10.Bölüm "Hasta Da Ne Demekmiş?"
"Annem normalde çok güçlü bir büyücüdür. Sadece buz büyüsüyle karşısındakine nefes bile aldırtmaz." diye açıklama yapmaya kalkıştı Pedro. Öte yandan Lucy'nin yaralarını büyü vasıtasıyla diken doktorun, ona fazla dikkatini veriyormuş gibi bir hali yoktu. Lucy'yi onlardan daha uzun süredir tanıyordu. Hala annesini övmeye devam eden delikanlıya baktı. Bıkkınca konuştu. "Pedro, hatırlatmak isterim ki anneni yaklaşık on beş yaşından beri tanıyorum. Bana şu an onu anlattığının farkındasın, değil mi?" diye sordu. Bu cevap karşısında Pedro bozuldu, olduğu yere sindi. Öte yandan doktor, Pedro'daki hararetin sebebini anlayabiliyordu. Şu anki halinin aksine Pedro oldukça sakin, kolay kolay heyecanlanmayan bir çocuktur. Ancak söz konusu kişi değer verdiği birisi olunca, özellikle Lucy ve Luna, oldukça hareketlenebiliyordu. Şimdi olduğu gibi. Pedro buruk bir sesle "İyi olacak mı?" diye sorduğunda doktor başını salladı. Kollardaki hasar neredeyse tamamen giderilmişti. Sadece biraz uyuması, kendine gelmesi gerekiyordu. "Karşındaki kişi, sana manevi açıdan zarar vermişse bazen ne kadar güçlü olduğun önemsiz kalır Pedro. Annenin karşısında Fania olduğunu söylediler. Sen babanın katiliyle yıllar sonra karşılaşsaydın, ilk önce ne yapacağını bilemeyip donakalmaz mıydın?"
Pedro, doktorun dediklerine karşı tepkisiz kaldı. Son söylediklerine katılmıyordu. Babasının katilini bulduğunda, er ya da geç, yaptığı son şey donup kalmak olacaktı. Yine de bunu doktora çaktırmadı. Başını onaylar manada salladı. Öte yandan Lucy'nin kolları tamamen düzelmişti. Doktor gözlerini ovup esnedi. "Harap olmuş kollar dışında bir sıkıntı göremedim, eve götürebilirsiniz. Ama anladığım kadarıyla Lucy uzun bir süredir dinlenmiyor. Onun iyice uyumasını sağlayın. Bu aralar sık sık bayılabilir." Doğum sırasında bayılması da netlik kazanmıştı şimdi. Pedro doktora teşekkür etti. Gray'de o sırada kardeşini kucağına alıp kaldırdı. Beraber klinikten çıkarlarken Gray az önce duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Sormak ve sormamak arasında gidip geliyordu. Onun yapmaya kalkışamadığı patavatsızlık, Natsu'dan geldi. Önce genzini temizledi. Ardından daha fazla dayanamayıp sordu. "Babanız öldürüldü mü?" Büyümüş gözlerle Pedro'nun tepkisini takip ediyordu. Pedro soruyla beraber önce irkildi. Ardından gözleri karardı. "Evet." dedi. "Mehief'in Şeytanları'ndan birisi yaptı." diye tamamladı cümlesini boğuklaşan sesiyle. Natsu daha fazla soru sormadı. Gözlerini Lucy'ye dikti. Önce öz ailesini, sonra da ona sahip çıkan insanları kaybetmişti. On beş yaşında hayatla tek başına yüzleşmişti ve muhtemelen on dokuz yaşındayken Luna'yla Pedro'ya hamile kalmıştı. Ardından kocası öldürülmüştü ve iki çocuğunu kendi başına büyütmüştü. Karşısında ne kadar güçlü bir kadın vardı böyle?
Gray'in aklından da benzer düşünceler geçiyordu. Onları ayıran Mehif'in Kitabı'ndaki en güçsüz şeytandı. Kocası ise benzeri bir yaratık yüzünden alınmıştı elinden. Lucy'nin böyle bir şeye karşı intikam almak istememesi mümkün müydü? Değildi. Lucy'nin aklından geçenler artık Gray için gittikçe netleşiyordu. Karşılarında duran ve ellerini dizine koyarak nefes almaya çalışan kız sayesinde kendine geldi. Pedro şokla konuştu. "Luna? Sana evde kalmanı söylemiştim!"
"Öylece evde kalamazdım!" diye karşılık verdi kızda. Korkuyla Lucy'e baktı. "Annem, iyi mi?" diye sordu. Pedro yanına ilerleyip kolunu kızın omzuna attı. Onun arkasını dönüp ilerlemesini sağladı. "Turp gibiymiş. Salak gibi boşuna koştun onca yolu. Kolunu bile iyileştirdi doktor."
"Sen ciddi misin? Ciddi bir şey yok muymuş?"
"Hehe, kerizsin kızım sen."
"Sensin keriz!"
Luna homurdanarak önüne döndüğünde Pedro'da yarım ağız sırıtarak onu izliyordu. Şimdi eve dönmeleri gerekiyordu.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Fırtınası (Fairy Tail-NaLu)
FanfictionYıllar önce Deliora'nın talan ettiği şehirden canlı çıkan iki kişi vardı. Birisi Gray Fullbuster, diğeri ise Gray'in yaşadığından birhaber olduğu küçük kardeşi; Lucy. Lucy yıllar sonra Gray ve loncanın hayatına girecek, iki küçük çocuğuyla beraber h...