9.Bölüm "Kaçak"
"Anne!" Pedro her zamanki sakin tavrına karşın hızlı bir şekilde eve daldığında Juvia hala Lucy'nin yaralarıyla ilgileniyordu. Bakışlarını içeriye dalanlara çevirdi. Pedro içeriye girer girmez şokla Lucy'e bakakaldı. "Anne!" Lucy baygın bir şekilde Juvia'nın kucağında uzanıyordu. Kollarındaki deri delik deşikti ve kıyafetleri kanla kaplanmıştı. Pedro yüreğinin sıkıştığını hissetti. Bir anda titremeye başlayan bacaklarıyla salona daldı. Lucy'nin sarı saçları bembeyaz kesilen yüzünü kapatıyordu. Nefeslerindeki kesikliği Pedro bile fark edebiliyordu. "Ona..." Bir anda kuruyan boğazıyla yutkundu. "Ne oldu?" Titreyen bedenini Lucy'nin yanına attı. Ellerini zar zor uzatarak Lucy'nin hareketsiz elini kavradı. Avucunu dudaklarına götürdü.
"Anne?" Gözlerinden bir damla yaş düştü. Mavis, Zeref ve Erza'da Pedro'dan kısa bir süre sonra salona girdi. Erza kısa bir süre salondaki manzarayı süzdü. Ardından hızla arkasına döndü. "Luna, neden kapıda dikiliyorsun?" Luna destek almak için elini dış kapıya yaslamıştı. Kulağında boğuklaşan seslerle hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Gözleri kocaman açılmış, Lucy'nin vücudundaki yaraları süzüyordu. Onu karanlıktan korktuğunda destek alması için saran kolları delik deşikti. Luna insanlardan utanınca çekiştirdiği üstün kolu, kanla kaplanmıştı. O her zaman gülümseyen surat, bembeyazdı. Soluktu. Ve acı çektiğini belirtir bir ifadeye bürünmüştü.
Destek aldığı eliyle duvardan hafifçe kaydı. Bakışlarındaki kırılganlık kendini ele veriyordu. Vücudundaki titremeye bir türlü engel olamıyordu. Kollarına bir bakış attığında onların da zangır zangır titrediğini fark etti. "Luna!" Birileri ona sesleniyordu. Luna gözlerini kıstı. Ses boğuklaşıyordu gittikçe. Yetişemiyordu konuşmalara. Yanağında büyük bir acı koptu bir anda. Sesler netleşti. "Luna!" Koşarak yanına gelen ve tepesinde dikilen kişiyi fark edebilmişti. "Ne yaptın sen Pedro?" diye mırıldandı. Ellerini yumruk yaparak doğrulmaya çalıştı. Ama zangır zangır titreyen bedeni bunu imkansız hale getiriyordu. "Pedro..." diye mırıldanarak Pedro'nun t-shirtünü tuttu. Pedro onun kalkamadığını anlamıştı. Eğilerek belinden destekledi Luna'yı.
Luna sendeleyerek ayağa kalktığında kulağına "Şimdi doktora götürmemiz gerekiyor onu, taşıyabilir misin demeyeceğim. Daha kendin ayakta duramıyorsun. Evde kalıp bizi bekle, tamam mı?" diye fısıldayıp hızla salona geçti Pedro. Luna kısa bir süreliğine Pedro'nun ne dediğini algılayamadı. Ama hemen sonra gözleri kocaman açıldı. "Bir dakika, ne? Pedro!" Pedro, Lucy'yi ensesinden ve bacaklarından kavrayıp kucağına almıştı ve çıkıyordu bile. "Pedro, dur. Bende geleceğim!" Pedro başını arkaya bile çevirmeden kükredi. "Kendine bir bak Luna! Sana evde kal dedim!"
'İkinizle birden uğraşamam.'
Pedro çıktıktan sonra Natsu, Gray, Mavis, Juvia ve Zeref'de onunla beraber çıkmıştı. Mavis çıkarken "Bebeklere ve Luna'ya göz kulak olur musun?" diye fısıldamıştı Erza'nın kulağına. Erza onu başıyla onaylamıştı. Luna tam peşlerinden çıkacakken kapı suratına kapandı, Erza kapıyla arasına geçti. "Erza, anlamıyorsun. Bırak gitmeme izin ver." diye mırıldandı ağlamaklı ses tonuyla. "Asıl sen anlamıyorsun Luna. Şimdi geç ve azıcık dinlenip kendine gel olur mu?"
"Ama annem!"
"Seni annenden ayırmak gibi bir amacımız yok Luna. Sadece senin iyiliğin için bunu diyoruz. Kendine geldiğinde seni zaten götüreceğiz annenin yanına."
"İyiyim ben. Baksana bana, cidden iyiyim ben." Erza, Luna'ya tek kaşını kaldırarak bakmaya başlayınca Luna pes etmiş bir tavırla omuzlarını devirdi. Ellerini birleştirip onlarla oynamaya başladı. "Ama götüreceksin değil mi?" diye mırıldandı bir çocuk edasıyla. "Söz mü?"
"Söz." diyerek kolunu Luna'nın ensesine attı. "Ama şimdi seni sakinleştirdiğimden ve kendine getirdiğimden emin olmam lazım küçük hanım."
"Tamam." diye mırıldandı Luna dudağını ısırırken. Koltuklardan birine titreyen bedenini attı. Erza ise o sırada mutfakta sıcak çikolata yapıyordu. Kettle'a su koyup çalıştırdı. Fincanlara tozu boşalttı. O sırada gözleri buzdolabının üstündeki resimlere takılmıştı. Yoğurt yemeye çalışıp bunu her yerine bulaştıran bir erkek çocuğu, evde ne kadar takı bulduysa üstüne takıştırmış ve oldukça artistik bir poz vermiş kız çocuğu, bir de kucağındaki iki bebeğe sarılmış ve kameraya sırıtan sarışın bir kadın. "Bunlar siz misiniz?" diye sordu Erza hafifçe gülümseyerek. Luna elleriyle oynamayı bırakıp Erza'nın baktığı yöne baktı. O da gülümsemesine engel olamadı. "Evet, onlar ilk fotoğraflarımız sanırım. " Ardından tekrar eliyle oynamaya başladı. Erza onun dikkatini dağıtamadığını fark edip dudaklarını ısırdı. Kettle'da ısınan suyu fincanlara boşaltıp karıştırdı. Fincanları mutfağa bitişik salona götürürken önünden geçtiği sütun duvara baktı. Duvarın hemen hemen her yeri çizgilerle kaplanmıştı. Her çizginin yanında Pedro, ya da Luna ve boylarının ne kadar olduğu yazıyordu. Bir de parantez içerisinde hangi yıl ölçüldüğü yazıyordu.
Lucy cidden ilgili bir anne olmuş olmalıydı. Gerçekten de harika bir anneydi. Erza bunu sadece eve ilk geldiklerinde, hayır. Kasabaya ilk geldiklerinde olan olaylardan çıkarıp bile söyleyebilirdi. Luna ve Pedro onları düşman bir lonca üyesi sanıp savaş açmış ve tüm kasabayı dondurmuşlardı. Onlara karşı duyduğu o ilk nefret hissi, şimdi değişik bir sevgiye dönüşmüştü. Luna'ya sıcak çikolatasını uzatıp karşısına oturdu. "Erza?"
"Efendim?"
"Ne zaman annemin yanına gideceğiz?" Erza duvar saatine baktı. Saat akşam üstü beş olmak üzereydi. "Bir saat kadar kestir sen. Bende o sırada evi toparlayayım. Sonra gideriz olur mu?" Luna başını sallayarak onayladı onu. Cidden Lucy'yi o halde görünce o asi yanı susmuş ve karşısına süt dökmüş bir kedi gelmişti adeta. Sıcak çikolatayı birkaç büyük yudumda bitirip boş barağı Erza'ya uzattı. "Teşekkür ederim. Ben, odama dinlenmeye çıkıyorum."
"Tamam." diyerek doğruldu Erza. Elindeki boş bardakları lavaboya taşıdı. "O halde bir saat sonra odana seni uyandırmaya geliyorum."
"Anlaştık." diyerek odadan çıktı Luna. Üst kattaki odasına girince kapıyı arkasından kapattı. Aynanın karşısına geçip saçlarını at kuyruğu şeklinde toparladı. Gardırobunu açıp içindeki küçük el çantasını çıkarttı. Pedro'nun yatağının altında sakladığı bütün yiyecekleri çantaya tıkıştırdı. Lucy, Pedro'nun fazla yemesine izin vermiyordu ve bu yüzden Pedro genelde geceleri yemek için yatağının altında daima bir erzak dolabı oluştururdu. Yatağın altı dendiğine bakmayın. Yatağın üstünden daha temizdi yatağın altı. Pedro yemeklerine bir şey olmasın diye seri temizlik yapıyordu.
Ayrıca üst kattaki -Çatı katındaki - annesinin odasına girip birkaç parça eşyasını da aldı. Sonuçta doktorun ne diyeceği belli değildi. Belki de Lucy'yi gözetim altında tutmak isterdi.
Annesinin kıyafetlerini aldıktan sonra annesinin büyük ve dağınık odasına baktı. Kapıyı arkasından kilitledi. "Özür dilerim Erza." diye mırıldanarak pencereye yürüdü. Bacaklarını sarkıtıp aşağıya baktı. Annesinin odasının penceresi ve mutfak penceresi zıt cephelerdeydi. Bu yüzden büyük bir olasılık büyü yapsa bile fark edilmezdi. Elini sallayarak buzdan bir kaydırak yaptı aşağıya doğru. Üçüncü kattaydılar en nihayetinde. Atlasa ve şanslıysa en azından bacağını kırarak kurtulurdu.
Çantayı sırtına atıp kaydıraktan kaydı. Aşağı indiği anda kaydırak su taneciklerine dönüşüp yok olmuştu. Luna yavaşlamadan doktorun kliniğine doğru koşmaya başladı. "Özür dilerim gençler ama bir saat uyuyacak halim yok."
****
Seleme kısa bir bölümle sizleri selamlıyorum, ey gençler! Şimdik diğer hikayelere bakmam lazım, buna da güzeelce seri seri yb ekleyeceğimiz bir gün elbet gelecek!
Hadi kendinize iyi bakın! Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Fırtınası (Fairy Tail-NaLu)
FanfictionYıllar önce Deliora'nın talan ettiği şehirden canlı çıkan iki kişi vardı. Birisi Gray Fullbuster, diğeri ise Gray'in yaşadığından birhaber olduğu küçük kardeşi; Lucy. Lucy yıllar sonra Gray ve loncanın hayatına girecek, iki küçük çocuğuyla beraber h...