Ne dediğini sindirmeye çalıştım ama ne cevap vereceğimi bilemedim hafifçe boğazımı temizleyip derin bir nefes aldım.
Tabiki bişey demeye cesaretim yoktu. Dikkatimi ilk günden ders anlatan Metin hocaya verdim.
Dersi dinliyormuş gibi yapmaya çalışıyordum. Eren'den tarafa bakmaya cesaretim yoktu. Zamanda bir türlü geçmiyordu.
En sonunda zilin sesini duymamla rahatlamam bir olmuştu. Kendimi sınıftan dışarı atmak istiyordum. Ama Eren yerinden kalkmadı. Tabi bende kalkamamıştım.
Mete bana döndü "Damla ben kantine gidiyorum gelicek misin?" dedi. Kurtarıcım olabilirdi.
"Hı hı" diyerek kafamı olumlu anlamda salladım.
"Hadi gel" diyerek kapıya doğru yürüdü.
Geçmem için Eren'in kalkması gerekiyordu. Ama haline bakılırsa kalkacak gibi durmuyordu. Derince nefes aldım, ona kalk diyebilirdim yapabilirsin kızım. Hafifçe yutkundum.
"Şey gecebilir miyim?" dedim titreyen sesimle.
"Hayır." dedi buz gibi bir sesle. Oha odunlukta son nokta. Ben bu sahneyi böyle hayal etmedigim için ne diyeceğimi bilememistim. Ama yeter artık böyle kabalık yapmasına izin veremezdim.
"Gerizekalı" diyerek arkamdaki sırayı sinirle ittim ve sandalyemi çekerek çıktım.
Kapıda bekleyen Mete noldu anlamında kafasını salladı.
"Yok bişey hadi." diyerek yürümeye başladım.
Kantine gittiğimizde fazlasıyla kalabalıktı. Kalabalığa aldırmadan yürüyüp ice tea şeftali alarak parasını ödedim. Mete de kendine birşeyler alarak yanıma geldi.
Boş yer bakmıştık ama yoktu. Diğer sınıftan Emre diye bir çocuk bize doğru geldi.
"Vay Mete kardeşim. Nasılsın ?" diyerek sarıldılar. Bana da kafasiyla hafifçe selam veren Emre'ye tebessüm ederek karşılık verdim.
"İyiyim sen?"
"Bende iyi gelsene bizim masada otur." dedi Emre. Mete yan gözle bana bakınca "İstersen sen de gel Damla." dedi zoraki bir şekilde. Aman ben size çok meraklıydım.
"Yok ben sınıfa çıkacağım zaten." dedim kinayeli bir şekilde. Aslında sınıfa çıkmaktan çok korkuyordum.
"Başka zaman otururuz kanka Damla'yla gideyim ben." diyince ponçik vicdanım el vermedi.
"Gerek yok sınıfa çıkıp otururum ben sen git. Zaten birazdan biter tenefus." diyerek hanimefendiliğimden ödün vermeden veda ederek sınıfa yöneldim. Şimdi gitmesem bile beş dakika sonra gitmek zorundaydım sınıfa. Korkunun ecele faydası yoktu. Ürkek adımlarla sınıfa yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde ice tea imden bir yudum daha alarak içeri girdim.
Sınıfın köşesinde inek Gaye test çözüyor ve onun yanındaki kezban arkadaşı Elif de fotoğraf çekiliyordu. Kendi oturduğum sıraya bakınca Eren ile göz göze geldim. Sınıfta sadece bu üçü vardı. Hızlıca giderek ice tea yi masamın üzerine biraktim. Arkadaki sırayı iterek tekrar yerime oturacaktim.
Bileğimde hissettiğim acıyla sandalyeme hızla oturmam bir olmuştu. Canımın acıdığını belli edercesine yüzümü burusturdum. Eren beni bilegimden çekmişti ve hala bileğimi sıkıyordu. Bana iyice yaklaştı.
"Bak sürtük benim sınırlarımı fazla zorluyorsun ve inan sinirli halimi görmek istemezsin." Ne yani bu sakin halimiydi. Hayvan su an içimden saydirsam bile ağzımı açıp konusamadim. Atlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kolumu hayvanı bir güçle sıktığı için canım çok açıyordu. Kesin moraracak. Kolumu kurtarmaya çalıştım ama her seferinde dahada sıkıyordu.