Karanlığı delen ay ışığının altında yürümeye başladım.
Yalnızdım ,
Tek başımaydım.
Duyduğum tek şey ayak seslerimdi.
İçim de anlam veremediğim öfkeler fışkırıyordu. Peki kimeydi bu öfke ?
Annemin ölmesine sebep olan Egemene mi ? Yoksa bunları bana yaşatan ve yaşatmaya devam eden kahrolası kadere mi ?
Yavaş yavaş attığım adımların sonunda yorulduğumu farkettim. Yorulan tek şey ayaklarım değil kalbimdi aynı zamanda.Arka cebimde taşıdığım telefonumu çıkartıp Merve'yi aradım ve bugün onda kalıp kalamayacağımı sordum. Çünkü ondan başka gidecek hiçbir yerim yoktu , hiç kimsem yoktu.
Hayır derse ne yapmak zorunda kalacağım konusunda ben bile emin değildim. Eve geri dönemezdim , dönmeye cesaret edemezdim.
Fakat korkulan olmadı ve Merve bunu sormama gerek bile olmadığını her zaman gelip gidebileceğimi söyledi. Telefonu kapattıktan sonra Mervenin kaldığı eve kadar yürüdüm. Sonunda gelmiştim , kapıya yaklaştım ve zile bastım.
Kapıyı açtığında gülümsedi ve sarıldıktan sonra'- Hoşgeldin.' dedi.
Bende gülümsedim. Mutlu değilsindir ama gülmek zorunda olursun ya , işte bu çok kötü.
Salona geçip üstü örtüyle kapatılmış koltuklara oturduk. Bana hiç bir şey sormuyordu. Çünkü yüzüm gülse de gözlerimin kan ağladığını biliyordu , hissediyordu.
O sormasa da her şeyi anlatmak istedim. Hayır , hayır.. Belki de sadece acımı paylaşmak istedim.
Saatlerce , dakikalarca beni dinledi. Ve çoğu zaman söze girerek akıl vermeye çalıştı , tam da ihtiyacım olduğu gibi.
Yapılan acıtasyonun ve gıybetlerin sonunda artık gözlerimin beni ayakta tutmaya yetecek gücü kalmadığını anladım. Mervenin verdiği yastık ve örtüyü koltuğa koyduktan sonra kafamı yastığıma dayadım ve gözlerimi kapattım.Cama vuran güneş ışınlarının içeriye yansımasıyla derin uykumdan uyandım.
İçim de bir sıkıntı vardı. Anladım ki bu sıkıntı değil tuvalete gitmem gerektiğini söyleyen vücudumdu.
Yerimden ışık hızıyla koştum ve lavaboya gittim. Merve iste mutfakta yemek hazırlıyordu. Lavabonun kapısını açıp girdikten sonra bütün hayallerim suya düşmüştü.
" Tuvalet kağıdı yoktuu !!Kapıyı açıp çıktım ve peçete alıp geri tuvalete girdim. Merve ise olanların ve yüz ifademin karşısında gülmekten altına işeyecekti.
İşimi hallettikten sonra Mervenin hazırladığı yemek masasına oturdum...Akşamın gün ışığını bastırdığı saatlerde dışarı çıkıp dolaşmak istedim , yalnız ve özgür.
Yolumu aydınlatan sokak lambalarının altında yürüyordum.
Hiç olmadığım kadar sıkılmıştım. Egemeni görmek istiyordum ama görürsem kötü mü olacaktım iyi mi olacaktım ?
Buna kalbim karar verecekti , şimdiye kadar susmuş olan kalbim.Aniden kolumu ıslatan yağmur damlalarına baktım. Yağmur hızla şiddetleniyordu. Belki de bu yağmur dökemediğim göz yaşlarımdı.
Kıyafetlerim , saçımın her bir teli ıslanmıştı.
Yağmur damlalarının yere her düşüşünü izlerken bir çift ayakkabı farkettim. Kafamı havaya kaldırdığımda ise Egemeni gördüm.
Derin bir nefes alıp gözümü başka taraflara çevirdim. Elinde ki şemsiyeyi benim üstüme doğru tutmasıyla birlikte oluşan derin sessizlikte , yürümeye başladık.'- Gece bu karanlıkta niye tek başına dolanıyorsun ? Ya başına bir şey
gelirse ? Dedi Egemen.'- Yaşadığım bu hayattan başka daha kötü ne gelebilir ki başıma. ' dedim kısık bir sesle.
'- Bu hayatta başına gelen en güzel şey olmak istiyorum. ' dedi Egemen hafif bir gülümsemeyle.
Ortamda ki ciddiyeti bozmak için konuyu değiştirdim ve
'- Yakışıklı olduğun kadar ukalasında.' dedim .'- Hiçte bile , ukala değilim ki.'
'- Yakışıklı olduğun kadar dedim zaten. ' dedim. Egemenin az önceki sırıtan yüzü yerini ifadesizliğe bırakmıştı , adeta somurtuyordu.
Sonunda Mervenin evine gelmiştik. Ona doğru döndüm. Islak bedeniyle sımsıkı sarıldı ve
'- Özür dilerim.' dedi.
Gözlerinin içine baktım , aldırış etmeden zile bastım ve açılan kapının ardından içeriye girdim.
Bir ses ne kadar özlenir ? Ne kadar hasret kalınır bir insana ? İşte o akşam anladım. Ya aşık olur , ya nefret edersin. Ben onda ikisini de başarmıştım.- EGEMENİN AĞZINDAN -
** Yeni güne planlarla başladım. Elim bağlı duramazdım Busenin eve geri dönmesi için birşeyler yapmalıydım.
Sıradan sebeplerle geri gelmezdi , ah şu keçi inadı. Asya , Atakan ve Görkemle oturup düşünmeye başladık. Beklemekten sıkılan Görkem'- Boşversene be sana kız mı yok ? Dedi.
'- Var mı ? ' dedim.
Gözlerini kısarak beni biraz baştan aşşağı inceledikten sonra'- Yok. ' dedi ve düşünmeye devam etti.
Kafasına bir tane geçirdikten sonra rahatladım.
Aklıma bir fikir gelmişti sonunda. Çılgın zekamın eserini diğerlerine anlattım ve yapmaya karar verdik.
********Birşeyler almak için markete gitmiştim ki telefonum çaldı. Arayan Asyaydı. Açtıktan sonra benim konuşmama dahi zaman kalmadan hızlı ve titreyen bir ses ile
'- Lütfen eve gel Egemen tekrar fenalaştı. Durmadan kan kusuyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çabuk ol. ' dedi ve birden telefonu kapattı. Doğru mu yoksa yalan mı olduğunu bile düşünmeye zaman ayırmadan hızla marketten çıktım ve eve doğru koşmaya başladım. Caddenin karşısına geçmeliydim. Neden bir taksiye binmedim ki diye kendi kendime söylenirken o anın verdiği dalgınlıkla etrafıma bakınmadan hızla devam ettim. Gelen arabayı fark edememiştim. Araba uzun kornalara bastığında ne yapacağımı bilemedim ve saniyeler sonra kendimi yerde buldum. Damarlarımdan akan sıcak kanı hissedebiliyordum. Ta ki kendimi derin bir sonsuzluğa bırakana kadar.
Güzel sever dedim , güzel mahvetti.-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKENİN GÖLGESİ ALTINDA
Novela Juvenil► Yaşanmamış hayali...Tıpkı bir ihtimalin sınırında kaldığından, bir türlü tüketilememiş aşklar gibi. Kalan kalırdı elbet. Hatırlanmayı hak edenler hatırlanırdı. Ölümden sonra hayat dedikleride buydu. - Nefret dolu bu dünyada ona rastlamak bir umut...