BÖLÜM - 24

126 27 8
                                    

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

MERHABA ARKADAŞLAR LÜTFEN YORUM VE BEĞENİ YAPMAYİ UNUTMAYİN...

✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄ ✴ ❄

Yirmi Kız Kardeş ve ben, Daha Aşağıların gittiği yolun olduğunu umut ettiğim izleri takip ederek İskelet Tepesi'ne ulaştık.

Yol dikti ve bazı Kız Kardeşler'in nefeslenmeleri için sık sık durmak zorunda kalıyorduk. Küçük Azra hayatımda gördüğüm en narin ve kırılgan insandı.

Deniz'e gelince, ona ne zaman baksam başka bir yöne bakıyordu. Ve ben de aynısını yapıyordum. Birbirimizle konuşmak istiyoruz ama ne söyleyeceğimizi bilemiyormuşuz gibi  ya da nasıl söyleyeceğimizi.

O öpücük aniden kendimize gelip utanmamıza neden olmuştu.

Benim için durumu zorlaştıran şeylerden biri de bana bakış şekliydi.

Bana doğru bakmıyordu, adeta içime bakıyordu. Adeta en derindeki düşüncelerimi görebiliyor gibiydi.

Bakışlarımı kaçırmam şaşılacak bir durum değildi.

Elbette ki ikimizin de birbirimizin niyetini bilmediği gerçeği vardı. Tek bildiğimiz, bu bölgeden çıkmak istediğimizdi ve belki de bu, şimdilik yeterliydi.

Deniz'le birlikte, Serap diye bir kız da vardı  ağzını hiç açmayan ve suratsız ifadesiyle çakı gibiydi. Dilara ise uzun boylu, neşeli bir kızdı. Ve bir de Azra; her an ağlayacak gibi görünen, Ateş sarısı saçlı, ufak, narin kız.

Elbette ki başkaları da vardı fakat bu üçü Deniz'e en yakın olanlar gibi görünüyordu... ve dolayısıyla ben de en çok onlara dikkat ediyordum.

Yine de kamptayken ilk gördüğümde de fark ettiğim ortak bir özelliğe sahiplerdi; gözlerinde bir şeyler vardı.
Daha Aşağıların hatta sığınaktakilerin bile gözlerinde gördüğüm çaresizlikten farklı bir şeydi. Adeta akıl sır ermez bir hüzün gibiydi; dipsiz bir kuyu kadar derin ve karanlık bir keder. Bunu hiç anlayamıyordum.

Diğerlerine yetiştiğimizde. Daha Aşağılar dağın yamacında oldukça yukarı çıkmışlardı. Güneş batana kadar onları takip ettik. Dağdaki bir akıntının yanında, bir muşambanın üzerinde toplanmış oturuyorlardı.

"Onların burada ne işi var?" diye sordu Salih. Her zaman olduğu gibi sesinde arkadaşça bir şey yoktu. "Bizimle geliyorlar," dedim.

Salih olumsuz anlamda başını salladı ve yere tükürdü.

"İlk önce Ceyhun, şimdi de bu kızlar mı?"

Karşılık vermenin bir anlamı yoktu, bu nedenle dilimi tuttum. Bizi gördüğü için gerçekten sevinen sadece Argos'du, dost mu düşman mı olduklarını anlamaya çalışarak kızların etrafında daireler çiziyordu.

Hızlı bir şekilde birbirleriyle tanıştılar ve Kedi'yle karşılaştığında Deniz'in gözlerinin nasıl açıldığı gözümden kaçmadı El sıkışmaları da diğerlerinden daha uzun sürdü.

Birbirlerini tanıyor gibiydiler.

"Neden ateş yakmadınız?" diye sordum.
"Ona sor," dedi Salih, Kedi'yi işaret ederek.
"Fazla riskli," dedi. "Kahverengi Gömlekliler'in yerimizi bulmasına izin veremeyiz."

KIYAMET -  AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin