Gecenin en koyusunda bir şiir,
Kara gecem, Merhaba!
''Tarifi en zor şeydi belki de boşlukta olmak. Şudur diyemediğimiz her neyse işte oydu. Dipsiz bir kuyuydu. İçinde damla su olmayan bir kuyu. Kardeşlerinizin sizi hapsettiği değil de kendinizi hapsettiğiniz bir kuyu... Aslında oradan çıkabilmenin tek yolu babanızın sizi kurtarmasını beklemenizin dışında rastgele geçtiği bir yolda sizi fark edecek olan o tüccar. O zaman başlayacak sizin de serüveniniz.
Karanlık. Soğuk. Sessiz. Boş. En önemlisi işte bu... Dipsiz bucaksız, boş bir kuyu... Sadece nefes aldıkça burnunuzdan içeri ciğerlerinize doğru ilerleyen küflü bir hava vardır orada. Onun dışında etrafınızı çevreleyen ıslak duvarlar eskiden buralardan çok fırtınalar geçti demek istercesine bağırır yüzünüze. Karşınıza oturtup konuşacak tek bir Allah'ın kulu da olmaz yanınızda. Ancak karşınıza kendinizi oturtursunuz. Yani yine sizden başka kimse, sizden başka hiçbir şey olmaz orada. Bomboş. Havada asılı kalmak gibi anlamsız...
Birinin peşinden, bir şeyin peşinden sürüklenmeden, hiçbir şeyin anlamı olmadığı soğuk bir zeminde oturuyorsunuz. Başınızı kaldırmış ufacık bir kesitten gökyüzüne bakıyorsunuz. Bazen grileşiyor ruhunun fiyakası. Ağlamıyor sizin için ama omuzlarınıza çöreklenmiş yalnızlığı paylaşıyor yine de sizinle. Bazen de dayanamıyor gökyüzü, ağlıyor halinize. Ama gün oluyor bazen bir umut doğuruyor size ve küçük bir çocuğa elma şekeri vermiş gibi sevindiriyor sizi, masmavi oluyor. Özgür kılıyor sizi bir nebze. Ama sadece o kadar özgür kalıyorsunuz. Sonuç itibariyle orası bir kuyu ve siz oraya kendinizi bilerek kapattınız. Bilemiyorum, belki de isteyerek değildi ama buradan çıkmak için kullanabileceğiniz yıkık dökük tahtadan merdiveninizi siz kırdınız. Bu durumda oradan çıkmak için birini beklemeniz gerekecek. İleride bir gün yaptığı iyiliği başınıza kakacak olması ihtimalini göze alarak birini beklemek zorundasınız. Size uzattığı zeytin dalına tutunacaksınız belki de ve barıştıracak sizi kendinizle. Bilemeyiz.''
Otelin kayak pistine bakan ahşap ağırlıklı kafesinde oturmuş Hakan Hoca'nın verdiği gözlem görevini yapmaya çalışıyordum. Bir baba küçük kızına kaymayı öğretiyordu. Kız her defasından dengede duramıyordu ve ayakkabıyı kayak takımlarına geçirdiği an kendini yerde buluyordu. Babası kalkması için hiç yardım etmemişti ona. Bu kadar sabırlı bir adamın düştüğünde yardım etmemesinin de bir sebebi vardı elbette. Ona ayağa kalması için her el uzatışında kişiliğinden bir parça alacaktı ondan. Yardım etseydi eğer başının çaresine kendi kendinin bakmasının nasıl lezzetli bir şey olduğunu anlayamayacaktı hiçbir zaman. Yan masamdaki kızlar liseliydi. İstanbul'dan gelmişler aile dostlarıyla. Belli ki halleri vakitleri yerindeydi. Duyduğuma göre içlerinden ismi Kardelen olan kızın sevgilisi onu aldatmıştı ve aralarında bu konu hakkında konuşuyorlardı. İntikam planları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF |#wattys2016
Fiksi RemajaAteş ile suyun birleştiği noktada daha büyük yangınlara gebe kalan geçmişin, iki ismi. Geçmişindeki yangını karanlık odasında söndüren genç bir adam. Yolunun kesiştiği mavi intiharını fark etmeyen genç bir kız. Onlar kaderin çürük tohumları. Kaderin...