbaşı Olcay'ın ofisine götürdüm ve Çavuş Kayhan'a bıraktım.

"Dilim dilim," dedi yüzünde bir sırıtışla ve neyse ki sadece bir kaçımızın anladığı şakanın tadını çıkararak.

Yüzüm kıpkırmızı oldu ve oradan mümkün olduğunca hızla ayrıldım.

Günler geçti. Dedikodular yayıldı. Bazıları siyah tişörtlü çocuğun hüküm giymiş bir kaçak olduğunu iddia etti. Diğerleri ise onun bir kanun kaçağı olmadığını, sadece yan bölgelerden bir Çömez olduğunu söyledi.

Ben ise, çocuğun en başta neden Kandara'nın ortasında, bir yetimhanenin eteklerinde olduğunu anlayamıyordum.
Cumhuriyet yazışmalarında "yerleştirme kampı" olarak geçmesine rağmen Özgürlük Kampı aslında buydu.

Birkaç yüz kişiydik, hepimiz erkektik ve çoğumuzun Kıyamet radyasyonundan kaynaklanan doğuştan özürleri vardı. O zehirli bulutlar, açılmayı bekleyen Yılbaşı hediyelerini saran kurdeleler gibi dünyanın üzerinde sabit halde asılı kalmışlardı.

Zavallı annelerimizin üzerine o kadar fazla gama ışını, alfa parçacığı ya da her ne ise ondan yağmıştı ki bizi dünyaya getirdiklerinde, gereğinden fazla ya da olması gerekenden az sayıda parmakla veya buruşmuş kollarla doğmuştuk. Ya da benim durumumda olduğu gibi bir bacağı diğerinden daha kısa olarak. Ve sonra annelerimiz doğum yaptıkdan kısa süre sonra öldüler.

Her şeyin nasıl başladığı hiçbir zaman tam olarak anlaşılmadı. Bazıları, gezegenin diğer tarafında terörist bir grubun bir tür nükleer silahı eline geçirdiğini söylüyordu.

Kimileriyse suçun, saldırıya uğradıklarında karşı saldırıya geçen müttefiklerimizde olduğunu iddia ediyordu. Her nasıl başlamış olursa olsun, bir düzine millet, dünyadaki belli başlı şehirlerin her biri yok olana kadar nükleer savaş başlıklarını ateşlemişti.

Her şey tamamen temizlenip, yok olana kadar.

Bunların hepsi yirmi yıl önce gerçekleşmişti ve askerlerin bize söylediklerine güvenmek zorundaydık ama bunlar da her zaman doğru olmuyordu.

KIYAMET -  AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin