7.Bölüm "Sevgi Dolu Bir Kahvaltı"
"Luna, Pedro! Bir durun artık!" Bağırışlarım nafileydi. İki küçük çocukta beni duymuyordu. Nefes nefese dizlerimin üstüne çömelip bir süre daha onları izledim.
Sanki zaman olduğundan yavaş ilerlemeye ant içmiş gibiydi. Luna'nın sakura pembesi uzun saçları havada dalgalanırken zamanının çoğunu somurtarak geçiren Pedro bile gülerek onu takip ediyordu. Onlar öz kardeş olmasa dahi aralarındaki bağın kuvveti anlaşılabiliyordu.
Luna en sonunda zıplaya zıplaya haşat ettiği koltuktan aşağı indi. Pedro onun vazgeçtiğini görünce omuz silkerek çift koltuğa zıpladı. Koltuğun gerdiği yayları onu tekrar havaya fırlatırken bu sefer yatay bir hal aldı ve boylu boyunca koltuğa düştü. Koltuk boyunca yayılmış, yatıyordu.
Luna'nın sakura saçları terden alnına yapışmış, solukları kesikleşmişti. Kışın ortasındaydık daha. Sıkıntıyla nefesimi üfledim. Yanımda aslında onları duşa sokmak için getirdiğim havlulardan birisiyle yüzünü sildim. "Bu gidişle hasta olacaksınız."
Luna yine inatla omzunu silkti. "Ama Pedro bile eğlendi anne."
Havluyu tutan eklemlerin kendi kendine gevşemeye başladılar. Boğazımda kocaman bir yumru oluşmuş, gözlerim görüş açısını yitirmeye başlamıştı.
'Anne?'
Elimle Luna'nın önünde hıçkıra hıçkıra ağlamamak için ağzımı kapattım. Vücudum kendi kendine sarsılıyordu. Luna kaşlarını çattı. "Sen, iyi misin?"
Belki de onlar için unutmak en iyisiydi. Belki de hatırlamazlarsa mutlu olurdu.
Yine de, onların yerini almam doğru muydu?
"İyiyim tatlım. Aklıma kitapta Vera'nın öldüğü sahne geldi de."
Berbat bir yalancıydım. Bunu kızın gözlerine bakarak bile anlayabilirdim. "Tamam o zaman. Duşa mı girecektim ben?"
"Evet." Aceleyle yüzümde yavaşça süzülen gözyaşlarını sildim. "Duşa girecektin küçük hanım."
****
"Hey baksanıza! Uyanıyor gibi!"
Her zamanki ağır, Crocus kokusu burnumu dolduruyordu. Vücudumu bir sıcaklık basmış, her yerim alev alev yanarken pencereden içeri giren hafif esinti bedenimi dinlendiriyordu. Gözlerim açamayacağım kadar çok ağrıyordu. Uyku, inatla bedenimi tekrar ele geçirmek için bir savaş açmıştı. Işık doğrudan gözüme gelmeye başlayınca kaşlarımı çatarak elimi gözlerime siper ettim. Mahmur bir haldeydim. Daldığım ağır uykunun kırıntıları hala üstümdeydi.
Duyduğum bebek sesleriyle zihnim iyice açılmaya başladı. Uyku iyice benden uzaklaşıyordu. En son neler olmuştu? Gözlerimi bir cesaretle yavaşça açmaya başladım. Başta kamaşsalarda zamanla her şey netleşiyordu.
Başımda dikilen üç kafayı görünce bir an duraksadım. Ardından onların hatları da belirli olmuştu. Luna, Pedro ve Gray. Arkadan uzun sarı saçlarıyla Mavis'i seçebiliyordum. Kucağındaki iki küçük bebek başıma bir ağrı sokarak her şeyi hatırlatmıştı. Kollarımdan destek alarak doğruldum. Midem doğrusu alt üst olmuştu ve kendimi her an kusmaya hazırmışım gibi hissediyordum. Uyuşmuş kolumu kaldırarak gözlerimi ovuşturdum. "Selam?"
Beklemediğim bir anda hıçkırık sesini işittiğimde şaşkınlıkla Luna'ya döndüm. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından sütun sütun kayıyordu. Onun yıllardır ilk kez ağladığını görüyordum. En sonunda dayanamayıp ufak bir çığlık attı. Üstüme atlayıp bana sıkıca sarıldı. Kollarım onun vücudunu sararken o başını omzuma gömmüştü. Sürekli içini çekerek ağlamaya devam ediyordu. Belki de onu ağlarken doğru düzgün görmediğimden daha önce fark edememiştim. Ama o ağladıkça benim de içimde bir şeyler kopuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Fırtınası (Fairy Tail-NaLu)
FanfictionYıllar önce Deliora'nın talan ettiği şehirden canlı çıkan iki kişi vardı. Birisi Gray Fullbuster, diğeri ise Gray'in yaşadığından birhaber olduğu küçük kardeşi; Lucy. Lucy yıllar sonra Gray ve loncanın hayatına girecek, iki küçük çocuğuyla beraber h...