BÖLÜM 12
Arkamı dönüp baktığımda yerde yatan Justin'i gördüm ve arkamda tanımadığım bir adamı hissettim. Sinirle dirseğimi karnına geçirdim. Sertçe inledi ve ellerini belime daha sıkı sardı. Bağırmaya başladım.
"Bırak beni pislik!" Ben kendimden geçmişçesine bağırmaya devam ederken Justin'in silahından gelen sesle sıçradım. Adam yere yığılmıştı. Justin söylenerek bana döndü.
"Bir sonrakinde daha sert vur dostum. Bu yeterli değildi."
Hızla Justin'e koşup onu kaldırdım. Birlikte son kez kanlar içinde yerde yatan Paula'ya baktık. Daha sonra bıçağı aldım ve Paula'nın gömleğine silip cebime soktum. Bu hareketime Justin kahkahalarla gülerken ona sinirle baktım.
"Ne? Bıçağımı temizlemeyeyim mi?"
Sinirle sorduğumda gülerek yanıtladı.
"Senden titiz bir ev hanımı olur. Evlere temizliğe geliyor musun?"
Soğuk esprileri karşısında başımı iki yana salladım. Cevap vermeye tenezzül etmeden kapıya doğru yol alırken arkamdan bağırdı.
"Seni temizlik bezleriyle hayal ediyorum. Bu çok farklı ."
Yeniden bana takılmayı denediğinde sabırla ona baktım.
"Bebeğim silahlar ev işlerinde kullanılmaz. Ne anlarım ben temizlikten?"
Yarım ağız gülerek sorduğumda merdivenleri çıkmış kapının önündeydik. Leonard elindeki büyük şişe ile evin etrafından dolandı. Sonunda bitirdiğinde elindeki çakmağı bana uzattı.
"Onu şimdi yak ve bitsin bu işkence"
Elindeki çakmağı alıp bizimkilere döndüm.
"İçerde kimse kaldı mı?"
Onlardan istediğim onayı aldığımda derin bir nefes alıp eve göz attım. Çakmağı fırlatmamla evin etrafında oluşan çember gerçek hazzı yaşatmıyordu. Ondan çok benim yandığım bir gerçekti. Justin'in işareti ile arabaya bindim. Bizimkiler önden gitmişti. En son biz kalmıştık. Leonard kendi arabası ile ters ikamette giderken Justin'in arabasında daha da yayıldım. Justin arabayı çalıştırdı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.
"Justin nereye gidiyoruz?"
Merakla sorduğumda bana baktı.
"Cevap vermememi bekleme Winona. Bana itaat et"
Sesi sinirli değildi ama şu durumda konuşmanın onu rahatsız edeceğini anlayarak hiçbir zaman yapmadığımı yapıp sustum. Arabadaki sessizlik sinir bozucuydu. Bu sessizliği bozan Justin'in sesiydi.
"Winona ne kadar sıkıcısın, sabahtan beri ağzını bile açmadın!"
Bana sustuğum için sitem ederken pası ona attım.
"Justin biraz önce bana itaat et ve nereye gideceğimizi sorma demedin mi? Ben her ağzımı açtığımda seni sinirlendirdiğim için bu sefer ağzımı açmamaya karar verdim."
Konuşma sırası ona geçtiğinde aynada bana bakış attı.
"Ben sana konuşma demedim, itaat et dedim."
Lafını bitirdiğinde sağ dizini direksiyona dayadı ve cebinden sigara paketini çıkarıp yaktı. Dumanı dışarı üfürmek için pencereyi açtı ve bana dönüp paketi uzattı.
" İçebilirsin izin veriyorum."
Yeniden dalga geçmek için aralanan dudakları sinirimi bozmuştu.
"Sen kendini ne sanıyorsun? İçmek için senden izin mi alacağım?"
Yeniden sinirle soluduğumda sakinleşmek için içinden bir sigara çekip yaktım. Ben yeniden eski sakinliğime kavuştuğumda onunda hiç olmadığı kadar sakin olması dikkat çekiciydi.
"Bebeğim burası benim arabam."
Onun arabasında olduğumu hatırladığımda kendi kendime mırıldandım.
"Zengin piç." Justin söylediklerimi duymamıştı. Zaten eğer duysaydı. Koca kıçıma hızla bir şaplak indirdi. Birden yüzünün asıldığını gördüm.
"ne oldu?" merakla sorduğumda cevap vermedi. Yeniden tekrarladım.
"Justin ne oldu?" Sinirle sorduğumda bana baktı. Gözlerindeki endişe çok belliydi.
"Winona frenler tutmuyor!"
Kelimelerini sıralarken gözlerim endişe ile kapanmış kendimi geri yaslamıştım. Arabayı kullanmaya devam ederken gözlerini yoldan ayırmıyordu.
"Winona gözlerini aç ve bana bak. Buradan kurtulacağız. Sıkı tutun."
Gözlerimi açtığımda uçurumun kıyısında sallanmakta olduğumuzu fark ettim. Justin uzanıp elimi tuttu. Göz göze geldiğimizde itaat için ipleri elime alıp ona yaklaştım.
"Öp beni."
Son sözlerimi söylediğimde dudaklarımız birbirini bulmuştu. Arabanın hala sallanmakta olduğunu fark edip geri çekildim. Bana dönüp son kez baktı.
"Ağırlığını arkaya ver!"
Sakinlikle konuştuğunda ona döndüm.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Onun aksine sinirle araladığım dudaklarımı dudaklarına bastırdı. Ayrıldığımızda konuşmak çok güçtü.
"Bir kere de beni dinle ve koca kıçının ağırlığını arkaya ver!" Ölüyor olmamıza rağmen sözlerindeki iğneleme canımı sıksa da dediğini yaptım. Kızaran gözlerimle ona bakarken yeniden emredercesine konuştu.
"Şimdi sen arabayı sallamadan arka koltuğa geçeceksin, ağırlığını sakın öne verme. Çıktığında arabanın arkasına tüm gücünle bastır, yanına geleceğim. Tamam mı?" Dedikleri karşısında dudaklarım yeniden aralandı.
"Bu saçmalık. Ya sana bir şey olursa?"
Ellerini yanaklarıma bastırdı ve tekrarladı.
"Bana bir şey olursa?"
Sorusuna cevap vermek istemiyordum. Küfrümü havaya savurdum.
"Siktir!"
Söylediklerini harfiyen uygulayıp arka koltuğa ağırlığımı vererek geçtim. Kapıyı açıp indiğim anda arabanın yuvarlanması bir oldu. Justin'in burada olmadığını görerek uçurumun kenarı yaklaştım. Ellerini sıkıca kayalara sarmıştı. Elimi uzattım ve ona tek elinden yakaladım. Yukarı çekmek için eline asıldım. Burada bitmemeliydi, burada bitmemeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasa Dışı(Justin Bieber fan fiction)
FanfictionJustin bieber hayranıysan kesinlikle okumalısın… Justin, intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir genç. O rüya her zaman baş ucunda, sanki bir alacaklı gibi bir gece bile bırakmıyor peşini. Acaba intikamını alabilecek mi?