Bir, iki, üç adım sesleri. Dört, beş, altı derin bir nefes aldım. Yedi, sekiz, dokuz kapı açıldı. On, on bir ve geldi. Sıkıca gözlerimi yumdum. Onu karşımda görmek istemiyordum. Fakat gür ve otoriter sesi kulaklarımla buluştuğunda sıkıca yumduğum gözlerimi açtım. "Sen Çetin Kaya'nın kızısın. Güçlü olmalısın." Gözlerinin içine bakmaya deli gibi korkuyordum. Sanki gözlerine bakarsam her şeyin gerçek olduğunu idrak edecektim. Saçlarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Saç köklerim yanarken gözlerimde biriken yaşlar benden habersiz akmaya başladı. Yüzüme yediğim sert tokatla yere yığıldım. Dudağımın kenarından akan kan ölme isteği uyandırıyordu. "Ağlamayacaksın." Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapattım. Fakat hiç bir işe yaramıyordu. Tersine hıçkırıklarım daha da artıyordu.
Eli kemerine gidince korku bedenimi esir aldı. Kemerini yavaşça çıkarttı. Sanki bana eziyet etmek istemiş gibi yavaşça hareket ediyordu. Kemeri tam anlamıyla çıkartıp elinde ikiye katladı ve yavaşça eline vurdu. Bana içtenlikten çok uzak iğrenç bir gülümseme sunduktan sonra üstüme yürümeye başladı. Bana doğru attığı her adımda geriye doğru kalçamın üzerinde sürükleniyordum. Bir kaç adım ve sürüklenmeden sonra sırtım duvara çarptı. Umut hala var... Belki çok hırpalamaz... Son gücüyle kemerle sırtıma vurdu. Ağzımdan kaçan çığlığa engel olmadım. Bir kez daha aynı yerle buluştu kemer. Bu seferki çığlığım daha fazlaydı. Sırtımda ki acı ölüm acısı gibi bir şeydi sanki. Sırtımdan sıcak bir şey süzülüyordu. Kan olduğunu anlama çok sürmemişti.
Bir kez daha gelen kemer darbesi dayanacak güç bırakmamıştı. Son gücümü kullanıp sürünerek kaçmaya çalıştım. Fakat izin vermedi. Saçlarımdan tutup geri çekti. Çığlıklarıma rağmen hiç kimse gelmedi. Tekrar boğazımı yakan bir çığlık attım. Kemer darbeleri gittikçe hızlanıyordu. Her tarafım kana bulanmıştı. "Güçlü olmalısın. Lanet olsun ki beni kızımsın. Benim kızım güçlü olmalı. Ben Çetin Kaya'yım. Anladın mı beni?" Ağzımı açacak güç bulamayınca tekrardan bir kemer darbesi geldi. Hıçkırıklarım, göz yaşlarım, çığlıklarım hiç bir işe yaramamıştı. Durmak bilmeyen gözyaşlarım daha da çoğaldı. Neden bana bunu yapıyordu? Kaybetmekten yoruldum... Ona karşı güçsüz düşmekten yoruldum... Anne bak kızın yoruldu artık yaşamaktan. Ölmek istiyor. Al yanına artık...
Ah ne kadar da güçsüzüm. Ne kadar acizim. Yaşamaktan yoruldum... Kalbimde ki acı gittikçe çoğalıyordu. Hatırlayıp ölmek istiyordum. Artık hatırlama dan ölmek istiyorum. Hemen şimdi. Şu anda ölsem mutlu olurdum herhalde. Hayat denilen oyunda, kaybetmeden kazanılamayacağını biliyordum ama galiba ben oyundan atıldım... O yüzden artık ölmeliyim. Gücüm bitmişti artık. Gözlerim yavaşça kapanıyordu. Son kemer darbesi bu işi birazcık daha hızlandırmıştı. Gözlerim kapanırken aklıma birden bire bir anı düştü. Hazar ve ben bomboş bir sokaktayız. Bana sarılıyor. Kalbim öyle hızlı atıyor ki. Bir daha kalbimin öyle atması için kilometrelerce koşmam gerekir. Ve gözlerim tamamen kapandı.
****
(Yazardan)
Genç kızın gözleri kapanmadan önce aklına unuttuğu bir anı gelmişti. Belki de en güzel anısıydı. Ölüme gitmek istemişti ama yaşamaya deli gibi ihtiyacı vardı. Derin bir suyun içindeydi küçük kız. Yüzme bilmiyordu oysa. Çırpınışları boşunaydı. Nefessiz kalacaktı en sonunda. Derin suda kaybolup gidecekti bedeni. Gerçekleri ararken kendini kaybetmekten yoruldu. Hatırlamak isterken kendini kaybetmekten yoruldu. Yapılan bunca haksızlığı hak ediyor muydu? İnsanlar yaptıklarının farkında bile değillerdi belki de. Çetin Kaya'nın sesini duyunca içeriye giren adam "Buyurun Çetin Bey." dedi. Gözleriyle yerde yatan minik kızı gösterince adam o tarafa baktı. Kalbinde ki acıma duygusunu istemsiz olarak yüzüne vurdu adamın.
"Al şunu kaldır buradan. Ayılınca, evine gönderin." adam kafasını 'tamam' anlamında sallayınca memnun olmuş bir yüz ifadesiyle odadan çıktı. Adam küçük kızın kanlı bedenini yerden kaldırıp kucağına aldı. Odadan çıkartıp başka bir odaya soktu. Yatağın üzerine bırakıp görevli kadınları çağırdı. Odaya giren görevli kadınlar bu örüntüye her ne kadar alışmış olsalar bile kalplerine bir acı düştü. Bir baba kızına bunu yapabilir miydi? Çetin Kaya yapardı. Yapıyordu... Görevliler küçük kızın üzerinde ki kanlı kıyafetleri çıkarttıktan sonra bedeninde ki kanları temizlemeye başladılar. Kanlar temizlendiği zaman yaralara merhem sürdüler. Kızın yaralarını sardıktan sonra üzerine temiz kıyafetler geçirdiler...
Aradan yarım saat gibi kısa bir süre geçtikten sonra, küçük kızın gözlerinden akan yaşlar yanaklarını ıslattı. Acı dayanılamaz bir hal almıştı. Her tarafı yanıyordu. En çokta kalbi. Sessizce ağlamaya başladı küçük kız. Sesini kimse duymasın diye dudaklarını ısırıyordu. Kalbi çok acıyordu çok... Ölmek istiyordu. Anne diye haykırıyordu her göz yaşı 'beni al' diye. Duymuyordu annesi onu. Gökyüzündeydi izliyordu onu. Ama duymuyordu. Kızının çığlıklarını. Yalvarışlarını... Kalbi buzdan olan o adamın elindeyken çektiği acıları görmüyordu. Annesi en çokta kızının onun gibi acı çekmesini istemiyordu yaşarken. Ama küçük kız annesinden kat be kat fazla acı çekiyordu. Hem ruhen hem bedenen. Kimsesiz gibiydi kız. Hani milyonlar içine bir iğne düşer kimse o iğneyi fark etmez. Taki birinin ayağına batana kadar. Küçük kız o iğne gibiydi işte milyonların içine düşen küçük bir iğne. Tek fark orada kimsenin onu fark etmeyeceğini düşünmesiydi. Ama gerçek olan o iğne elbet bir gün, birinin ayağına batacaktı...
**********
Bir günde iki bölüm fkhdgjk neyse nasıl olmuş kuklaylar yorumlarınızı bekliyorum :)) ay lav yu <3 <3 <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kukla
Teen FictionFazla konuşmazdı küçük adamım. Soru sordum mu bazen tek kelime ile bazen birden fazla cümle ile cevap verirdi. Her an ne yapacağı belli olmazdı. Bazen kızardı. Sanki onun hayatına giren bir fazlalıkmışım gibi hissederdim. Bazen de çok severdi. Kalbi...