Hi.

45 6 0
                                    

  Yine Pazartesi. Yine o insanlar. Sanki çok bayılıyormuşum gibi her sabah uykumdan uyanıp onları görmeyi gidiyorum. Kim sevmediği insanları görmek için sabahın o saatinde uyanır ki? Oraya gitmem için gerçekten nedenim olmalıydı. Aslında bir çok vardı ama bilirsiniz bazı nedenler gününüzü daha iyi yapar.
  Her zaman ki gibi alarmımın sesiyle uyandım ve zorla kalkabildim. Saçlarımı kestireli 1 sene olmuştu. Geçen senin başında epey uzunlardı ama bilmiyorum bazı insanlara göre depresyona girdiğim için saçlarımı kestirmişim bunu söyleyen tabii ki servistekilerdi. Ama bunun öyle bir şey olmadığını söyledim çünkü dünyanın en saçma nedeni olurdu. Sadece farklılık istiyordum. Ve aynı zamanda hafif kıvırcık ve dalgalı olan saçlarım uzadıkça daha güzel olmuşlardı. Ama her saniye onlarla ilgilenemiyordum çünkü tarak değdiremiyordunuz. Hemen saçlarımı şekle sokup en sevdiğim yarım kollu koyu yeşil t-shirtumu giydim. Altınada daha geçen ay aldığım kot pantolumu ve altına rahat ayakkabılarımı giydikten sonra gitmeye hazırdım. Çantamı alıp annemle vedalaşıp bugün okula yürüyerek gideceğimi söyledim.
  Bahar havasında yürümeyi seviyordum. Sabah esintisine bayılıyordum. Size her an ağlatabilirdi. İliklerime işleyen soğuk daha hızlı yürümemi sağlıyordu.
  İşte!! Okul!! Bugün dersler çok yoğun değildi fakat çok uykum vardı ve bu sözel derslerde uyuyacağım anlamına geliyordu. Ama bunun pek mümkün olacağını zannetmiyorum. Çünkü bugün pazartesiydi ve bunun tek anlamı Hayley'nin bana bir sürü şey anlatacağı anlamına geliyordu. O'nu çok seviyordum. O benim en yakın arkadaşımdı. Aslında insanlara bizi kardeş zannediyorlardı. Birbirimize benziyorduk ikimizinde saçları kahverengiydi yani siyah gibi duruyordu ama ışıkta saçlarımız renk değiştiriyordu ve en sevdiğimiz yönümüz buydu ve ayrıca buğday tenlerimiz, kahverengi gözlerimiz vardı. Bunu seviyordum. Neredeyse beraber büyümüştük. Bizi kardeş zannetmeleri gayet normaldi. Her ne kadar daha dün telefonda konuşmuşsakta bana anlatacağı çok şeyi oluyordu. Anlatmasa bile bir şekilde konu bulabiliyorduk. O olmasa okul nasıl bir yer olurdu bilmiyorum.
  Hayley ben okula girince direk boynuma atladı.Bunu yaparken ne kadar çok canım acısada bana o muhteşem gülüşüyle sarılmasını seviyordum. Bende ona sarıldıktan sonra dolaplarımıza doğru yöneldik. İlk ders edebiyattı. Evet edebiyatı bir çok kişinin aksine seviyordum. Nasıl sevemezsiniz anlamıyorum sonuçta bu İngiliz Edebiyatı yani boru değil. İçinde hepimizin hissettiği duygular var ve ben bunları daha derinlemesine incelemeyi seviyordum. Ben Hayley ile birlikte sıraya geçtiğimde dersin başlamasına beş dakika vardı. Sabah konuşmamızı yaptıktan sonra Bay Kydd içeri girdi. İşte bu öğretmeni seviyordum. Size dersi sevdiriyordu. Çünkü kitabı anlatırken kendini kaptırıyordu ve nerede olduğunu unutuyordu. İlk ders olduğu için çoğu kişi uyku vaziyetindeydı. Ama ben Hayley' e teşekkür etmeliydim ki sabah kahvemle kendime gelmiştim ve derse odaklanabilirdim.
  Bay Kydd derse başlayalı 10 dakika olmuştu ki, kapı açıldı. Kafamı istemsizce kapıya çevirerek kimin geldiğini anlamaya çalıştım. Kapüşonunu takmıştı bu yüzden yüzü gözükmüyordu. Sırt çantasının tek kolunu takmıştı ve umursamaz bir tavırla sınıfa girdi. Kendini tanıttı ve okula yeni geldiğini söyledi. Kim yılın ortasında okul değiştirirdi ki? Kapüşonunu çıkarttıktan sonra yüzünü görebilmiştim. Koyu kumral saçları ela gözleriyle uyumluydu. Boyu uzundu yani ideal erkek boyundaydı. Siyah pantolonu ve gömleğiyle sade ama şıktı. Bay Kydd ona boş bulduğu yere geçmesini söylerek derse devam etti. Oda hiç tereddüt etmeden bizim sıranın yanından geçerek arkaya oturdu. Ama bir saniyeliğine onu incelemeye o kadar dalmış olmalıyım ki, yanımdan geçerken göz göze geldiğimiz için son anda fark ettim ve bakışlarımı tahtaya çevirdim. O hafta Aşk ve Gurur hakkında konuşuyorduk ve düşündüğüm tek şey Bay Darcy'nin neden bu kadar katı ve duygularını göstermede zor olmasıydı. Elizabeth Bennet' i sevdiği ortadaydı ama kendinde gördüğü sınıf farkını bu ilişkiye uygunsuz görüyordu. Ne yazık ki kitabı çok önceden almıştım ve defalarca okuma fırsatını bulmuştum. Yani kitaba hakimdim. Bu sadece bu kitaba özel değildi bize verilen kitapların hepsini önceden okumuş oluyordum buda bana karakter kitaplardaki karakter analizini daha çabuk yapmamı sağlıyordu ve bundan memnundum.
  Ders bittikten sonra Hayley kantine inmek istediği söyledi. Bende ona eşlik ettim. Kafeteryada otururken Hayley yeni gelen çocukla ilgili birşey soruyordu. Bu tabii ki onunla ilgilendiği anlamına gelmiyordu çünkü onu seven mükemmel bir sevgilisi vardı ama Hayley hiçbir zaman beni arka plana atma gibi bir şey yapmıyordu. Çok uzun süredir arkadaştık ve bunun önüne hiç bir şey geçemiyordu.

Hayley: hey Emma! Yeni gelenle sınıfta bakıştığınızı gördüm. Ne o çok mu hoşuna gitti? (Dünyanın en iğrenç cümlesi)
  Emma: Hayley!! Tabikide hayır. Ne yani sende girince ona bakma isteği duymadın mı?
Hayley: senin kadar değil.

  Ve o an kahkasıyla bütün kafeteryanın bize bakmasına sebep olmuştu. Bende onun bu haline gülüyordum elbette. Belkide bu yüzden okuldaki herkes bize garip bir şekilde bakıyordu. Umursamıyorduk, anlaşma şeklimizi seviyordum.
O an bakışlarım girişe doğru kaydı ve bir süre incelemeye başladım. Tanrım, sırt çantasını tutuşu bile çok güzeldi. Sanki birini arıyormuş gibiydi. Ve tam o anda yan sınıftan Melissa' nın ona doğru kollarını açarak gittiğini gördüm. Belli ki tanıdıkları vardı. Melissa'nın kendine has güzelliği vardı. Herkes onu beğenirdi ve onu severdim. Yani rahatsız edilecek bir egosu yoktu. Bu yüzden lisenin başından beri konuşmuşluğumuz vardı ama hiç yakın olmamıştık. O'da Melissa'ya sarılırken bakışları beni buldu. O an gözlerimi çevirmem gerektiğini biliyordum ama yapmadım. Fakat daha sonra Melissa'yla konuşmak için dikkatini ona verdi. Daha sonra onu biyoloji ve fransızca dersinde gördüm. Zaten son derse girmiştik.
  Hayley'le vedalaştıktan sonra ona servisle gideceğimi söyleydim. Öğleden sonra yağmur başlamıştı ve durmak bilmiyordu. Serviste arkada cam kenarına yerimi aldıktan sonra Photograph'ı açarak servisin hareket etmesini bekledim. Ben dışarı izledikten sonra soluma baktım ve ikinci defa bakma gereği duydum. Bu O'ydu.

Hafif gülüşüyle ve kısık sesiyle konuştu.

"Selam."




İlk bölümün verdiği heyecan💕

passionateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin