YANGIN

105 8 0
                                    



 Yalnızlık, zulamda bekleyen kör bir bıçaktı. Karanlık çıkmaz bir sokakta gırtlağına dayadığım korkularımın azılı bekçisi şimdi, keskinliğinden eser kalmamış paslı tarafını ruhuma dayamış, kalbimi tehdit ediyordu. İçine düştüğüm durum bir uçurumun kenarıydı. Bir adım atsam özgürlüğe kavuşacak, ruhumu korkusuzca teslim edecektim ama arkamdan bağlanmış görünmez ipler bileklerimden çekiştiriyordu beni. Ona tökezlenmekten hem korkuyordum hem de korkmuyordum. Onda çözemediğim, çözmek için de adım atmaya çekindiğim şeyler vardı ve bunlar beni oldukça korkutuyordu. Ama onda öyle de güzel şeyler vardı ki isim koyulmasına kesinlikle ihtiyacı bile yoktu. Kokusunu bir kere tatmıştım ve o büyüleyici kokusunu duymayınca sızlayan burnuma, onun okyanus gözlerinde boğulmadan rahat etmeyen gözlerime, konuştukça en iffetlisini bile baştan çıkaracak dolgun dudaklarının bozguna uğrattığı kalbime söz geçiremiyordum.

Bir yandan da sızısına zaman geçtikçe sızı ekleyen dostluğum vardı. Tamam, sorunsuz bir ilişkimiz yoktu ama birbirimize fazlasıyla değer veriyorduk Melis ile. Kalbimin odalarındaki kan fokurduyor ve kalbim kendini, kendi kanında boğup bu karmaşadan kurtulmak istiyordu. Anlaşamıyorduk bu su götürmez bir gerçekti ama onu ne kadar sevdiğimi, onun beni ne kadar sevdiğini ikimiz de biliyorduk. İnce iplerle birbirine bağlı arkadaşlığımızın bitmesinin sorumlusunun bir erkek olmasıydı canımı sıkan. Esaslı bir sebebi olsaydı eğer, içimde kanıma karışmaya çalışan kurtların başını tek seferde ezerdim. Mantıklı bir açıklaması var deyip köşeme çekilirdim. Ama şimdi öyle miydi? Şimdi beni asla affetmeyeceği konu Kenan'dı. Aklında ne tür şeyler kurmuştu hiçbir fikrim yoktu ama masumca düşünmek istiyordum ve beni asla affetmeyecek olmasının sebebini Kenan'dan hoşlandığıma inandığına yormak istiyordum. Aklımın almadığı tek şey benim sakladığımı düşündüğü şeyin onun da sakladığı şey oluşuydu. Daha doğrusu neden bunu saklama gereği duymuştu.

Aklıma esmerliğimi alaşağı edip yanaklarımı kızartacak görüntüler hâkimiyet kurmak istiyordu. Melis ve Kenan... Hayır! İsimlerinin aynı cümlede geçişi hatta aklıma gelen şeylerle isimlerinin aynı cümlede geçiyor oluşu... Bu tam olarak hissettiklerine karar veremeyen kalbimin işlevini yitirmesine neden olacak gibi duruyordu.

Yattığım yerde kaçıncı dönüşümdü bu? Yastığın soğuk tarafını kaçıncı arayışımdı. Avuç içlerimi kulaklarıma bastırarak Melis'in konuşmalarını takılı plak gibi çeviren kulaklarımı tıkadım. Kulaklarımda Melis'in çınlayan sesi, gözkapaklarımda Kenan'ın avuç içini dişlediğimdeki şaşkınlığı... Ben neyin içine düşmüştüm böyle? Şafak sökmek üzereydi ve ben hâlâ dün sabah yaptığım kahvaltıyla duruyordum. Mideme doğru düzgün bir şey girmemişti. Olaylarla doymuş sayılırdım ama açlık hissi vücudumda yayıldıkça midemdeki safra kendini daha da belli eder olmuştu. Yüzüstü kendimi yastığıma gömdükten sonra sinirle dişlerimi yastığa geçirdim. Dilime bulaşan tüyler midemi bulandırmıştı ve hızla yataktan kalktığım gibi kendimi banyoya atmıştım. Ağzımı bol suyla çalkaladıktan, yüzüme de sayısızca su çarptıktan sonra yüzümden boynuma doğru sicim gibi inen suya aldırış etmeden aynaya baktım. Gözlerim altı çökmüş rengi iyice kararmıştı. Ellerimle şiş gözlerimi ovaladıktan sonra odaksız gözlerimi tekrar aynaya çevirdim. Bitik görünüyordum. Yüzümü kuruladıktan sonra midemden yükselen sese uyarak kendimi mutfağa attım. Tüm dolapları tek tek didikledikten sonra işime yarayacak bir şeyler bulduktan, saniyeler içinde mideme yuvarladıktan sonra odama geri dönmüştüm.

Şafak atmıştı ve odam kör bir ışıkla aydınlamaya başlamıştı. Gökyüzünde çığlık çığlık bağıran bulutların arasından sızan cılız güneş ışığı umudu an itibariyle doğursa da gün benim için doğmuyordu. İçine farkında olmadan, beklemediğim bir anda yuvarlandığım uçurum beni yeni doğmuş günün elinden bir bez bebek gibi koparıyor kendi karanlığıyla hemhal ediyordu. Şimdi ne olacaktı? İki yabancı gibi birbirimizi gördüğümüz yerde kafamızı mı çevirecektik? Ya da birbirimize azılı iki düşman gibi kötü gözlerle mi bakacaktık? Bu çok saçmaydı. Sakladığı şeyin bile ne olduğunu bilmiyordum, bu şekildeyken nasıl davranmam gerektiğine nasıl karar verecektim ben? Allah aşkına bu nasıl bir çıkmazdı?

ARAF |#wattys2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin