DAĞ EV

2.9K 204 15
                                    

Bunu söyleyen Eren'di.

Eren beni duvarla kendi arasına sıkıştırarak bana siper oluyordu. Sürekli etrafı kolaçan ediyordu. Tekrar gözlerini üzerime diktiğinde bakışları koluma kaydı.

"Canın çok açıyor mu?... Ama merak etme sadece sıyırmış." dedi çenesiyle kolumu işaret ederek.

Kafamı çevirip koluma baktığımda kanadığını gördüm. Kahretsin!

Beni kan tutardı. Hemen başım dönmeye başladı ve midem de gerilmeler hissettim. Eren'in kollarına sıkıca tutunarak dayanmaya çalıştım. Ama yapamıyordum. Başım iyice dönmeye başladı.

Şu an sadece uzaktan boğuk boğuk gelen Eren'in "Damla? İyi misin?" sesini duyuyordum. Daha fazla ayakta duramayacaktım artık pes ediyordum ve kendimi bıraktım.

~~~~~~~

Gözlerimi açtığımda başım fena halde ağrıyordu. Kolumda hissettiğim acı ise dayanılmazdı.

Gözlerimi kırpıştırarak etrafa bakındım. Burası ne benim odamdı, ne de otel odası?

Duvarları bembeyaz olan kocaman bir odadaydım. Üzerinde yattığım büyük beyaz bir yatak, beyaz bir boy aynası ve beyaz bir dolap olan oda oldukça sadeydi. Odanın içinde iki tane ahşap kapı vardı. Bir tanesi tuvalet ve diğeride çıkış kapısı olmalıydı.

Tuvalete gitsem fena olmaz diye düşünerek ayağa kalktım. Biraz başımın dönmesiyle sendeleyerek olduğum yerde bekledim. Gözlerim bu sırada koluma kaydığında bandajla sarılı olduğunu gördüm.

Evet ya! Dün gece ki olanları şimdi anımsıyordum. Acıyla yüzümü buruşturarak tuvalet diye düşündüğüm kapıya doğru yöneldim.

Düşündüğüm üzere doğruydu tuvalette işimi halledip çıktım. En son hatırladığım Eren'in kollarında oluşumdu. Sanırım bu ev Eren'indi.

Bu fikir tüylerimi diken diken etmişti. Çünkü Eren gerçekten korkutucu ve ne yapacağı belli olmayan dengesiz bir insandı. Onun evinde olmak beni tedirgin ediyordu.

Hemen bu evden gitmek istiyordum. Pelinler beni merak etmiş olmalıydı. Telefonum aklıma geldiğinde yanımda olmadığını fark ettim. Hızla odanın çıkış kapısına yönelerek kapıyı açtım.

Açmamla Eren'le bütün buruna gelmem bir oldu.
Gözlerinin altı uykusuz olduğunu belirten şekilde kızarmıştı, siyah saçları dağınık bir şekilde alnına düşmüştü. Şu halinde bile kusursuz görünüyordu.

"Uyanmışsın." dedi düz bir sesle.

Evet anlamında kafamı salladım.

"Kolun acıyor mu?" dedi çenesiyle kolumu göstererek.

"Fazla değil." dedim yüzümü buruşturarak. "Şey Benim eve gitmem gerek... Ve telefonumun nerede olduğunu biliyor musun?" dedim.

Elini cebine atarak benim telefonu mu çıkartarak bana uzattı.

"Herşey için teşekkür ederim." dedim. Eren ise cevap vermeden odaya girdi. Bu kabalığından dolayı sinir olsam da birşey demedim ve çıkışı aradım.

Çıkış kapısını gördüğümde o tarafa yöneldim. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Gördüğüm manzara karşısında şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Şu an dağ başında bir evdeydim.

Ben ve benim mükemmel şansım!

Nasıl geri dönecektim şimdi? Tek çare Eren'e rica etmekti. Ama o odun ricadan ne anlardı be! Neyse şansımı denemem gerekiyordu. Usulca kapıya sokuldum. Derin bir nefes alarak zile bastım ve beklemeye başladım. Açan yoktu. Bir kere daha zile bastım.
Sonunda kapı açıldı ve önüme üstsüz elinde kahvesiyle Eren çıktı.

KALPSİZ VELİAHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin