Bizim aramızada sadece birkaç blok olmasına rağmen biz hala tanışmamıştık."Uh?"
Dikkatle beni izliyordu.
"Evimin adresini biliyorsan neden bana mesaj atmak yerine gelmeyi düşünmedin?"
"Oh, bilmem,"
"Artık kapatmam lazım,Blake."
"Soru soracaktın?"
"Daha sonra, Blake?"
"Peki," dedikten sonra kapamaması için biraz bağırarak,
"Uh, Dur! Son bir şey,bu gece onda Tower Park'ta ol,"
İtraz etmek için dudaklarını araladığında sırıttım ve çağrıyı sonlandırdım.
Bu gece. Onu görücektim.
Memnunca dudağımın kenarını kıvırdım.
Neden gece dedim? Çünkü sabah park çok kalabalık oluyor ve ben rahatça konuşmak istiyorum.
Neden park? Play rooma mı gidelim?
Telefonumun alarmını buluşma saatinin iki saat öncesine ayarladıktan sonra, iç sesimi sessize aldım ve CN izlemek için televizyon odasına indim.
İzliyecektim izlemesinede kumanda neredeydi? Ortalıklarda görünmüyordu. Koltuktaki yastıkları yere fırlattım.
Kumandayı bulduğumda CN'yi açtım. Ve Regular Show'u izlemeye başladım.
Alarm çalamaya başladığında alarmı kapatarak üst kata çıktım.
Aralıksız iki saat çizgi film izlemiştim. Ne diyebilirdim ki?
Bilirsiniz, seviyordum.Evde kimse yoktu. Kardeşim de yoktu.
Annemin klisede olabileceğini tahmin ettim.
Babam ise o, benim küçüklüğümden beri yoktu.
Olsundu.
Banyoya ilerlemeden önce telefonumu şarja takmayı ihmal etmedim.
Kısa bir duş alarak havluma sarıldım.
Diğer havluylada saçlarımı tutturduktan sonra odama yöneldim.Vücudumu kuruttuktan sonra, siyah baksırımı giydim.
Dolaptan beyaz bir bol tişört ve siyah bir pantolonu rastgele seçerek, giydim.
Kafamdaki ıslaklığı havluyla biraz kuruttuktan sonra nemli bıraktım.
Zaten kururdu. Odamdaki koyu mavi duvara baktım. Buluşmamıza yarım saat kalmıştı.
Duşta az durduğum hakkında yalan söylemiş miydim?
Saçlarımı Dalin'le yıkamıştım çünkü diğer şampuanlar saçlarımı döküyordu.
Bile bile kel kalmak son tercihlerim arasında bile değildi.
Odamdan çıkmadan önce çikolata kokulu parfümümü tişörtüme sıktım.
Artık saçlarım Dalin.
Vücudum çikolata kokuyordu.Telefonumu şarjdan alarak, merdivenlerden indim.
Annem hala gelmemişti.
Mesaj atmış olabileceğini tahmin ederek mesaj kutuma baktım.
"Alışverişe çıktım. Kendime birkaç parça kıyafet ve donut alıyorum ya sen ne istersin?"
diye mesaj atmıştı,beş dakika önce."Kesinlikle Oreo ve çikolatalı donut isterim"
*multi karaktere benzemiyordu ama olsundu*Mesajımı attıktan sonra, bir miktar
para aldım ve kot ceketimin içine atarak giydim.Telefonumuda cebime attıktan sonra kapıyı kilitleyip evden çıktım.
Tower Park bizim eve yakındı doğal olarakta Deana'da yakındı.
Tower Park adını yüksek bir kulesi olmasından dolayı alıyordu.
Kule dediysem, lunaparktaki adalet kuleleri gibi ama biraz daha yüksek olanı.
Kulenin biraz aşağındaysa bildiğimiz park yeri ve birazda şekerlemeci dükkanı vardı.
Disneyland kadar kapsamlı olmasada güzeldi.
Umarım Dean'ın yükseklik fobisi yoktur.
Tower Park kapısının oraya geldiğimde içeriye girdim ve parka doğru adımladım.Şükür ki kalabalık yoktu.
Park alanına yöneldim.Ve bir banka oturup beklemeye başladım.
Bekledim ve bekledim.
On beş dakika geçmesine rağmen ortalıklarda gözükmüyordu.
Sorusunu burada da sorabilirdi ama ya gelmezse?
Tanrım,geleceğini bile söylememişti ki.
Bunları düşünürken,arkamdaki çıtırtı sesiyle nefesimi tuttum ve arkama döndüm.
~
Hellöö.
E
vet nasıl bir bölümdü sizce,yafrumlar?
Artık tanışacaklar mı? Ne dersiniz? Yeyoo.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARE BOY
Short Story"Adın cidden Abuzuttin mi?" Sadece başları text. Boy×Boy ama smut yok.