KARMAŞA

63 4 1
                                    


  Sabahlar isterdim, asi ve mavi 


 ''Telefonumu nereden buldunuz?'' Parmaklarının arasında tuttuğu çay kaşığını düzenli bir ritimle çay bardağının kenarına vuruyor, bakışlarındaki stabilliği bozmadan telefonla konuşuyordu. Bir süre telefondaki kişiyi dinledi ardından sadece bir ''Anladım.''ile konuşan kişiye karşılık verdi. Huzursuz görünüyordu. Onu incelemekten asla sıkılmayacak olsam da ona dün geceden sonra bu kadar uzun bakmak beni utandırıyordu.

Bakışlarımı önüme çevirdikten sonra utana sıkıla tabağıma aldığım peyniri küçük küçük parçalara ayırıp yemeğe odaklandım. ''Uğramaya çalışırım, haber verdiğiniz için teşekkürler. İyi günler.''diyerek karşı tarafın hararetli konuşmasına karşılık verdiği sinir bozucu bir kıvamdaki sakin konuşmasıyla konuşmayı tamamlayıp telefonu masaya bıraktıktan sonra kahvaltısına odaklandı. Ne kadar sakin görünse de ifadesi donuklaşmıştı. Kaşlarını çatmış bir şeyler düşünüyordu fakat ardından aldırmamaya çalışarak kaşlarını yukarı kaldırıp, kafasının içinde koşturup duran düşünceleri dağıtmak istiyordu.

Derin bir nefes aldıktan sonra biten çayını fark etmemiş gibi çay bardağını dudaklarına götürüp yukarı doğru kaldırdı. Çayının bittiğini anladığında bardağı dudaklarından ayırdı ve iki parmağı arasından salladıktan sonra masaya bıraktı. Sıkıntıyla sol elini saçlarından geçirdi ve bakışları kısa süreliğine üzerimde gezindi. Üzerinde sadece siyah bir eşofman vardı buna aldırış etmeden mutfağın arka kapısından bahçeye çıktı. İçerisi üzerine bir şey almaya gerek kalmayacak kadar sıcak olsa da dışarısı kesinlikle içerisi kadar sıcak değildi. Hatta direkt sıcak değildi. Kapının açılmasından sonra içeri doluşan soğuk çıplak ayaklarıma çarpınca parmaklarımı içeri doğru büktüm.

Onun huzursuzluğu, dün gece söyledikleriyle beni huzursuzluk kasırgasına itmemiş gibi şimdi diken üstünde olmama neden olmuştu. Gece boyunca gözlerim havuzdan mavi, tuhaf ışığın, anlamsız gölge oyunlarının sergilendiği tavana dikili bir halde yattım. Sözleri bozuk bir plak gibi beynimin içinde dönüp dolaşıyordu. Şu meşhur çarkları saniyede üç beş tur attıracak güçte oldukları kesindi. Şimdiki tutumu neler olduğu hakkında türlü kurgular kurmama neden oluyordu fakat eminim ki gerçeğin yanından bile geçemiyordum.

Kahvaltımdan zerre tat alamadığımı fark ettiğimde uyuşuk bir hareketle oturduğum yerden kalktım, sandalyeyi parkelerde bıraktığı tuhaf sese aldırış etmeden sürüyerek kendime geçecek kadar yer açtım. Ardından masanın üzerindeki boş tabakları üst üste koyarak tezgâha koydum. Buzdolabına girecek olanları tek tek yerine yerleştirdikten sonra tezgâhın üzerindeki ıslak sarı bezle masadaki kırıntıları topladım.

Aklım dışarıdaki rüzgâra karşı büyük ihtimal hissizleşmiş deli yürekteydi. Hastalanması büyük olasılıktı fakat bunu umursadığı söylenemezdi. İçinde yanan ateş belki de onu soğuktan koruyordu, bilmiyordum. Bu hissizliği, sessizliği hayra alamet değildi. Onun için endişeleniyor muydum? Kesinlikle onun için endişeleniyordum ve bunun sebepleri pek çok yönden sağlam sebeplerdi. Onun hakkında herkesin belli belirsiz, doğru yanlış fikri vardı fakat kimse onda gördüğümü görecek kadar kuvvetli tahminlerde bulunamazdı. Bu yüzden onun için, endişeleniyordum.

Tezgâh camı bahçeye bakıyordu bu sayede onu görebiliyordum. Sol eli eşofmanının cebinde, sağ elinde tuttuğu sigarasından yayılan duman siyah saçlarının arasından arkasına doğru dökülüyordu. Bu onun gizemli havasına bir kat daha gizem katmıştı. Onu izlediğimi hissetmiş gibi başını hafif bana doğru çevirdiğinde hemen bakışlarımı ondan kaçırıp, bulaşıkları akıtıyormuş gibi yaptım. Normal şartlarda onun şahin gözlerinden tabi ki bu küçük ayrıntı kaçmazdı ama şu an oldukça düşünceli ve gergindi. Belki de onu kandırmıştım. Bakışlarım mutfak tezgâhında olsa da onu hâlâ görebiliyordum. Elindeki sigarayı çimenlerin içine acımasızca attı ve kendini zehirlemek yetmezmiş gibi bir de mevsime göre hâlâ yeşil kalmış çimenleri de zehirledi. Ardından eve doğru yürümeye başladığında panik duygusu içimde varlığını belli ederken çalkalayıp bulaşık makinesine yerleştirmek üzere hazırlandığım anda bardak elimden kaydı ve yeri boyladı. Yeri boyladığı saniyede tuzla buz olurken parçaları bacağıma bir jilet gibi saplandı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARAF |#wattys2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin