BÖLÜM - 15

159 27 2
                                    

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

MERHABA ARKADAŞLAR LÜTFEN YORUM VE BEĞENİ YAPMAYİ UNUTMAYİN...

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

Deniz yerde yatıyor, farkında olmadan babasının madalyonuna dokunuyordu. Gazlı fenerler söndürülmüştü ve sadece ay ışığı aydınlatıyordu.

Deniz düşündü. Mira dışında kimseye güvenmediği için onun ziyaretinden kimseye bahsetmemişti ama bir nedeni de onu kimseyle paylaşmak istememesiydi. Utku onu ziyaret etmişti. Muhtemelen bu şekilde düşünmek delice olmasına rağmen, Utku'nun herkesin arasında onu seçtiğine inanabilirdi.

Ayrıca o bakma, eline dokunma şekli... Sanki geçmiş bir hayatta birbirlerini tanıyorlarmış gibi. Belki de arkadaşlarmış gibi. Hatta belki de sevgili.

Bu düşünce kanın yanaklarına hücum etmesine neden oldu. Deniz onun nerede olduğunu ve nereden geldiğini merak etmesine rağmen, işaret parmağının ucuyla geceye onun ismini yazdı.

Utku,yazdı Deniz.Utku. Utku. Utku.
Başını iki yana salladı ve elini aşağı indirdi.

Kimi kandırıyorum?

Ya kendi kampına geri dönmüştür ya Kahverengi Orman yolundadır ya da askerler tarafından öldürülmüştür.

Her ne olursa olsun, onu bir daha asla görmeyeceğim. Hem görsem bile, ne olmuş yani? Dışkı kokan bir mahkûm üniforması giyen ve başına örtü örten kel bir mahkûmum. Neden benimle bir şey yapmak istesin ki?

Nerede olduğu ve nasıl göründüğü düşüncesi boğazında küçük bir yumrunun oluşmasına sebep oldu.
Bugün yaşa, gözyaşlarını yarına sakla,diye hatırlattı kendisine ama kalbi söz dinlemedi. Bir gözyaşı damlası gözünden kurtuldu ve yavaşça yanağından aşağı süzüldü.

Deniz onu öfkeli bir şekilde eliyle sildi.

Kes şunu! dedi kendi kendisine fakat gözyaşları akmaya devam etti, özellikle de Utku'nun sesindeki şefkati, yoğun bakışlarını, uzattığı elinin umut verici dokunuşunu hatırladığında. Bu hatıranın tadını çıkarmak istese de kendisine bu konuda izin vermeyecekti. Eğer onu bir daha asla görmeyecekse vermeyecekti...

Yana döndü ve uykuya dalmaya çalıştı.

Sallanan zincirlerin sesi tamamen uyanmasına neden olduğunda gözyaşları durmuştu. Ön kapı açıldı ve dört Kahverengi Gömlekli herkesin uykusunu bölen Cumhuriyet üniforması giymiş zorbalar uygun adım içeri girdiler.

Doğrudan Deniz ve Mira'nın yanına geldiler, onları kollarından yakaladılar ve sertçe çekerek ayağa kaldırdılar. Deniz tekmeler atıp bağırdı, Mira ise bez bir bebek gibi hareketsizdi. Kahverengi Gömlekliler onları götürürken topukları zeminde yerde sürünüyordu. Barakadan dışarı çıkarıldıklarında kapı arkalarından kapanarak kilitlendi.

Revirdeki her şey önceki seferle aynıydı; soyulan boyalar, parmaklıklarla kaplı pencereler, küf ve yanan saçın mide bulandırıcı kokusu. Deniz, koridorun sonunda bir yerlerden testerenin kemiği keserken çıkardığı çıtırtı sesini ve onu izleyen bir kızın susturulmuş çığlığını duydu.

Mira'da bunları duyuyordu, gergin kolları ve bacakları kayışları zorluyordu.
"Normalde, katılımcılara revir ziyaretleri arasına biraz zaman koyarız," dedi Doktor Gürcan, küçük masasında bir şeylerle meşguldü. "Kanın temizlenmesi için. Böylece deneyde en doğru sonuca ulaşabiliriz."

"O zaman neden buradayız?" diye sordu Deniz.

Doktor başını önündeki kâğıtlardan kaldırıp baktı. "Bazen davranışlar başka türlü davranmamızı gerektiriyor." Gözünü kuruladı.
Deniz deri kayışlarla mücadele ediyordu ama hiçbir işe yaramıyordu.
"Kimdi o kadın?" diye sordu Deniz.
Doktor Gürcan, ağır göz kapaklarının altından ona dikkatle baktı. "Gerçekten bilmiyor musun?" Başını dokunaklı bir şekilde salladı. "Bugünkü gençlerin bu kadar eğitimsiz olması rahatsız edici."

KIYAMET -  AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin