Eren'den
Şu Damla denen kızın sürekli etrafımda olmasından nefret ediyordum. Hayır anlamıyorum ki beni mi takip ediyordu?
Aslında bir kız bu kadar dikkatimi çekmezdi ama Damla ölen anneme benziyordu.
Daha doğrusu öldürülen anneme!
Hala gözlerimin önünde canlanan o sahne...
Daha 4 yaşındaydım. Tek çocuk olduğum için ailem bir dediğimi iki etmezdi. Annem çok yumuşak bir kadındı, herkesle iyi anlaşırdı.
Bir gün bana yemek yapmak için mutfağa gitti. Ben de peşinden ayrılmadım yanına gittim. Ben yerde oyuncak arabamla oynarken annem de yemek yapıyordu.
Yanıma eğilerek bana sarıldı ve öptü. Ben hala arabamla oynuyordum, tekrar işinin başına geri döndü. Tam o sırada bir silah sesi duyuldu. Mutfak penceremizin camı kırılmıştı, annem ise yere düşmüştü. Zemin bir anda kıpkırmızı kan oldu. Annem ise öylece yerde yatıyordu.
Yanına hızla gittim. "Annecim uyan hadi karnım açıktı... Anne..." dedim ama cevap gelmedi.
Neler olduğunu anlamamıştım ama annem cevap vermediği için ağlamaya başladım. Ne kadar ağladım bilmiyorum bir müddet sonra babam geldi. Yüzü bembeyaz olmuştu. Beni kucaklayarak yardımcılarının birinin kucağına verdi. Gitmemek için tüm çırpınışlarıma rağmen beni götürmüşler di.
O gün annemi son görüşümdü...
Damla'nında samimi konuşması annem gibiydi. Birebir aynısı değil di tabi. Damla'nın farklı bir havası vardı. Bu beni kendine çekiyordu. Biraz değişik bir kızdı aslında.
Benim çevremde oldup sürekli zarar görmesini istemiyordum...
Kolundan vuruldu onu eve götürüp hemen pansuman yaptım. Sürekli böyle işlerle uğraştığım için haliyle çok yaralanıyordum, bu yüzden kendim pansuman yapmasını öğrenmiştim. Gece boyunca uyamadan sürekli onu kontrol edip durdum. Kapısının önünde bekledim. Uyandığında kapıyı açtı ve burun buruna geldik.
"Uyanmışsın." dedim düz bir sesle.
Evet anlamında kafasını salladı.
"Kolun acıyor mu?" diye sordum. Tabi ki acıyordu ama yine de sormak istedim.
"Fazla değil." dedi yüzünü buruşturarak. Kötü bir yalancıydı. "Şey Benim eve gitmem gerek... Ve telefonumun nerede olduğunu biliyor musun?" dedi. Hemen eve gitmek istemesi beni sinirlendirmişti.
Elini cebime atarak telefonunu çıkartıp ona uzattım.
"Herşey için teşekkür ederim." dedi. Sinirlendiğim için cevap vermeden odaya girdim. Hep böyle inat olmak zorundamıydı. Bana itahat etmemesi beni delirtiyordu.
Nasıl olsa geri dönecekti. Dağın başındaydık buradan tek başına gitmesinin imkanı yoktu. Mutfağa gidip kendime kahve yaptım. Bu sırada üzerimide çıkartmıştım. Tam o sırada kapı çaldı. Kapıdakinin Damla olduğunu bildigim için yavaş yavaş hareket ediyordum. Kapı ikinci kez çaldı ve açtım.
Kapıyı açınca Damla baklavalarıma dikkatle baktı bu hoşuma gitmişti. Yüzünün kızarması onu daha da masum ve güzel yapıyordu.
Of ne diyorum lan ben!?
"Eve nasıl gidebilirim? Yani dağdaymışız bilmiyordum... Şey beni eve bırakabilir misin?" diye kekeledi. Bu hali beni gülümsetmişti. Ama hala neden bu kadar gitmek istediğini anlamıyordum. Ben benimle kalmasını istiyordum.
"Hayır şu an gitmeyi düşünmüyorum." dedim sinirimi bastırarak.
"Ama eve gitmem gerekiyor?" dedi anlamıyorum ne vardı bu kadar önemli!
![](https://img.wattpad.com/cover/57965685-288-k28674.jpg)