12

26 4 0
                                    

Biri karda ayak izlerini bırakarak geziyordu. Hüzünlüydü. Gözyaşları bir kar misali tek tek düşüyordu göz bulutundan. Yolda hep gezerken evleri sayardı fakat bugün sayamıyordu o evleri. Gözyaşlarını sayıyordu ve kalp atışlarını. Yürüdükçe hüznünün katlandığını hissetti. Dudaklarını yaladı. Soğuktan morarmıştı ölü dudağı gibi. Ellerine baktı. Elleri de bir ölünün ellerinden farksızdı. Cansız, soğuk ve beyaz... Titriyordu. Ama üşümesinden değil içindeki ızdırap titreriyordu onu dal gibi. Daha pek çok şey hissediyordu ama ağzı konuşmamaya yeminliydi sanki. Yalnızlığı kaburgasında, midesinde, kalbinde, aklında renkli bir çicek gibi tomurcuklanıyor, etrafa dağıtıyordu polenlerini hüzün rüzgarıyla. Kalbi çaresizdi sadece izliyordu. Her bir odası kan revan içindeydi.

Yabancılaşmıştı kendine, bu şehre. Yürüdüğü sokağı çok iyi bilirdi. Ama şimdi bir körden farkı yoktu. Görmüyordu, bilmiyordu. Sokaksız bir yabancıydı. Üzerine toprak atmıştı güvendikleri. O topraktan başka kirpiğine düşen kar tanecikleri ağırlık yapıyordu. Çöküyordu kirpiğine ölüm gibi. Yürüyordu sevdalandığı sokakta şimdi yalnız. Ama tek bir fark daha vardı ; birkaç saat önce ölmüşlüğü vardı.

Her ölüm yeni bir serüvendir. Yeni bir sayfa açmak için. Ve yine bekleme serüvenidir yeni bir sayfa. Yeni aşk, yeni kırıklar, yeni ölüm. Her ölüm başka bir ölüme gebedir hayatta. Hayat ölümle olgunlaştırır insanı. Ta ki kar kadar soğuk, gezegenler kadar umursamaz ve uzay kadar siyah olana kadar...

✏✏✏✏✏✏✏

Kalemim yorgun düşmüş kelimelerden

Kahvem yavaştan soğumakta

Kalbim ise yavaştan katılaşmakta

Bir buhar gibi çıkıyor kelimeler ağzımdan

Kuşlar göç ediyor zamandan istifade

Kalbime

Akciğerime

Kaburgama

Eskiyor ruh

Yenileniyor beden 🌙🌌🌛

Siyahın El KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin