Üzerine oturduğum havlular, zemin yüzünden kayıyordu. Banyo fayansının soğuğu içimi titretsede yinede bulunduğum yerde kaldım. Onunla aynı yerde. Küçücük bir banyo içinde. Burada kaldığımızı anladığım zaman çocuklara seslenmiştim. Kapıyı açamamışlardı ve çilingir çağırmışlardı. Ama ona rağmen yarım saattir buradaydık. Sıkılmaya başlamıştım. Ayağa kalkmadan bağırdım.
"Şu sikik adam neden hala gelmedi?" Aniden bağırmam Becky'i korkutmuştu. Dudaklarımı kıpırdatarak 'üzgünüm' dedim. Kafasını olumlu anlamda salladı. Calum'un sesini duyunca bakışlarımı Becky'den çektim.
"Trafik varmış Skylar. Biraz gecikecek. O vakte kadar Becky'le eğlenceli birşeyler yapabilirsiniz." Dediği gibi gülmeye başladı. Kapıya kocaman ve sert bi yumruk attım. Anında sustu.
"Şey işte...oyun oynayın Sky! Ne yapabilirim ki ben bu durumda?" Evet, yapabileceği birşey yoktu. Bu yüzden sustum ve derin nefesler almaya başladım.
Umarım krizim tutmazdı.
"Aslında oyun oynayabiliriz Skylar, ne dersin?" Yapacak başka birşey yoktu ve benimde acilen birşeylerle ilgilenmem gerekiyordu. Bu yüzden kabul ettim.
"Pekala, soru-cevap yapalım. Bu sayede birbirimizi tanımış oluruz?" Yüzündeki gülümseme genişledi. Demek ki hoşuna gitmişti.
"Tamam o zaman, ilk ben başlıyorum." Boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti. "Şuan, çıktığın biri var mı?"
Tamam çok hızlı giriş yapmıştı. Ben şimdi göbek adımı felan sorar zannediyordum.
"Aslında vardı ama...geçen hafta ayrıldım. Yani yok." Dedim ve tepki vermesini bekledim. Bana sorarcasına baktığında, benim birşeyler sormam gerektiğini anladım. Ve çok saçma, aynı zamanda kırıcı bir soru sordum.
"Neden lezbiyensin?" Sorduğum an dikkatle gözlerine bakmaya başladım. O an gözlerinden birçok duygunun geçtiğini yemin edebilirim. Çünkü görmüştüm.
Aşk, kırgınlık, nefret, hırs.
Son olarak acı...
Ve ben tüm bunları hissettim ve gördüm. Gözleri parıldamaya başlamıştı. Evet, sorduğuma pişman olmuştum aslında.
"Bir kız...çok ilgimi çekiyordu. Ve bu ilgi, herhangi bir duygu değildi. Aşık olmuştum. Gözleri, dudakları..." kahve tonda olan rengi solmuş saçlarımı işaret ederek devam etti. "Doğal saçları...o muhteşemdi. Onun gibi olmak isterdim ama sonra onun benim olması daha mantıklı geldi bana. Derler ya hani Aşık olduğun kişi, senin olduğun kişinin mükemmel bir yansımasıdır diye, ben bu söze güvendim ve onda kendimi gördüm. Ona aşık oldum. Ve anlarsın işte, bir kıza âşıktım ve bu lezbiyen olduğum anlamına geliyordu." Konuşması bittiğinde hiçbir şekilde yorum yapmadım. Hayranlık ve biraz kıskançlıkla onu izledim. Ve o sessizliği bozarak sorusunu sordu.
"Sen...lezbiyen değilsin biliyorum ama eğer olsaydın yani, şey...beni öper miydin?" Sorusunu utana sıkıla sorması beni güldürmüştü.
"Heey, gülme! Doğum sancısı çektim resmen şurada!"
"Peki peki." Dedim. O yanıt beklerken biraz düşündüm. Onu öper miydim? Bilmiyorum. İster miydim? Kesinlikle.
Dur, az önce onu öpmek istediğimi mi söyledim?
"Zor bi soru sormadım aslında ama..."
"İsterdim." kestirip attım. Umarım üzerinde durmazdı.
"Gerçekten mi?"
"Evet. Yani şey...sen bi kızın bile arzulayabileceği bir güzelliğe sahipsin. İsterdim sanırım." O kızarırken bende susmuştum.
"Yapma, güzel değilim."
"Öylesin."
"Tamam." Ve daha sonra hiç konuşmadık. O öylece yere bakıyordu, bende ona.
Birden kafasını kaldırdı ve gözgöze geldik. Yakalamıştım, bu yüzden kafamı çevirdim. Derin bir nefes aldı.
"Şimdi ister misin?" Şaşkınlıktan büyüyen gözlerimi ona çevirdim. Bu soruyu çok düşündüğü belliydi. Çünkü çok kesin sormuştu.
"Be-ben bilmiyorum."
"İstersen seni öpebilirim." Bunu yapmak istiyor muyum? Evet. Yapmalı mıyım? Bilmiyorum.
"Şey...bu arkadaşlığımızı bozarsa?"
"Emin ol biz seninle arkadaş değiliz." Son cümlenin ne olduğunu ve neye dayanarak söylediğini bilmiyordum. Ama altında sırlar yattığı kesindi.
"İstiyorum."
"Ne?"
"İstiyorum. Hemen, şimdi!" Dedim. Bu kadar istekli olmama şaşırmıştı. Ama fazla beklemeden yanıma sürükledi bedenini.
Yanıma ulaştığında nefeslerim hızlanmıştı bile.
"Nasıl yapacağını biliyorsun değil mi?"
"Bakire olmadığımı biliyorsun değil mi? Altı üstü bir öpücük."
"Ne anlama geldiğini bilemezsin." Dedi ve ben konuşamadan dudaklarını benimkine bastırdı. Bu aynayla öpüşmek gibiydi. Hareketsiz ve soğuk.
Ama sonra ısındı ve dudaklarım yanmaya başladı. Dudaklarını araladı ve benden bir hıçkırık kaçtı.
Ahh...heyecanlandım, değil mi?
Ben nefes almaya çalışırken o iyice yumuşak olmaya başlamıştı. Sanki...sanki dudaklarıma tüy sürülüyor gibiydi. Hafif ve gıdıklayıcı.
Dudaklarını benden ayırdı ama ben gözlerim kapalı bekliyordum. Kalbimin ritminin düzelmesini.
Gözlerimi yavaşça araladım ve ona baktım. Sadece bana bakıyordu. Daha sonra yüzü tekrar yaklaştı ve ben, beni tekrar öpeceğini anlamıştım.
Ama beni öpmeden kapı açılmıştı. Calum ve Mike bize bakarken, daha ne kadar utanabilirim diye düşündüm.
Böyle bir durum, nasıl açıklanırdı ki?
Lütfen
Yorum
Yapın...
Lütfennn....