Olamaz. Gece ne olmuştu böyle? Bugün günlerden neydi? Wat da?!! Bugün pazar!! Ve annemler bugün geliyor. Bir dakika. O kadar çok hızlı yatağımdan kalkmıştım ki sanki beyin hücrelerim uzun süredir yerinde değil gibiydiler ve içşmde bir şeyler hareket ediyordu. Mide bulantısı. Saçmalık. Yatağımda kendime gelebilmek için bir süre oturdum. Ve geceyi düşünmeye başladım. Alex'le neredeyse iki şişeyi bitirmiştik. İçmemem gerekiyordu. Çünkü alerji gibi bütün vücudumda kırmızı noktalar oluşmaya başlıyordu, ayrıca tek yudumumda yanaklarım kızaran biriydim. Bünyemin bu kadar hassas olması sanki beynimin ona karşı savaş açması gibi bana daha çok içme sebebi uyandırıyordu. Kendimi toparladıktan sonra üstümü değiştirdim, dişlerimi fırçaladım ve evde kimsenin olmadığını düşünerek saçlarımı topuz yapıp mutfağa doğru gittim. Yaklaştıkça içeriden sesler geliyordu. Annemler bu kadar erken gelmiş olamazlardı. Büyük bir ihtimalle Hayley'dir diye düşündüm. Mutfağa girdiğimde karşımda Alex ocağın önünde omlet yapıyordu. Oookaaaay... Bunu planlamıyordum.
"Günaydın?" Sesimle korkmuş olacak ki, hızla dönüp gözlerini üzerimde gezdirdi ve yataktan yeni kalkmış halimi görünce bunu komik bulmuş olacak ki gülümsemesine engel olamadı.
"Hey! Bu benim yeni uyanmış halim sakın dalga geçmeye kalkma" dedim
"Sanada günaydın uykucu şirin. Hayır seninle dalga geçmeyeceğim. Aksine ne kadar masum ve doğal ve güzel olduğunu söyleyecektim ama madem duymak istemiyorsun öyle olsun."
"Bunun üzerine sana şakacı şirin mi demeliyim? Çünkü aynı onun hediye paketleri gibi komik değilsin. Dürüst bir şirin ol"
"Sana her zaman dürüstüm."Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Şaşırmıştım. Belki her zaman dürüst değildi. Übeni bu düşüncelerimden ayıran şey Alec'in yabağıma koyduğu omletti. Güzel görünüyordu. Kendinede koyduktan sonra yanıma oturup çayı doldurdu. Kahvaltıyı gayet güzel hazırlamıştı hiç fena değildi. Kendi başının çaresine bakabildiğine göre evde çok sık yalnız kalıyor olmalıydı. Ailelerimiz hakkında pek konuşmuyorduk. Bu yüzden kim ne yapıyor umursamıyorduk. O benim ailem hakkında soru sormuyordu bende ona. Ve tam o sırada Hayley aklıma geldi. Nereye gitmişti bu saatte?
"Hayley ve Danny nerede?"
"Sabah erkenden çıkmışlar. Danny Hayley'i eve bırakması gerektiğini yazdığı bir not bırakmış bende bu yüzden tekrar aramadım."
"Galiba ben Hayley'i aramalıyım. Birazdan gelirim" dedim ve odama koştum. Hemen telefonumu bulup Hayley' i aradım. Neşeli bir şekilde telefonu açtı."Günaydın uykucuuu"
"Ginaydın kaçak.. Sabah neredeydin? Kahvaltı yaparız sanıyordum." Bu sırada gülmesini durduramıyordu.
"Aslında odana sana bakmaya geldim ama bilirsin Alex'le uyuyordunuz. Sizi uyandırmak istemedim. Oldukçada tam bir cute couple olmulşsunuz. Uyandırılıcak gibi değildiniz."WAT DA??? NE?? Ben Alex'le? Aynı yatak? Neden?
"Hayley seni sonra ararım."
Mutfağa doğru yöneldim. Alex dayanamamış olacak ki omletini ve bir kaç parça peynir yemişti. O sırada beni görmemişti. Kapıda durup onu incelediğimi anlamamıştım ama birden kendimi tutamamıştım. Dünden kalma beyaz t-shirtu, siyaha yakın tekte kot pantolonu, yataktan yeni kalkmış dağınık saçları ve daha güneş görmemiş olmasına rağmen bronz teniyle mükemmel görünüyordu. Benim onu izlediğimi görmüş olacak ki:
"Hey sen, şirine, neden buraya gelip buz gibi olmuş çayından içmiyorsun?"
Ne zamandır orada dikiliyordum?
"Ne o saate göre şirin değişikliğimi yapıyorsun?" dedim alay ederek.
"Aslında hepsisin. Uykucu, huysuz, şirine, obur, cesur. Senin için normal şeyler bunlar."
"Huysuz olan sensin."
"Bu konu hakkında seninle tartışmayacağım."
"Bende." Ve o sırada geceyi soracaktım.
"Gece yanımda mı uyudun?"
"Evet"
"Ve kimden izin aldın?"
"Kendimden."
"Pardon?"
"Uyuyordun. O an senden izin alacak halim yoktu ya." Mantıklı. Zeka fışkırıyor.
"Benden izin alamayacağına göre uyumaman gerekirdi. Hem neden uyudun ki, başka yer mi yoktu?"
"Anne ve babanın yatağında uyumama kızacağını düşündüm normal olarak. Seni de odana taşımıştım ve o an senin yanında uyumak herşeyden cazip geldi. Çok güzel uyuyordun ve manzaramı bozmak istemedim."
"Beni odamamı taşıdın?!"
"Yaptığım onca iltifattan sonra bir tek buna mı takıldın? Ne var bunda?"Sustum.
Sustum.
Sustum.
Hiçbir şey olmamıştı. Sadece yanımda uyumuştu. Ve ben sabah uyurken ortalığı toplamasına karşılık ona kızmaya hakkım yoktu.
"Teşekkür ederim. Herşey için."
"Asıl ben teşekkür ederim. Dün baya güzeldi."
"Ne demezsin" dedim gülerek. Söylediğim şey onuda güldürmüştü. Bir süre sakince yemeğimizi yedikten sonra sessizliği ilk bozan o oldu.
"Bugün için çok güzel planlarım var"
"Lütfen bizi öldürme" dedim yalvararak. Sesli bir şekilde kahkaha attı. Bu baya yankılandı. Çok güzeldi. Mesaj sesi yapacaktım kahkahasını.
"Merak etme. Aslında her zaman yaptığımız şey. Patene gidicez"
"Alex hayır!! Süremediğimi biliyorsun. Sürsem bile rezil oluyorum zaten."
"İtiraz yok bir kere. Ve ben yanında olacağım. Yani herşey güzel olacak."~
Hava anormal derecede güzeldi. Mayıs ayındaydık. Mükemmel. Okullar da kapanacaktı. Bütün sınavlarımız bitmişti. Yılı gayet güzel tamamlamıştık. Çoğu notumuz A ve A+ dıydı. Gurur duymuştuk kendimizle.
Alex beni zorla patene çıkattığından beri ona kötü kötü bakıyordum. Kahvaltıyı topladıktan sonra eve üstünü değiştirmeye gitti. Bende hemen duşa girip sçlarımı düzelttim. Onları kurutmamıştım. Kurutmaktan nefret ederdim, kendi kendine kuruduğu zaman kıvırcıkları daha güzel oluyordu. Üstüme kot şortumu ve gri nike t-shirtümü giydim. Küçük sırt çantama spor ayakkabılarımı koydum ve patenlerimle dışarı çıktım. Alex beni kapının önünde bekliyordu. Siyah eşortmanını, beyaz yarım kollu t-shirtü, mavi bandanasıyla tarif etmeye kelime olamıcak şekilde görünüyordu. Geri dönmeye karar verdim. Onun yanında kendimi rezil edemezdim. Tam dönmeye karar vercekken kaykayını çimlere bıraktı ve arkamdan koşmaya başladı. Bu heyecanlanmama sebep oldu ve ben tam düşecekken benim önümde durarak dirseklerimden tuttu. Bendd onun kollarından destek alarak ayakta duruyordum. Bir süre dengemi sağlamaya çalıştıktan sonra ona ne kadar yakın olduğumu ve bu zamana kadar ne kadar vücut çalıştığını fark ettim."Nereye gittiğini sanıyorsun?"
"Hayır seninle gelemem. Orada rezil olucam ve herkes gülecek. Bunu istemiyorum." Yapamazdım.
"Beni dinle Emma. Rezil olmayacaksın, kimse sana gülmeyecek ve ben senin yanında olacağım."
"Söz mü?" Neden bu kadar ikna edici? Bu hiç adil değil.
"Tabii ki de söz veriyorum delirmiş olmalısın. Seni bir saniye bırakırsam iki ayağında muhtemelen günün sonunda kırılmış olur."
"Alex?" Diye sordum merakla
"Efendim?"
"Beni hiç bırakma olur mu?" O kadar masum baktı ki bana yüzünü beynime kazıdım.
"Seni hiç bırakmayacağım."Belki çok iğrenç yazıyorum, bilmiyorum. Ama hoşuma gittiği için yapmayı seviyorum, ve en azında yorum falan atsanız iyi ve ya kötü diye daha iyiye gitmeye çalışırım. All the love xxx