2.Bölüm "Crocus'un Artistleri"
"Lanet olsun yolları yapan adama! Crocus'a kuş uçuşu bir yol yapamamış mı acaba?" Natsu en sonunda öğürerek yaslandığı camdan kalkmaya çalıştı. Ancak ayaklarının birbirine dolanması ve yere kapaklanması bir olmuştu. Happy ellerini iki yana salladı. "İnsanların bizim gibi zeki olmaları çok zor." En sonunda sıkıntıyla nefesini üfledi. Kuyruğunu hafifçe sallayarak Natsu'nun başına kondu. "Natsu bana bir kereliğine 'Kedicik' der misin?"
"Ne alaka?" Natsu hala kendini sıkıyordu. Zeminde boylu boyunca uzanmıştı. Bakışları bile onun açısından dünyanın ne kadar döndüğünü haber veriyordu. "Hep bana kedicik diyen birisinin olmasını istemiştim ama anlaşılan öyle biri olmayacak."
İki saattir yoldalardı. Erza az önce bitirdiği çilekli kekinin verdiği hazla uyuyakalmıştı. Wendy'de onun bacaklarına kafasını yaslamış bir şekilde uyuyordu. Juvia, Gray'i dikizliyordu bir köşeden. Ve Gray ise yolculuğun en çatlak ekibi saydığı ikiliyi izliyordu. Çünkü Mavis "Eğer atları sürmeme izin vermezsen beni sevmiyorsun demektir!" diye bağırmış. Bu şekilde Zeref'i kontrol altına almıştı. Sonra da buldukları at arabasının sahibi beyzbol sopasıyla kovalamıştı ve atları kendisi sürüyordu. Birkaç kez kaybolmuş olmaları da bilgisiz bir şoförlerinin olmasından ötürüydü sanırım.
Zeref ise arka taraftan yol başından beri Mavis'in yanına gitmeye çalışıyor ancak arka taraftaki bineğin kapısına kilitlenmiş kelepçeleri ise adeta atın üstünde uçuyordu. Bir ejder avcısı kadar bulanmıştı midesi gelirken. Gray olduğu yerde büzüştü. Juvia sürekli bir yerlere çarparak toprakla iletişimini kesen arabanın içerisinde ilerleyerek Gray'in yanına geldi. Elindeki su şişesini Gray'e uzattı.
Gray'in boğazı gerçekten heyecandan kurumuştu. Olduğu yerde parmaklarıyla oynuyor, aklına Lucy geldikçe gözleri parıldıyordu. O kadar yıl aradan sonra, onu büyümüş bir şekilde görecek olmak tuhaf geliyordu.
"Gray-sama eğer konuşmak istiyorsa Juvia onu dinlemeye hazır." Juvia hafifçe gülümseyerek ellerini bir izci edasıyla kaldırmıştı. Gray yutkunarak ona döndü. Heyecandan kuruyan dudaklarını yalamıştı.
"Küçükken Lucy benim her şeyimdi. Onu hayatım pahasına korumaya hazırdım. İçtiklerimiz, yediklerimiz, oyunlarım ve günlerimiz birdi. O benim en iyi arkadaşımdı, ben de onun en iyi arkadaşıydım. Aslında Lucy benim öz kardeşim değildi. Babamın yakın arkadaşlarından Layla-san ve Jude-san'ın kızıydı. Ama bir gün annesiyle babası öldürülünce babam onu yetimhaneye göndermek istememişti ve üvey kızı olarak yanımıza aldı. Buna rağmen Lucy benim gerçek kardeşimmiş gibiydi. Juvia onu görmen lazımdı. Çok güzel altın sarısı saçları, çikolata kahverengisi gözleri vardır. Hele bir "Onii-chan" deyişini duy, için nasıl gidiyor..." Gray heyecanla kendisini ifade ederken ellerini bir o yana bir bu yana sallıyordu. Juvia ise onu gülümseyerek izliyordu. Sevdiği adamın bu yüzünü ilk defa görmüştü. Gerçi içinden Lucy'yi kıskanmamış değildi... 'Gray-sama rakibi' diye geçirdi içinden. Yine de bunu Gray'in yüzüne söylemek gibi bir niyeti yoktu.
"Aslında çok merak ediyorum. Birbirimizden ayrı geçirdiğimiz onca yıldan sonra ne yaptığını kesinlikle merak ediyorum. Sevgilisi ya da kocası var mı? Çocukları var mı? Nasıl yaşıyor? Hayatında kimler var? Kimlere gülümsüyor? En sevdiği yer neresi? En sevdiği yemek ne?" Gray bir anlığına duraksadı. Sesi kısılmıştı. "Gerçi beni ister mi artık ondan bile emin değilim." diye fısıldadı.
Juvia bir anda ayağa fırladı. "Juvia, Gray-sama 'nın böyle düşünmesini istemiyor! Juvia, Lucy-san'ın, en az Gray-sama'nın kardeşini özlediği kadar abisini özlediğini düşünüyor! Lütfen Gray-sama, bu konuda kendinizi yıpratmayın." Gray'in gözlerine buruk bir ifade çökmüştü. "İyi de hayatına kim girdi, neler oldu? En ufak bir fikrim yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Fırtınası (Fairy Tail-NaLu)
FanfictionYıllar önce Deliora'nın talan ettiği şehirden canlı çıkan iki kişi vardı. Birisi Gray Fullbuster, diğeri ise Gray'in yaşadığından birhaber olduğu küçük kardeşi; Lucy. Lucy yıllar sonra Gray ve loncanın hayatına girecek, iki küçük çocuğuyla beraber h...