Percy korkunç bir şeyler yaşadıklarının farkındaydı.O 'korkunç' şeylerin ne olduğuna dair bir fikri olsaydı koşmak yerine savaşıyor olurdu muhtemelen.Caj ise gayet sakin bir şekilde yatağı topluyordu.Sanki etraflarında dönüp duran,bağıran ve tiz sesle şarkı söyleyen gölgeler yokmuş gibi.
"Caj?!Diyorum ki hani!" Caj kafasını kaldırıp duvarın kenarına büzüşmüş iki melezi büyük bir dikkatle inceledi.
"Ne diyorsun?" Diye sordu gayet sakin bir şekilde.
"Diyor ki!" Diye bağırdı Piper en ufak bir sabrı kalmamıştı.
"Bunlar ne?!"
"Ha!" Dedi Caj yeni uyanmış gibi,
"Kaybolan melezlerin ruhları."
Percy annesinin duysa iki saat seminer vereceği bir küfür savurdu.
"Ve bu normal bir durum çünkü?!"
"Çünkü," diye devam ettirdi Caj "Hepsini tanıyorum.Her gün bu saatlerde ziyarete gelirler."
"Sen ne diyorsun ya?!" Piper kulağının dibinde bağıran gölgeden kaçmak için diğer tarafa koştu.
"Mesela o bağıran Hadley buraya gelen ilk melezlerden biriydi.Apollon'un kızıydı.Ne kadar ironik."
"Cidden çok ironik!" Percy sürekli ağlama sesleri çıkaran gölgeyi savuşturmak için gölgeye el salladı.
"Bu çok kabaydı!" Diye ağladı gölge "Bir ruh olabilirim ama bu duygularım olduğu gerçeğini değiştirmez!" Percy tavana baktı Tanrılara ulaşmaya çalışır gibi bir hali vardı.
"Baba?Lütfen kurtar beni!" Bir şey olmayınca "Baba boşver!Tüm Tanrılar kurtarın bizi!Hatta Hades!Ares!Lütfen!"
"Burada Tanrılara ulaşamazsın." Dedi Caj şimdi de yere serdiği örtüye oturuyordu.Sonra hafifçe gülümsedi.
"Merhaba Maryse." Percy ilk kime dediğini anlamadı ama sonra sırtına vuran gölgeyi fark etti.Diğer gölgelerin aksine daha canlı olan ses cıvıldadı.
"Merhaba Caj!Yeni melezler mi?"
"Burada ne halt dönüyor?!" Piper öyle bir bağırmıştı ki adı 'Maryse' olan gölge Piper'ın yüzüne yansıdı.
"Merhaba,kardeşim!"
"Ne?" Bariz bir şekilde sinirli olan Piper hiddetle sordu.
"Afrodit'in kızı değil misin?Ben de öyleyim.Alışsan iyi olur!Yakında bize katılırsın."
"Hey!" Diye uyardı onu Caj.
"Melezlerin moralini bozma artık."
"Bu moral bozmak değil!" Diye itiraz etti gölge ve Percy onu görür gibi oldu.Kısa kahverengi saçları,yeşil gözleri,simetrik bir yüzü vardı gölgenin.Sonra tekrar gölgeye dönüştü.
"Ah gördün mu Caj!" Diye soludu gölge. "Bir an için eski görüntümde oldum!"
"Evet Maryse öyle oldun.Şimdi arkadaşlarını buradan kovsan olur mu?Senin yardımına ihtiyacımız olabilir."
"Ah tabii." Gölge olduğu yerde durdu,durdu ve sonra bağırdı.
"Gölgeler aleminin tüm sakinleri burayı terk edip huzurlu mezarlarınıza geri dönün lütfen teşekkürler!"
'Ciddi mi o?' Percy Piper'ın gözlerinden yansıyan sözcükleri oldukça rahat okuyordu.
'Sanırım ciddi.' Diye tekrarlarken içinden gözlerini Piper'a dikti.Gölgeler tiz çığlıklar eşliğinde yanlarından geçip duvarlar tarafından emildiler.Bir tanesi özellikle Piper'a çok yakın davranarak kulağının dibinde,
"Oh ölüm,oh ölüm." Diye fısıldadı sonra da diğer gölgelerin peşinden gitti.Durumdan oldukça rahatsız olduğu belli olan Piper ise Percy'e iyice yaklaştı.
"Yalnız kaldığımıza göre," dedi Caj boğazını temizleyerek, "Şu ana kadar bir sürü çıkış yöntemi denedik.Elimizde çok fazla seçenek yok.Burada öldüğünüzde diğer tarafta da ölüyorsunuz.Tabii bunu nereden anladığımızı merak ediyorsanız.Maryse de bunu denedik."
Gölge el sallayarak devam etti.
"Sonuç olarak buradayım."
"Oh,o zaman bizde bunu denemesek iyi olur." Diye mırıldanan Percy'e şen bir kahkahayla karşılık verdi gölge.
"Elbette denemeyeceğiz,çok tatlı bir beyefendisin!Ah,pardon Caj bu dönemde ne diyorlardı?Çocuk mu?Kusura bakmayın,benim dönemim böyle değildi."
"Hıhı." Piper'ın aklını yitirmemeye çalıştığı çok belliydi.
"Benim düşüncem şu," diye başladı Caj. "Bedenen burada değilsiniz."
"Ne?!"
"Ruhen buradasınız Percy,burada ölenlerin gölge olmasının sebebi bu bedenleri diğer dünyada,ruhları soluyor,bedenlerine dönemedikleri için gölgeye dönüşüyorlar."
"Anlayamadım." Diye mırıldandı Percy.
"Kısacası bedeninizin gerçek dünyada muhtemelen komada,ruhunuz burada ve en kısa sürede bedeninize geri dönmeniz gerekiyor aksi takdirde ölürsünüz."
"Oh,durum ciddiymiş." Percy gergince sırıttı. "Peki bedenimize nasıl döneceğiz?"
"Bir kapı olmalı,mutlaka vardır ama o kapıyı açmak için bir panzehire ihtiyacımız var.Ayrıca kapıya varmak kolay değil.Buralarda daha önce hiç görmediğiniz yaratıklar dolaşır."
"En kötü ne olabilir ki?Tartarus'tan kötü olamaz."
"Olabilir çocuk." Dedi gölge, " Çok daha kötüsü olabilir.Burası bir savunma mekanizmasi gibi.Sizin zayıflıklarınızı bulup,size karşı kullanacaktır.Geçirdiğiniz tüm savaşları gözden geçirip en zorlandığınız kısımları karşınıza çıkaracaktır."
"Caj?" Diye sordu Piper nezaketle. "Sen nasıl bu kadar dayandın?"
Caj somurttu. "Dayanmamı gerektiren çok şey yok.Birkaç şeyim var ama onlarla savaşmayı da öğrendim.Daha fazla soru yoksa yatın ve uyuyun yarın yola çıkarız umalım da çok fazla korkunuz olmasın.Hemen ölmenizi istemiyorum."
"Ah ne güzel hemen ölmemizi istemiyorumuş." Percy'nin telapatik yolla Piper'a ilettiği mesaj kızın kıkırdamasına neden oldu.
*********
Kırmızı,yamuk bir taht kadının oturması için hazır bekliyordu.Birkaç yeşil yaratık tahtın dibinde yere eğilmişlerdi,alınları yere değiyor,çirkin elleri tahtın bacaklarını kavrıyordu.
"Ah,teşekkürler." Kibirli bir tavırla kırmızı elbisesini düzelten kadın elindeki şırıngayı odanın kenarındaki çukurdan dolduran kıza gülümsedi.
"Teşekkürler Hazel,etkim altıma aldıklarımın Apollon melezi olmasını isterdim doğrusu o iğrenç kibirli Tanrı.Övülmeyi çok sever ama yakında yenilecek.Önce güçlü melezler,sonra küçük Tanrılar,sıra yavaş yavaş ona gelecek."
Kız doğrulup gözlerini kadına dikti.
"Elbette efendim." Dedi mekanik bir sesle şırıngayı cebine koyarken.
"Şimdiki hedefin kim Hazel?"
"Annabeth Chase efendim."
"Aferin tatlım."
"Peki ne yapmalarını engelleyeceksin?"
"Göreve çıkmalarını efendim."
"Aferin şimdi git,yokluğunu fark etmesinler."
Kız başını sallayarak odadan çıktı,kadın ise korkunç bir şekilde gülümsedi.
"Çok yakında Apollon." Diye mırıldandı güneşe bakarak.
"Çok yakında yok olacaksın."
******
"Annabeth?!Ne yapıyorsun?!" Diye bağırdı Leo güneşe yüzünü dönüp yere çökmüş Athena melezine bakarken.
"Şşh Leo!Ne yaptığımı biliyorum."
"Ama ben senin ne yaptığını bilmiyorum ve bu beni deli ediyor."
"Eski bir kehanet," diye açıkladı Annabeth. "Leo ben bu satırları okuduğumda Apollon delirebilir ama cevaplara ihtiyacımız var.Hazırlıklı ol."
Leo kaşlarını çattı.
"Ne?"
"Şşh konsantre olmam gerekiyor,bu Kheiron'un hiç hoşuna gitmeyecek."
"Yüce Tanrı Apollon," diye mırıldandı Annabeth güneşe doğru. "Buralara kadar geldim senden kaderimi öğrenmek için söyle nedir suçum,cezam ya da geleceğim?Vos occidit dea peccati?"
Leo'nun bunu anlaması beş saniyesini aldı.
"Günah Tanırçasını sen mi öldürdün?"
"BU NE CÜRRET!" Bir erkek kükremesi kampta yankılanırken Annabeth Leo'ya döndü yüzünde hoş olmayan bir ifadeyle bekledi ve sonra bağırdı.
"Yere yat!"
Leo kendini yere atar atmaz dünya patladı.Merhabalar yine ben,bir geçiş bölümüyle karşınızdayım.Bayağı kısa oldu ama hemen yayınlamak için böyle kısa yazdım uzun bölümü yazmaya başladım.En kısa sürede yayınlayacağım.Hepinize teşekkür ediyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR(PERCY JACKSON)
FanfictionJason'ın şimşeğine,Piper'ın büyükonuşuna,Hazel'ın yer altı güçlerine,Leo'nun ateşine ,Frank'in hayvanlarına,Annabeth'in zekasına ve sirenin çığlığına ihtiyaç duyulan büyük bir görev melezleri bekliyor. ------------- Percy'nin zehirlenmesi ve kampa...