ARAF |#wattys2016

Düğüm

Siyah sert ama rahatsız edici olmayan bir kumaştan yapılmış erkek gömleği kalçalarımı örterken bacaklarımın tamamını korkusuzca sergiliyordu. Siyah geniş mi geniş rahat mı rahat bir yatağın üzerine yatıyordum. Yatak çarşaflarının hepsi siyah satendi ve kaygan bir hisse ev sahipliği yapıyordu. Tavanda asılı duran siyah asma tavan, sarı ışıklarla süslenmişti. Odanın dört bir canı camdı. Etraf karanlıktı ama buranın bir orman olduğuna kalıbımı basabilirdim. Gece kuşlarının ve ateş böceklerinin sesi kuvvetli olmasa da camlardan içeri sızıyordu.

Üzerimdeki gömleğin ilk üç düğmesi iliklenmemişti ve neredeyse göbeğime kadar açık olduğu için tüm vücudum gözler önündeydi. Gözlerim ışıklandırmalarda ve etrafta gezinirken bakışlarımı yavaş yavaş karşımda duran adama indirdim. O Kenan'dan başkası değildi. Kaslı üst vücudu ışığın da etkisiyle parıl parıl parlıyordu. Altında, uzun ince bacaklarını saran siyah kotu vardı. Kotun biyelerinden geçirdiği büyük tokalı deri kemeri kasıklarına bir yılan gibi sarılmıştı. Kasıklarına doğru uzanan V kası dozundaydı. Dolgun vişne rengi dudaklarını aralamış, karanlık bir ifadenin çöreklendiği okyanus gözleri, neredeyse tamamen çıplak olan vücudumu izliyordu. Her bir santimimi aklına kazımak için uğraşırmış gibi dikkatliydi.

Benim için büyük, onun için normal sayılacak adımlar atarak sol dizini yatağın ucuna bastırarak kendini üzerime itti. Dirseklerinden destek alarak ağırlığını üzerime vermeden beni izliyordu. Kalbim, basketbol topunun kaygan zeminde bıraktığı sesler gibi sesler çıkarıyordu ve durumun mantıksızlığı mantığımı zorluyordu. İçimde kaynamaya başlayan şeylerin boyunduruğu altına girmişim gibi hissediyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdıkça ona karşı koymak daha da güçleşiyordu. Buraya nasıl gelmiştim, ne ara üzerimi değiştirmişti?

''Kenan...''diye mırıldandım. Sesimi bulamamışım da dilimde kalan kırıntılarıyla idare etmişim gibi bir ses çıkmıştı. Siyah yastığa dökülen saçlarımın üzerinde gezdirdi ellerini ve tuhaf bir inilti döküldü dudaklarından. Memnun olmuş gibi bir sesti bu ve dudaklarının arasından sızan bu iniltiye yüzündeki ifade de destek olmuştu.

''Esmer...''dedi aynı benim sesime benzer bir ses tonuyla. Parmakları ustaca saçlarımın arasında gezinirken gözlerimi kapatma isteğine karşı koyamadım. Gözlerimi usulca kapattığımda işaret parmağıyla şakaklarımdan başlayarak boynuma kadar sert olduğu halde aynı zamanda bir tüy hafifliğinde ilerledi. Siyah dantelli sütyenimin arasından geçerken belim kavislenerek onun kaslı üst bedenine çarptı ve aynı anda utançtan yerin dibine girmek istedim. Kendimi etkilenmemek için zorlarken içimde baş göstermiş yabancı duygular vücudumu ele geçirmişti.

Üzerime ağırlığını bıraktığı anda ezilecekmişim gibi hissederken buna karşı koymadım. Onun ağırlığı, güzel kokusunu daha yakından duymamı sağlamıştı. O tuhaf erkeksi kokusu gözlerimin önüne siyah perdeler çekiyordu. Dudaklarını kulağımın çok fazla yakınına sabit bırakarak ''Kahvelerini göster bana.''dedi. Gözlerimden mi bahsediyordu? Karar veremediğim için gözlerimi açmadım ama ardından ''Gözlerini aç esmer.''deyince zorlukla da olsa uysalca sözünü dinleyip gözlerimi araladım. Tam şu noktada parlak siyah saçları sarı ışığın altında üzerine altın tozu serpilmiş gibi görünüyordu.

Kendini bana bastırdığında kemerinin keskin metal tokası karnıma batmıştı ve küçük bir inilti dökülmüştü dudaklarımdan. Bu onun çok yanlış anlayacağı bir şeydi ama emirlerimi dinlemeyen bir vücutla onun altında yatıyordum. Bunu gururuma yediremesem de onun gücüne karşı koyacak güce sahip değildim. Üstelik ruhumda, irademi yıkmaya çalışan başka bir irade bas göstermişken onu engellemek çok zordu. Sağ elinin tersiyle dizkapaklarımın yanından başlayarak gömleğin kapattığı kalçalarımın yanına kadar gezindi parmakları. Çıplak ayaklarımı istemsizce birbirine sürtmüştüm. Ayaklarımı birbirine sürtünce bacaklarımın arasında duran çıplak ayaklarına çarpmıştı ayaklarım. Sanki birbirimize değdiğimiz her noktadan tutuşmaya başlıyorduk.