Bir akşam gibi görünen sabaha uyandı genç kız. Aklında cevaplanmayı bekleyen sorularla ovuşturdu şakaklarını. Ağlamak istemiyordu lakin engel olamıyordu bu hisse. Oyuncağını kaybetmiş ağlayan salya sümük birbirine karışmış bir kız çocuğu gibiydi hali. Dağınık biriydi genç kız. Dışında büyük sanılan fakat içindeki büyük buz dağından küçük bir buz dağı vardı. Taşamayan ve önüne kattığı her şeyi sürükleyen bir ırmak gibiydi. Kızın bu derdi boyunu aşıyordu. Elbisesi dans ediyordu rüzgarla. Sanki sevişiyordu bedeni rüzgarla. Kız yavaşça akıttı gözyaşlarını yanağının kıyısına.
Bir yanımız ıssız bir yanımız sızı. Bir yanar bir döner içimiz. Ne hissedeceğini bilmiyordu. Erkek gitme deseydi gitmeyecekti oysa. Erkek dilsiz, kız sağırdı ve kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Kalbimdeki güllerin dikenleri batıyordu kalbime. İşte bu yüzdendir kalbimin içten içe kanaması. Bir Sezen Aksu dizesinde aklına gelmeyi isterdim. Kahveni yudumlarken ben de seni gözlerimle yudumlayabilmeyi ne çok isterdim. Kahveme şekere lüzum yok. Mamafih keşkelerim ve neyselerim şeker oluyorlar siyah ve tatsız kahveme.
Sen gittin ve ben bittim. Elimde sadece küçük bir diken kaldı gülden geriye. Ben uzakları seviyorum adam. sen gelme uzaklara. güller senindir. sev gülleri dikenleri ile.
Yaralamanı değil yaralarını sarmak istedim oysa. Ben herkesten kaçıp sana sığınmışken yalnızlıkla sınadın küçük kalbimi. Ben ise sınıfta kaldım. Koy elini kalbime. Hisset uçurumu. O uçurumdaki boşluktan sev beni adam. Öp o uçurumlarımdan tek tek. Korkmuyorum sevgilim. Çünkü senden gelecek her darbeye alışığım artık.
Sen bir gülseydin elim yüzüm gökyüzü olacaktı. Fakat sen gülmedin benim de toprak oldu elim yüzüm. Sen benim gezegenim ol ben oksijensiz keşfedeyim seni.
Ağlamaktan içimin çıktığı ve senin kaldığın zamanlardayım. Bir insan biraz biraz ölerek yaşar mı sevgilim ? Evet yaşar sevgilim. Bir insan ona bahşedilen acıyı bile sever mi sevgilim ? Evet sever sevgilim. Ben seni bu yüzden yok yere sevdim. En önemlisi aklımdan atamıyorum seni. İnsan unutamaz. Çünkü öpemediği, koklayamadığı ve hiç sarılamadığı insanı hayatta unutamaz insan. Şerefsizim ezberlettim gül yüzünü göz bebeğime. Eskiden biraz da olsa merak ederdin beni. Amma velakin şimdi kalbinin ucundan geçmiyorum. Ben sana yaralarımı sarıp öyle geldim sevgilim. Ama sen beni tekrar kanatmak için aldın yüreğime.
Söylenen her cümlenin sonuna konan nokta gibidir hayat. İşte bu yüzdendir hayat yapılması zorunlu davranışlar ve hissedilmesi zorunda olan hislerden ibarettir. Unutmak ve unutulmak nefes alış ve veriş gibidir. Okşa saçlarımı. Dikkat et saç diplerimde biraz kalmış olmalı acı.
Sen sinir krizinden sonra gelen ağlama hissim gibisin. Sen benim anlatamadığım ve bu yüzden kıvrandığım kelimelerimsin. Sen benim yalanlarımsın. Yaralarımsın. Bir kelebeğin kanat çırpması bile okyanusta dalgalara yol açar demiş bir Çin atasözü. Sen benim hayatımın dalgalanmasına yol açan kelebeğimsin.
Hayat nedir diye sorsan söyleyemem ben. Fakat sormazsan sıralarım cümlelerimi ardı ardına. Bu hayat farklı. Yalnızlıktan süzülmüş duygularla sözcükler evrenine katar seni. Sözcük sahibi olmazsan boğulursun küçük. Gitme.
Meze gibidir özlem rakı sofrasına.
Rakıdır acı mezelerin yanına...
*Özge Ahagündüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın El Kitabı
RomanceBu kitapta yazmış olduğum çeşit çeşit konulardaki yazılarımı derledim. Bazı sayfalarda hüzünleri paylaşıcağız. Bazı sayfalarda gülüp eğleniceğiz. Bazı sayfalarda yalnızlığı yudumlayacağız. Bazı sayfalarda aşka tutkuyla bağlanıcağız. Ve başka sayfal...