Bu gün cumartesiydi. En sevilesi gün. Ne kadar geç uyanmak istesemde vücudum buna karşı çıktı ve erkenden uyandım. Annemlere kazayı anlatmayıp merdivenlerden düştüğümü söyledim. Annem telaşlanıp okulda dikkat etmem için bin nasihat vermiş olsada artık kolum ve bacağım çok acımıyordu. Sadece belli yerlerinde morluklar vardı. Doktorun verdiği kremleride doktorun söylediği gibi uyguluyordum.
Bugün Mete, Pelin, Mert ve ben dışarı çıkacaktık. Onlarda beni merdivenden düştüm sanıyordu. Kimseye gerçeği söylememiştim.
Kahvaltı etmeden hazırlanmaya başladım çünkü dışarıda yemeyi planlıyorduk.
Mavi ve beyazın hakim olduğu baharlık elbisemi giydim. Altına da beyaz spor ayakkabılarımı giyerek dahada spor bir hava kattım. Saçlarımı doğal halinde serbest bıraktım. Hafif bir makyajlada yeşil gözlerimi ortaya çıkararak işimi tamamladım.
Elime telefonu alıp Mete'yi aradım. İkinci çalışta açtı.
"Günaydın." dedim sevimli bir sesle.
"Günaydın güzellik."
"Eee nerde buluşuyoruz."
"Ben seni almaya geliyorum ve sonra diğerleriyle buluşuyoruz." dediği sırada aracına bindiği belliydi. Kapı sesi duyuluyordu.
"Bekliyorum." dedim sevimlice.
"Geliyorum ve öpüyorum hadi görüşürüz." dedi.
Annemle babam evden çoktan çıkmıştı. Mete gelene kadar bende banyoya gidip dişlerimi fırçaladım.
İşim bitince aşağı inip Mete'yi beklemeye başladım. Çok geçmeden kapı çaldı. Gelenin Mete olduğunu düşünerek koşarak kapıyı açtım. Tabikide yanılmamıştı. Gelen Mete'ydi.
Gri renkte vücuduna oturan tişörtü ve üzerindeki deri ceketiyle harika görünüyordu. Özenerek yaptığı belli olan saçları da kıyafetine uyum sağlamıştı.
"Vayy harika görünüyorsun." dedi benden önce davranarak.
"Sende fena değilsin ışte kanka." dedim sahte bir egoyla.
Bu lafım karşısında kaşlarını kaldırarak bana baktı ve erkeksi bir kahkaha attı. Mete gerçektende ideal bir dosttu. Her zaman yanımda olmayı başaran biriydi.
Bende onun kahkahasına eşlik ettim. Gülmelerimizin ortasında gidip çantamı aldım ve dışarı çıktım.
Mete'nin kırmızı renkte olan arabası çok asil duruyordu. Hemen binerek yola koyulduk.
Radyonun sesini sonuna kadar açarak yolda ilerledik. Kahvaltı yapacağımız yere vardığımızda Pelin ve Mert çoktan masaya oturmuş bizi bekliyorlardı. Yanlarına hızla giderek Pelin'e arkadan sarıldım ve öptüm.
O da benim sarılmama karşılık verdi.
Oturup güzelce kahvaltı yaptık. Herşey mükemmeldi. Tabağımdaki son kalan salatalık diliminide yiyerek kahvaltımı tamamladım.
Gerçekten müthişti. Mete hepimize bakarak. "Herkes tamam mı?" diye sordu. Evet anlamında kafamı salladım.
"Eee şimdi ne yapıyoruz." dedi Mert.
Pelin'le birbirimize bakarak kıkırdaştık ve aynı anda "Alışveriş!" diye bağırdık.
"Hayır! Hayatta olmaz. Ben sizinle alışverişe falan gelmem." diye çıkıştı Mete.
"Ama kırılıyoruz." dedim sahte bir alınmışlıkla. Pelin de kafasıyla beni onaylayarak destek vermesi için yan gözle Mert'e baktı.
"Al benden de o kadar abi ben de gelmem alışverişe falan." diyen Mert'e şu an ölümcül bakışlar atıyorduk.