*4*

27 8 1
                                    

Gizem'in gözlerindeki endişe beni korkutmuştu. Ona söylersem rahatlayacağımı ve korkularımı paylaşacak birisi olucağının farkındaydım ama buna rağmen hızlıca sandalyeden kalktım ve banyoya girip kapıyı kilitledim. Başımı kapıya dayayıp gözlerimdeki yaşların dinmesini beklersen. Neden diye düşündüm,neden söyleyemedim. Cevap beynimde yankılanıyor ama kabullenmeye çekiniyordum. Sanki kabullenirsem gerçek olucakmış gibi korkuyordum. Daha da yükseldi o ses. "Ya beni yargılarsa,ya bana inanmazsa, ya bunun benim yüzümden olabileceğini düşünürse.." Sebepler artık kendiliğinden sıralanıyordu. Kendime olan güvensizliğim gün yüzüne çıkıyor. Hala kendimi affetmediğim apaçık ortadaydı. O olaydan sonra gecelerce kendimi suçlamıştım. O karanlıkta çıkmasaydım,o soğukta şort giymeseydim,eve hırka almaya gitmeyip bizimkilerle otursaydım ya da çığlık atsaydım,bağırsaydım ne olurdu. Avazım çıktığı kadar bağırsaydım, bağırmadım,bağıramadım. Sesim çıkmadı,yapamadım. Ya bana bunları sorarsa Gizem. Neden diye,işte o zaman vericek cevabım olmaz diye korkuyordum, içten içe kendimi sınıyordum şimdi. O olayı tekrar anlatacak gücüm var mıydı peki,kendime bile yüksek sesle anlatamadığım bir olayı başkasına nasıl anlatacaktım. "Aç kapıyı derin. Hadi güzelim lütfen,bak bişi sormayacağım. Gel sarılıyım sana hadi." kilidi usulca çevirdim ve kapıyı ardına kadar açtım. Gizem ağlayarak kapının önünde duruyordu. Gözlerine baktım sadece,bir kelime bile etmedim. Hızlıca beni kendine doğru çekti ve sıkıca sarıldı. Sanki bir daha hiç beni bırakmıcakmış gibi sarıldı. O sarıldı,ben ağladım. Ben sarıldım,o ağladı. Zaman kavramı kaybetmiştik ikimizde. Ayakta durmaktan yorulunca yavaşça yere çöktük. Kafamı yavaşça dizlerinin üstüne yatırdım. O da saçlarımı okşamaya başladı. "Geçicek." dedi. Eminim pantolonunu ıslatan gözyaşlarımı hissediyordu. Çünkü ne zaman ağlamam şiddetlense o daha sıkı sarılıyor,kulağıma usulca "Geçicek." diyordu.

Yıldızlar artık umudunu kaybetmiş,gökyüzünden silinirlerken,karanlık yavaş yavaş odayı ve benliğimi ele geçiriyordu. İkimiz de ağlamaktan harap düşmüştük, o sırada beni kaldırdı ve yatağa yönlendirdi. Beni yatağa yatırıp o da yanıma yattı, beni göğsüne yatırdıktan sonra yorganı üstümüze çekti. "Sadece uyu güzelim, uyu." Kendimi derin bir karanlığa bırakmadan son hatırladıklarım Gizem'in saçlarımı okşayışıydı.

Hafif bir esintiye karşılık bir ürperti hissettim bedenimde. Usulca gözlerimi açtım ve saate bakmak için komodinime doğru döndüğümde masanın üstüne bir not gördüm. "Hadi uykucu,hemen aşağıya gel.En özel tarifim masada senin tarafından yenilmeyi bekliyor." Gizemin bunu söylediğini aklımda canlandırınca bir gülümseme geldi yüzüme. O aptal gülümsemeyle hzılıca merdivenlerden aşağıya indim. Masa kurulmuş ama Gizem ortada yoktu. Mutfak kapısından uzanarak içeri baktığımda gizem ocağın başında pancake ile uğraşıyordu. Telefonundan sesini sonuna kadar açtığı şarkısıyla hem dans ediyor hem de bana kahvaltı hazırlıyordu. Teşekkür ettim, gizemi kim bana gönderdiyse O'na, "teşekkürler."Sessizce yanına gittim ve yanağından öptüğümde yerinde sıçradı resmen. "Allah kahretmesin seni,ödüm koptu be."Dudaklarımın arasından çıkan kahkahaya engel olamadım bi an. "Ben de seni seviyorum canım." Bana ilk önce kızarmış gibi bakmaya çalıştı ama yüzümün güldüğünü farkedince bi an duraksadı ve gülümsedi. İkimiz de farkındaydık ne kadar güzel bir şeye sahip olduğumuzun arkadaşlıktan öteydi ve her haliyle ikimize de çok iyi geliyordu. "Hala bitiremedin mi bi pancake yapmayı,ne ağırsın gizem ya." "Çok konuşma sen,kendin yapsaydın o zaman." " Hemen de kızar,hemen. Hadi sofraya geçelim." Masadaki yerlerimize oturduktan sonra kısaca masaya bi göz attım.Gizem işte her şeyi düşünmüş. İkimizinde acıktığı gözlerimizden belliydi. "E hadi başlayalım." İlk 10 dakika hiç konuşmadan sadece yemek yedik ama o kadar güzeldi ki. "Ellerine sağlık canım, valla süper olmuş. Annem nerde gördün mü bu sabah?" "Hayır,ben kalktığımda masada bu not vardı sadece." Notu bana doğru uzattı. "Hayatım, ben dilan ablanlarla adalara gidiyorum bu haftasonu orada olucam,sizde Gizem ile takılırsınız. Para giyinme odasında duruyor. öptüm". Tam da beklediğim gibiydi. "Gitmiş,haftasonu yok." "Tamam işte bizde kızlar gecesi yaparız,ne güzel." "Alıştım zaten artık Gizem. Sende biliyorsun." Buruk bir şekilde bana gülümsedi gizem. İçten içe üzüldüğümü o da çok iyi biliyordu ama yapacak pek bir şey yoktu.

Tabaklarımız bitmek üzereyken kafamı kaldırıp Gizem'e doğru baktım,göz kırptım. "Senin yakışıklı napıyor?" Hemen yanakları kıpkırmızı oldu. Yakışıklı dediğim Gizem'in uzun süredir konuştuğu bi çocuk,son sınıf bizim okulda. " Yok bişi ya öyle,konuşuyoruz." " Evet o kadarını bende biliyorum gizemciğim, detay istiyorum detay. Hani söyleyemeyeceğin kadar özel şeyler konuşuyosanız o zaman bilemem valla." Daha da kızarmanın mümkün olmadığı bi noktaya gelince kahkaham en yüksek volumle ağzımdan çıktı.Bi anda o da gülmeye başladı. Sonra sandalyesinde dikleşti ve ben o zaman artık anlatacağını anladım. Bana anlatmaya başlamadan önce yüzüne gelen o gülümsemenin aklında mesajlarını ve konuşmalarını canlandırınca olduğuna emin oldum. "Çok güzel gidiyor derin. Çıkıyoruz diyemem ama zaten ikimiz de öyle ad koymak istemiyoruz. Zaten okulda da beraberiz,herkes beraber olduğumuzu biliyor. Eskiden arkadaş grubunun olduğu yere gitmeye utandırdım ya şimdi bazen hep beraber yemek yiyoruz." "Çok şey kaçırmışım ben ya." " Deme öyle bundan sonra beraber takılırız. Zaten sen hem Barış'ı hem de arkadaşlarını tanıyosun." " Orası öyle de..." "Orası öyle de ne ? Takılırız işte bu kadar. Mırın kırın etme bana." " Tamam patron sen sakin ol yeter." Tanıştığımızdan beri ona patron dememden nefret eder ve ben de her seferinde ona patron derim. Bi kere o kadar sinirlenmişti ki Barış'ın yanında bana avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Konuşmadık bi kaç gün ama barışmıştık tabikide.

Masayı kaldırıp bulaşıkları da bulaşık makinesine koyduktan sonra salondaki L koltuğa yayıldık, televizyonu açtık ve üstümüze battaniyeyi çekip film aramaya başladık. En sonunda milyon kez izlediğimiz "İnside Out" adlı animasyona denk gelince direk onu izlemeye başladık. Çocuk gibiydik ikimizde. Her şeyimizle çocuk. Büyümek istemiyorduk çünkü büyüyü kaybetmek. Çocukluğun büyüsünü kaybetmek ağır geliyordu. İkimizin de hayata tutunduğu nokta buydu çünkü. O da zor zamanlar geçirmişti,bende. İkimiz de yaralıydık ama asla yılmadık. Birbirimize sahiptik biz. Yıkılamazdık. Kafamı kaldırıp usulca ona baktım. Gülümseyişine,kahkaha atışına sonra derin bir nefes aldım ve ona daha çok sarıldım.

Derin Bir NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin